10 yılda Belçika büyüklüğünde tarım arazisi kaybedildi
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nden yapılan açıklamada, büyükbaş hayvancılık ve kanatlı sektörünün yem ihtiyacının karşılanmasında soya ve mısır önemli bir yer tuttuğuna dikkat çekildi ve "Her iki üründe de ülkemiz kendine yeterliliği sağlayamamaktadır" denildi.
Açıklamada yer alan verilere göre, Türkiye yalnızca 2014 yılında yurtdışından aldığı 2 milyon ton soya için 1.1 milyar dolar ve 1.4 milyon ton mısır için de 360 milyon dolar ödeme yaptı.
Türkiye'de yetiştirilen soyanın 2014 yılı itibarıyla dekar başına veriminin 496 kilogram olduğuna işaret edilen açıklamada, "Buna göre ithal ettiğimiz 2 milyon ton soyayı üretebilmek için 4 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç vardır. Aynı yıl için mısır bitkisinin dekara verimi 949 kg oldu. Buna göre de ithal ettiğimiz 1.4 milyon ton mısırı üretebilmek için 1,5 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç bulunmaktadır" denildi ve şu konulara dikkat çekildi:
"AKP hükümetinin küresel güçlerin talepleri doğrultusunda ısrarla sürdürdüğü tarım politikaları sonucunda, sadece son 10 yılda tarım arazilerimiz 27 milyon dekar küçüldü. Çiftçimizin kazanamadığı için artık ekmekten vazgeçtiği tarım arazimiz Avrupa`nın merkezindeki Belçika`nın toplam yüzölçümüne yakın bir büyüklüktedir."
Türkiye'de teknik ve ekonomik ölçütlerde sulanabilir arazi büyüklüğünün 85 milyon dekar olduğuna işaret edilen açıklamada, 2013 yılı itibarıyla 59 milyon dekar arazinin sulamaya açıldığı anımsatıldı ve "Daha en az 26 milyon dekar tarım arazimiz su ile buluşmayı beklemektedir" bilgisi verildi.
Açıklamada, modern sulama yöntemleri ile sulanabilir arazinin 125 milyon dekara çıkarılabileceğine ve yine modern yöntemler kullanıldığında, 26 milyon dekar olan su ile bekleyen arazinin 66 milyon dekara çıkarılabileceği de vurgulandı ve şöyle devam edildi:
"Bu veriler çerçevesinde ülkemizin soya ve mısır ihtiyacının kat kat üzerinde üretim potansiyeline sahip olduğu net bir şekilde görülmektedir. Türkiye`nin ihtiyacı olan GDO`lu (genetiği değiştirilmiş organizma) ürünlerin ithalatına kafa yormak değil, kendine yeterlilik derecesinde tarım politikalarını gözden geçirmektir. GDO`ya Hayır Platformu olarak GDO savunucusu akademisyenlerin enerjilerini, ülkemizi GDO`lu ürün pazarına çevirme yönünde değil, üretim ve pazarlama kanallarındaki olumsuzlukların giderilmesi için kullanmamalarını talep ve tavsiye ediyoruz." (DHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.