Çağdaş üniversite arayışı - 2 -
Ayhan Gonca
T.O'Banion'un "Bir üniversiteyi değiştirmek bir kabristanı yürütmek kadar zordur" sözü Türkiye'de aşılmaya çalışılıyor. Üniversiteler YÖK Başkanı'ndan çok şey bekliyor. Prof. Dr. Cafer Marangoz, beklentileri gazetemize anlattı... Marangoz'un anlattıklarına bugün devam ediyoruz.
YÖNLENDİRME
Ortaöğretim öğrencilerinin erken dönemde üniversiteyi ve üniversitedeki programları yakından tanımaları, yeteneklerine göre seçim yapma olasılığını artıracak ve sonuçta fire miktarı azalacaktır. İyi planlanmış ve iyi yürütülen okul-üniversite işbirliği, öğrencilerin bilgi ve beceri açığını azaltacağı gibi, daha iyi bir eğitime istekli olmaları yönünde hem hazırlayıcı hem de teşvik edici olacaktır. Sıralanan nedenlerle üniversite ile orta öğretim arasında yakın bir işbirliği mutlaka kurulmalıdır. Zaten yükseköğretim ile ilgili politikalar ilk ve orta öğretim politikasından bağımsız değildir. Diğer taraftan, hem ortaöğretimde hem de yükseköğretimde etkili bir yönlendirme dönemine ihtiyaç vardır.
Ancak uygun bir yönlendirme döneminden geçen öğrenciler gerçek yeteneklerine en uygun programları seçebilirler. Lisans öğretiminin ilk yılında uygulanacak bir çekirdek program, diğer birçok yararlarının yanında etkili bir yönlendirme görevini de yerine getirebilir.
MİLLİ SEFERBERLİK
Fen bilgisi, matematik, Türkçe ve sosyal bilgiler öğretiminde daha iyiyi yakalayabilmenin önemli bir yolu da üniversite ile ortaöğretim arasında yakın ve planlı bir işbirliğini gerçekleştirmektir. Köklü bir eğitim reformu içinde bu konu ihmal edilmemeli ve söz konusu işbirliği için milli bir seferberlik başlatılmalı ve her kesim üzerine düşeni en iyi şekilde yerine getirmelidir.
Üniversite-okul işbirliği programı çerçevesinde üniversitenin tüm laboratuarları çevredeki okullardan gelecek öğretmen ve öğrencilere açık olmalıdır. İşbirliği kapsamında yürütülecek teorik ve pratik çalışmaların, karşılıklı bilimsel ziyaretlerin ve uygulamaların neler olacağı ve bunlara kimlerin katılacağı, hangi birimlerin görevli olduğu, yer ve zamanla birlikte programlarda yer almalıdır.
KALİTE ÖNEMLİ
Denge: Üniversitelerimizde kalite kontrolü ve kalite güvencesine gereken önem veriliyor mu?
Marangoz: Yükseköğretimde kalite konusu son derecede önemlidir. Öğrenci sayısının artışı kalitede düşüşe sebep olmamalıdır. Sayı artışı ile kalitede iyileşme paralel seyretmelidir. Kalitenin ölçülmesi ve anlaşılması için standartların bilinmesi gerekir. Açılan programların ve bu programlardan mezun olanların standartlarla kıyaslanarak kalite kontrolü yapılmalıdır. Tüm ölçme ve değerlendirmeler açık ve şeffaf olmalıdır. Kalite güvencesi, kalite kontrolü ve değerlendirmeler konusunda bürokratik işlemlerden olabildiğince uzaklaşmak gerekir. Yükseköğretimde öğretim yol ve usulünü gelişen teknolojiye ve pedagojik gerçeklere göre sürekli olarak yenilemek gerekir. Sadece araştırmaya önem verilirse öğretim aksar; sadece öğretime önem verilince de araştırmada geri kalınır. Özellikle lisans öğretimi veren birimlerde araştırma ile öğretim arasında bir denge kurmak gerekir.
