Samsunspor'un romanı-1

Samsunspor'un romanı-1
Usta kalem Mehmet Yılmaz'ın ustaca yazdığı Samsunspor Kırmızı-Beyaz-Siyah kitabı büyük ilgi gördü...

Samsunspor, 'herhangi' bir Anadolu takımı değil. Birinci Lig'e tırmanan ilk Karadenizli oluşuyla… yetiştirdiği yıldızlarla… zirveye oynadığı sezonların hatırasıyla… defalarca düşüp defalarca çıkmayı başarmasıyla, direngenliğiyle, dokuz canlılığıyla… ve tabii bir deplasman yolculuğunda uğradığı o korkunç trafik kazasında kaybettiği canlarıyla ve o acı hatıranın renklerine kattığı Siyah'la… kendi hikâyesi olan bir takım

Elinizdeki kitap, ta şehrin yüzyıl başındaki spor ortamından başlayarak anlatıyor Samsunspor'un hikâyesini, hikâyelerini. 'Arkayı Fenerleme' deyiminin çıktığı günler, Hasbi Menteşoğlu dönemi, kaçan şampiyonluk… Unutulmayan oyuncular, unutulmayan maçlar, sahneler… Taraftar âlemi… Tanju Çolak'la, Serkan Aykut'la, Ertuğrul Sağlam'la, Celil Sağır'la ve İsmail Uyanık'la yapılan etraflı söyleşiler, hikâyeyi zenginleştiriyor



* Samsunspor arşiv açısından son derece sefil bir durumda. Böyle bir çalışmaya ne zaman karar verdiniz ve neden kitap yazma ihtiyacı duydunuz?
- Kitap yazma ihtiyacı herhalde benim ruhumda olan bir şeydi. Çok okuyan birisi olduğum için okuma eyleminden yavaş yavaş yazma eylemine geçme ihtiyacı hissettim. Kitaba kişisel olarak önem veren birisiyim zaten. Samsunsporluyum. Samsunspor'a bizim yapacağımız katkı bu. Yani sahaya çıkıp top oynamayacağıma göre yapacağım şey bu olmalıydı. Karar aşaması da şöyle oldu; İletişim Yayınlarının zaten bir futbol kültürü serisi var. Bu kitapların hepsini okumuş birisi olarak aklımda hep şu vardı; neden Samsunspor'un da böyle bir kitabı olmasın? Bu soru beni hep tahrik etti. Zaman Gazetesi'nin Sporvizyon eki vardı; uzun süre zaten orada da yazdım. Orada yayınlanmak için 2006 yılının yazında Ankara'ya Tanıl Bora ile röportaja gittim. Tanıl Bora ile yaptığımız röportajın sonunda şunu fark ettim; Tanıl Bora Samsunspor'u seven birisi. Hepimizin sempati duyduğu takımlar ve sevmediği takımlar vardır. Hem ondan aldığım cesaret hem de Samsunspor'un zaten mazisiyle, gelenekleriyle bu kültür serisine girmeyi hak eden bir camia olmasından dolayı bu ikisini birleştirip böyle bir teklif sundum. Dedim ki “biz de Samsunspor kitabı hazırlayalım kültür serisi için.” Tamam, dedi. “Ne zamana yapalım bunu?” dedim. 2 sene sonraya çıkarız dedi. 2006'dayız yani 2008'in sonuna kadar çıkaracağız! O an dumura uğradım. İki sene çok uzun bir süre dedim kendi kendime. Bana kalsa uykudan biraz kıssam üç ay, taş çatlasa ayda çıkarabilirdik. Tabii bu sürenin ne kadar makul olduğunu çalışmaya başlayınca gördüm. Çünkü tamam Samsunspor'u çok seviyoruz ama Samsunspor'un ne kadar derinlikli bir camia olduğunu ve özel bir takım olduğunu pek bilmiyorduk. Çalışmaya başlayınca o kadar çok konuyu ertelemek zorunda kaldık ki… Hatta baktık iki sene bile belki yetmeyebilirdi. Fakat yine de makul bir süreydi bu ve iki sene zarfında kitabı hazırlayabildik. Yani çıkış noktası zaten böyle bir serinin varlığı; bu serinin içinde Trabzonspor, Ankaragücü, Göztepe ve Eskişehirspor kitapları çıkmıştı. Samsunspor'un da bunu hak etmiş olduğunu düşündüğümden dolayı biraz da cahil cesaretiyle böyle bir şeye girişmiş olduk.


