ADNAN BAHADIR'IN KALEMİNDEN
BUNLAR MUHACİR DEĞİL Kİ BİZ ENSAR OLALIM
Bugün normalde Tarihi Amisos Kenti hikâyelerimize devam edecektik, konumuz da belliydi, Dava Vekili Yağ Tulumu’nun maceralarını yazacaktık ancak son günlerde her taşın altından çıkan Suriyeli ve Iraklı mültecileri gördükçe canım sıkılıyor. Karakterim gereği olayları bizzat yaşamadan, ya da tanıklık etmeden fikrimi beyan etmek istemediğimden bu güne kadar Suriyeli ve Iraklı mültecilerle ilgili yazı yazmadım. Doğrusunu ararsanız bir kaç olayı bizatihi yaşadıktan sonra bu konuyu ele alma gereği duydum. İsterseniz önce Ensar ve Muhacir kavramları üzerinde duralım. Muhacir, Mekke’de bulunan Müslümanların, uğradıkları zulümlere daha fazla dayanamamaları üzerine Cenabı Hakkın izniyle Medine’ye hicret eden Sahabei Kirama denilir. Ensar ise evini, barkını, çoluğunu, çocuğunu Mekke’de bırakıp Medine’ye hicret edenlere sahip çıkıp onlara kucak açan, ev sahipliği ve yardım eden Sahabenin adıdır. Nasara kelimesi Arapça’da yardım etmek anlamına gelir, nasara kökünden gelen ensar kelimesi yardım edenler, ev sahipleri anlamında kullanılır. Allah Resulü Mekke’den Medine’ye hicret eden muhacirlerin tamamını Medine’deki ensarla kardeş yapmış, ilk zamanlarda mallarını dahi ortak yapmıştı; ancak daha sonra bu ortaklık ortadan kalkmıştı. Ensar, muhacir kardeşlerine evini, barkını, bağrını açmakla kalmamış, iki eşi olanlardan bazıları eşlerini boşayıp muhacirlerle evlenmelerini dahi teklif etmişler ancak hiç bir muhacir bunu kabul etmemiştir.
Muhacirler hicretin ilk dönmelerinde ensarın yiyecek, içeceklerini kabul etmişler ancak daha sonra tamamı çalışarak geçimini temin edip ensara ihtiyacı kalmayacak hale gelmişlerdir. Peki günümüzde Suriye ve Iraktan ülkemize hicret etmiş insanların durumuna bakıldığında yukarıda anlattığımla uzaktan yakından ilgisi olan tek bir fert var mı? Bana göre yok, çünkü bizzat yaşadığım üç olayla bu insanların uzaktan yakından muhacirlik hukukunu hakedecek tek bir hareketleri olmadığını gördüm. Ladik’te işletmekte olduğum iki tavuk çiftliğine de Iraklı ve Suriyeli almak istedim. Bundan yaklaşık bir yıl önce dört erkek kardeşi çiftliğe getirip onlara iki odalı şahane bir lojman tahsis ettim. Elektrik parası yok, su parası yok, yakıt parası yok, kira yok, sizin anlayacağınız ekmek elden su gölden çalışırsalar maaşlarını da alacaklar. İstedikleri kadar da iş vermeyi taahhüt ettim onlara ama iki gün durdular bırakıp gittiler. Ardından suriyeli iki kardeşi koydum oraya, onlardan birisi evliydi, o da bir hafta durdu bıraktı gitti.
Bundan bir ay kadar önce bir arkadaşım elektrik mühendisi bir Iraklının çok zor durumda olduğunu, mümkünse iş vermemi söyleyince olur tabii deyip kabul ettim. Çiftliklerden birisine götürüp işi gösterdim, kabul etmesi halinde yaptığım yeni lojmanda oturtacağım üç odadan oluşan yeni lojmanda kaloriferinden sıcak suyuna her şey mevcut. Iraklı olur deyince onu alıp başka bir arkadaşımın kümesine yetişmesi için götürüp bıraktım. Orada on gün çalıştıktan sonra ailesiyle birlikte bizim kümse yerleşecekti ama zatı muhterem sadece iki gün kalıp orayı terk etti. Gerekçesi de eşinin kalabalık yerlere alıştığı, kümeslerin etrafının ıssız olması imiş. Allah aşkına sorarım size bu insana yardım etmek caiz midir? Bunlar değil muhacir, insan olamazlar. Alışmışlar it gibi yatmaya, asla çalışmak nedir bilmezler. Çalış dediğiniz zaman sizden kötüsü yoktur ama para istemeye sıra gelince dilenciliğin profesörü olmuşlar.
Bizim insanımız merhametlidir, insaflıdır, yufka yüreklidir ama ahmak da değildir. Bunlar alışmışlar yattıkları yerden para almaya, bizden de bunu istİyorlar ama buna kimse razı olmaz. Geçenlerde bir arkadaşım bir araştırmacının yazdığı yazıyı yolladı, bana çok enteresan geldi. Araştırmacı özetle şunu söylüyor; sığınmacıları daha önce kabul edip onlara vatandaşlık veren ülkelerin hem refah düzeyi ciddi anlamda düşmüş, hem de kültürel seviyesi yirmi yıl civarında geriye gitmiş. Azıcık empati yapacak olursak, bu insanlara vatandaşlık hakkı verilirse toplumun bir parçası olacaklar. Çocukları çocuklarımızla aynı şartlarda, aynı mekanlarda olacak. Aileleri ailelerimizle beraber olacak. Peki onların kültürel seviyesi mi yükselecek, yoksa bizim seviyemiz onlarınkine mi düşecek? Bana göre ve yapılan araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre bizim onların seviyesine düşeceğimiz ortada. Özellikle Suriyelilerin bulunduğu bölgelere bir bakın, iki sektör tavan yapmış durumda; nedir o sektörler derseniz uyuşturucu ve fuhuş sektörü almış başını gidiyor. Burada yapılması gerekeni soracak olursanız, uluslararası politikalarımızı gözden geçirip bu insanları yeniden ülkelerine döndürecek barışçı ortamları onlara sunarak ülkelerine göndermek bu işin en doğrusu. Bazıları diyecek ki iyi güzel de IŞİD bu insanları öldürüyor… O zaman da yaşlı, kadın ve çocukları alacaksınız bunun dışındaki erkekler ülkeleri için gerekirse canlarını verecekler; bunun başka alternatifi de yok. O insanlara vatandaşlık vermenin, ülkemize yapılacak en büyük kötülüklerden birisi olduğunu da unutmayalım. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.