SEMİNERLER DÜZENLENMELİ
Akademik elemanların öğretmenlik yeteneklerini geliştirmek amacıyla kurslar, seminerler düzenlemeli ve sadece araştırmadaki başarıları değil, öğretimdeki başarıları da ödüllendirmeliyiz. Öğretim elemanlarına probleme dayalı öğretim gibi aktif ve öğrenci merkezli metotları uygulayabilme yeteneği kazandırılmalıdır. Yeni ve daha iyi öğretme ve öğrenme teknikleri geliştirmek gerekir. Eğitim-öğretimde internetten en geniş ölçüde yararlanılmalıdır. Öğretim elemanları yeni öğretim metotları konusunda sürekli olarak bilgilendirilmeli, bu konuda teknik destek ve eğitim almayanlara ders verdirilmemelidir. Motive etmek ve kaliteyi artırmak için ödüllendirme yolu çok önemlidir. Ödüllendirme için çağdaş, etkili ve verimli sistemler geliştirilmelidir. Ön lisans programlarında görevli olan öğretim elemanlarının tümü ile lisans programlarında görevli olanların bir kısmından, akademik faaliyet olarak sadece eğitim öğretim istenmeli, araştırma istenmemelidir. Diğer taraftan, sadece araştırma yapılan ve lisansüstü eğitim verilen birimlerin sayısını da artırmak gerekir.
İYİ DEĞİLİZ
Denge: Üniversite-sanayi işbirliğini gerçekleştirebiliyor muyuz? Bu konuda neredeyiz?
Marangoz: Bu konuda hiç iyi durumda değiliz. Yükseköğretimin çıktısındaki artışa paralel olarak istihdam olanaklarının artırılması gerekmektedir. Programlar ve müfredatlar istihdamı kolaylaştırıcı yapıda olmalıdır. Müşterisi olmayan, pazara çıkamayan, kalitesiz ürünler ne üreticisi ne de toplum için bir başarıdır. Yükseköğretimde bir taraftan kişisel yetenekler geliştirilirken diğer taraftan da araştırma-sorgulama temelli öğretim sürdürülmelidir. Yeteneklerin iş çevrelerinin isteği doğrultusunda geliştirilmesi için, yükseköğretim ile sanayi, pazar ve tüm toplum kesimi arasında sıkı bağlantıların ve işbirliğinin var olması gerekir.
YETENEKLİ İŞGÜCÜ
İleri ülkelerde üniversite-sanayi işbirliği çok ileri boyutlara ulaşmıştır. Bu işbirliği sayesinde üretilen temel bilgi kısa sürede sanayinin hizmetine sunulmakta, patente ve teknolojiye dönüşmektedir. Özel kesim bu yolla araştırma-geliştirme faaliyetlerine daha çok kaynak ayırmaktadır. Sonuç sosyal ve ekonomik kalkınmadır. Ayrıca piyasanın ihtiyaç duyduğu yeteneklerle yetişmiş iş gücü bu işbirliğinin bir ürünü olarak artmaktadır. Bazı yüz güldürücü örneklerin var olmasına rağmen bu konuda üniversitelerimizin geri kaldığını kabul etmek ve bir an önce önlem almak gerekir.
Denge: Türk Yükseköğretiminde hareketlilik nasıl?