* İlk planda kitabın kurgusunu
nasıl oluşturdunuz?
- Yemek yapacaksanız önce mutfağa bakarsınız ne var elinizde diye. Biz de mutfağa baktığımızda bir kaç kişi bulduk bize yardımcı olabilecek. Rahmetli Teoman Taş başta olmak üzere bir kaç kişi… Mesela bir İbrahim Canbulat'tan haberim yoktu yani kaleminin bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Hakkı Yeşilyurt'u biraz takip ediyordum ama hani kitap için düşünmemiştim o anda. Yani eldeki malzemeyi gördüğümüz zaman çok değişiyordu içerik. O malzemeyi ilk dizdiğimizde, baktım tamam yemek oluşuyor ama bu yemek Samsunspor'u taşıyacak bir yemek değil. Bu nedenle çerçeveyi genişletmek istedik. Daha önce Samsunlu olduğunu bildiğim spor camiası içinden örneğin Yeni Şafak'tan Tamer Korkmaz, Milliyet'ten Cem Dizdar gibi futbolu kültürü olan isim bunlar. Milli kalecimiz Fatih Uraz gibi. Bunlarla iletişim kurduk. Daha sonra bize tavsiye edilen isimler oldu ama biz hepsini kabul etmedik. İyi bir kadro oluşturduğumuzu düşündüm. Eğer çıkış noktasında eldeki malzemeye oranında bir şeyler yapsaydık -ki bugün halen durur bende o içerik, bakıp bakıp gülerim- çok cılız bir kitap olacaktı. Süreç içinde yani o isimler netleşti. Kiminle nasıl röportaj yapacağımızı tam netleştirememiştik. Kurgu ise şöyle oluştu; Zaten böyle bir kurgusu olması gerekiyordu yani hem kronolojiye uygun olacak kitabın hazırlanışı hem ansiklopedik olmayacaktı. Yani Temel Keskindemir, şu tarihte doğdu, şu şu takımlarda oynadı böyle bir şey istemiyorduk. Bizim istediğimiz insan hikayesi. Yani Temel Keskindemir'in bize anlatacak bir şeyleri olmalı veya onunla ilgili anlatılacak bir şey olmalı. Yoksa biz bir ansiklopedi hazırlamadık. Samsunspor tarihini de hazırlamadık. Bunun altını çizmek istiyorum. Kitaptaki endişelerimizden birisi şuydu; vikipedi örneği olmasın. Hatta edebiyat da taşısın istedik. Her yazı edebiyat içermelidir. İnsanın sevgilisine yazdığı bir mektup ve eşine yazdığı mektup da böyle olmalıdır. Samsunlu olsun, Samsunsporlu olsun çamurdan olsun demedik, kalemi güçlü olsun istedik. Kitabı da şöyle bir şeye benzetiyorum ben. İvo Andriç'in Drina Köprüsü adlı bir romanı vardır. Romanın kahramanı bir köprüdür. Osmanlı döneminde Türk'lerin o köprüyü yapmasından başlar, Birinci Dünya Savaşı'ndan hatta İkinci Dünya Savaşı'na kadar uzanan süreçte o köprünün başına toplanan insanlar, siyasi gelişmeler, aşklar, çatışmalar, savaşlar… Her şey değişir ama köprü romanın merkezidir. Ben de bunu “Samsunspor'un romanı” gibi düşünüyorum. Merkezdeki özne Samsunspor'dur. Ama düşünün 1920'den itibaren kimler gelmiş kimler geçmiş? 15-20 sene sonra belki biz de gelip geçenler arasında yer alacağız. Ama Samsunspor baki kalacak! Kitapla ilgili aldığım en güzel eleştirilerden birisi buydu; roman tadında denmesi beni mutlu etti. Çünkü şöyle de düşündük biz; bu metni görüntüler eşliğinde okutsak, bir belgesel havası olabilirdi. Yani kurguyu bu şekilde oluşturduk. Bir de ilk kurguda Samsunspor'un 1965'ten bu zamana oynadığı tüm maçların sonuçları çıkaralım istedik. Samsunspor arşiv bakımından çok eksik bir camia. Yazılmış özensiz şeyler bulduk. Mesela 85-86 yılından yazılmış bir şey bulduk. Bir bakıyorsunuz Samsunspor 1 - Bursaspor 5! Ya bu zaten mantığa aykırı; yani Menteşoğlu döneminde Samsunspor evinde 5 gol yiyebilir mi? Öyle ki bu gibi yanlış bilgileri düzeltmekle de uğraştık epeyce. Bu sonuçları kitabın sonlarına koymayı düşündük ama yer olarak yeterli olmayınca biz de vazgeçtik. Ama taraftar sitemiz, www.samsunspor.biz'de yer alıyor. İsteyen girip bakabilir.
* İki yıllık süreçte kitabı
yazarken zorlandınız mı?
Hayır… Ben öğretmenim. Yazmakta zorlanmadım. Zorlanmamamın sebebi Samsunspor kitabı olması. Bu işi severek yapıyorsunuz. Bir annenin gece yarıları çocuğunu emzirmesi, beslemesi, hastalandığında hastaneye götürmesi, yani anneye, babaya sorulur mu zorlandınız mı diye? Çünkü annelik duygusu bambaşkadır. Bir anne çocuğuna severek baktığı için zorlanmaz. Bizimki de taraftarlık duygusu; sevgi yani hatta karasevda. Ama başka bir takımdan birisi gelse “biz senin kitabını okuduk; bizim takım için de böyle bir kitap yapalım! Para da vereceğiz” dese yapamam. Zaten bu şekilde yapamam. Birilerine ulaşmak rüyalarıma giriyordu. Yani bu heyecanı hissettiğim için zorlanmadım. Başka bir takım için profesyonel mantıkla bu işi yapsanız zorlanırsınız… Şöyle bir örnek vereyim. Eşim ikinci çocuğuma doğum yapmak üzereyken ben Çolak Ömer ile röportajdaydım! Eşim aradı beni, “doğuma giriyorum” dedi ben de tamam geliyorum dedim ve öyle kalktım. Özellikle Samsunspor gibi şehir takımları ilgili kitap olsun başka çalışma olsun ya da gazetecilik olsun yaparken gönüllülük esas değilse o iş sekteye uğrar. Kitapla ilgili tanıtım gecemiz oldu İstanbul'da. Yerel medyada da yer buldu. Amatör ruhla yapılan çok samimi bir organizasyon oldu. Samsun'daki tanıtım gecemiz İstanbul'a göre biraz daha sönük geçti ama normaldir. Çünkü ben Samsun'da yoktum, yönetim de çok fazla duyuru yapamadı. Ama bu konuda içimde bir burukluk yok. (devamı yarın)