Marangoz: Öncelikle Türk yükseköğretimindeki hareketlilik artırılmalıdır. Yükseköğretimin kapıları tüm dünyaya açık olmalıdır. Ancak, kapıların açık olması ileri ülkelerdeki benzer kurumlarla yarışabilen yükseköğretim için bir anlam taşır. Evrensel amaçları değil, yerel amaçları olan, dünyanın en iyi öğretici, araştırıcı ve öğrencilerini cezp edemeyen bir kurum uluslararası saygınlık kazanamaz. Uluslararasında başarılı olabilmek için öğrenci ve öğretim üyesi hareketliliğinin son derecede artmış olması gerekir. Üniversitelerimiz arasında öğretim üyesi ve öğrenci hareketliliği yok denecek kadar azdır. İçten beslenme yaygındır. Disiplinler arası işbirliği zayıftır. Halbuki birinci sınıf bir üniversitenin kürsülerinde ders verenlerin ve ders dinleyenlerin önemli bir kısmı başka ülkelerin vatandaşlarıdır.
ÖZEL VE SANAL
Gelecekte çok uluslu üniversitelerın yanında özel ve sanal üniversitelerin sayısı da gittikçe artacaktır. Yükseköğretimdeki bu tip gelişmelere karşı hazırlıklı olmak gerekir. Ayrıca, yükseköğretimde dışarıya açılabilmek için, programlarda, müfredatta ve yerli öğretim elamanlarının yeteneklerinde önemli eksiklikler olmamalıdır. Türk yükseköğretimin dışarıdan daha çok öğrenci ve öğretim üyesi çekebilmesi için gerekli dönüşüm, düzenleme, plan ve programlar gerçekleştirilmelidir.
Denge: Üniversitelerimiz para sıkıntısı çekiyor mu?
Marangoz: Tabii ki... Bunun için çağdaş bir finans, bütçe ve ücret sistemine İhtiyaç Var. Yükseköğretimin finansmanı son derecede önemli bir konudur. İyi bir yönetim, elindeki bütçe yeterli ise çok şey başarabilir. Bütçenin kullanılmasında üniversite özerk olmalıdır. Açık, şeffaf ve hesap verebilir olmalıdır. Daha iyi öğretici ve araştırıcıyı üniversiteye çekebilmenin bir yolu da daha çok aylık önerisidir. Öğretim elemanlarının özlük hakları çok önemli ölçüde iyileştirilmeyi beklemektedir. Son yıllarda öğretim elemanlarının maaşlarında, diğer bazı meslek mensuplarına oranla azalma olmuştur. Her alanda en yeteneklilerin bilim yoluna yönlendirilmeleri gerekir. Ancak akademisyenlik çekiciliğini yitirmiş ve daha iyi bir iş bulamayanların tercih ettiği bir alan haline gelmiştir. Suyu getiren ile testiyi kıranın aynı maaşı aldığı, hatta ikinci tiplerin bir şekilde yöneticiler tarafından ödüllendirildiği bir kurumda iyiler barınamaz.
ÖĞRENCİ KATILIMI
Öğrenciler öğrenim giderlerine, kısmen de olsa katılmalıdır. Öğretim harçlarını ödeyecek maddi gücü olmayanlar devlet tarafından desteklenmelidir. Kaynakların etkin kullanımı sağlanmalıdır. Araştırma desteklerinin dağıtımında, yandaşlık değil, liyakat esas olmalı ve bu maksatla, serbest rekabet kurallarına ve evrensel normlara uygun bir sistem getirilmelidir. Konunun uzmanı tarafsız bilim insanlarının değerlendirmeleri alınmadan araştırmalara destek sağlanmamalıdır.
Gelişmiş ülkelerde araştırma-geliştirme faaliyetlerinde özel kesimin ve üniversite dışı sektörün ağırlığı oldukça fazladır. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde ise özel kesim AR-Ge'ye yatırım yapmamaktadır. Türkiye'de hem özel kesimin hem de devletin Ar-Ge'ye daha çok yatırım yapmaları gerekmektedir. Dünya bilimine katkı yapmak gittikçe zorlaşmaktadır. Çünkü bilgi üretmek için gittikçe daha mükemmel alt yapıya, çok iyi eğitilmiş birinci sınıf beyinlere ve daha pahalı alet ve donanıma ihtiyaç duyulmaktadır.
DEVAMI YARIN...