ÇAYDA KÖMÜR TEHDİDİ

ÇAYDA KÖMÜR TEHDİDİ
Kaçak çay büyük tehdit olabilir

Erzurum'da yapılan 'Doğal ve Sağlıklı Türk Çayı' konferasında konuşan Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan, kaçak çayda suni su bazlı boyaların, böcek ilaçlarının olduğuna dikati çekerek, "Kaçak çay içerisinde taş kömürünün damıtılmasıyla elde edilen bir boya maddesi olan anilin var. Bu madde oksijene maruz kaldığı zaman oksitlendiği için rengi kahverengine dönüşüyor dolayısıyla çayın içerisinde ayırt etmek çok mümkün değil. Kaçak çaylar kanser, damar, akciğer hastalıkları ve bebek anomalilerine neden oluyor" dedi.

Nene Hatun Kültür ve Gösteri Merkezi'nde düzenlenen 'Doğal ve Sağlıklı Türk Çayı' konferansına Vali Yardımcısı Ayhan Terzi, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mevlüt Doğan, Atatürk Ünivesitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhlis Macit, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi İlkay Erdoğan Orhan, Ziraat Fakültesi'nden mezun olan öğrenciler ve aileleri katıldı. İlk olarak bir konuşma yapan Rektör Prof. Dr. Hikmet Koçak, Çaykur'un Türkiye'nin ve Türk çayının tanıtılmasında önemli rolü olduğunu söyledi. Erzurumlular'ın çayı çok fazla tükettiklerini anımsatan Rektör Koçak'ın çay ile anlattığı fıkra salondakilerin gülüşmesine neden oldu. Koçak, "Bizim Erzurumlu delikanlı bir kıza aşık. Aşkını da söylemek istiyor. Diyor ki; Erzurum diliyle söyleyeyim 'Seni ele seviremki 365 gün heç aklımdan çıkmırsen' Kız da diyor ki; 'geri kalan 6 saate ne yapıyorsun?' Bir yıl 365 gün 6 saat ya. Delikanlının cevabı da 'ne diyorsun yani gavurun kızı çay da mı içmiyeyim?' Yani ne kadar sevse de 6 saat çaya zaman ayırıyor" diye anlattıkları salondakileri kahkahaya boğdu. 

Çayın güzel ve gizemli bir dünya olduğunu aktaran Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu ise Rize'de yetiştirilen çayın Erzurum'da tüketildiğini belirtti. Erzurumlu'nun çayı farklı içtiğini söyleyen Sütlüoğlu, "Üzerine kar düşen tek çay bizim çayımızdır. Üzerine kar düşen her yiyecek, her bitki lezizi ve sağlıklı olur. Bizim çayımız bundan dolayı haşere barındırmayan bir çaydır. Bizim dışımızda çay üreten bütün ülkeler 30-40 çeşit bazen de 70-80 çeşit haşere ile mücadele ederek çay üretebiliyorlar. Çayı toplamadan önce haşere zehri ile pestisit diye tabir ettiğimiz kimyasal ile önce haşereleri öldürüyorlar. 10 ila 15 gün sonra da çayın hasadını yapıyorlar. Çay kuru sistem ile üretilen bir üründür, üretiminin hiçbir aşamasında su ile temas etmez. Su ile sadece demlediğimiz zaman içeceğimiz zaman temas eder. İşte o zaman da çayı içen kişi bu pestisiti vücuduna almış oluyor. Çok zararlı bir madde. Çayımız organiğe çok yakın sadece kimyasal gübreden vazgeçerek çayımızın tamamını organik yapma şansımız var. İşte bunun için bizim de büyük projemiz organik çay projesidir. Çayımızın tamamında organik yapmak gibi bir hedefimiz var. Şu anda 38 bin dekar alan fiilen organiktir. 6 ila 7 bin ton organik çay üretebiliyoruz. Yıllık toplam üretimimiz 150 bin ton civarında" dedi.

Dünyada Türkiye'nin çay tüketiminde birinci sırada olduğuna işaret eden Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan da çayın Türkler'in milli içeceği olduğunu ifade etti. Ülke olarak 90 yıllık çay üretim geçmişimiz olduğunu hatırlatan İlkay Erdoğan Orhan, 2010 yılı istatistiğine göre yılda kişi başına 1250 bardak çay tüketildiğini, Türkiye'de her günde 245 milyon civarında çay tüketimi olduğunu vurguladı. Küserel pazarda Türk çayının oldukça büyük gelişme gösterdiğini belirten Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan, "Dünyanın en kuzey iklim kuşağında çay üretiyoruz. Üzerine kar yağan bir çay üretimimiz var. Türk çayı dünyanın en kaliteli çayına sahip. Üzerine kar yağdığı için böcek üretimine çok müsade etmeyen zirai kültürümüz var. Böcek ilacı kullanımına gerek kalmıyor. Sağlık yönüyle baktığımızda içerisinde çok değerli kimyasallar olduğunu, bir çok faydalı bileşimler olduğunu görüyoruz. Kaçak çayla ilgili ülkemizde çok büyük bir sıkıntı yaşıyoruz. Genelde Seylan çayı olarak da biliniyor. Hindistan'ın güneyinde yer alan bir ülke olan Sri Lanka'dan gelen Rize çayına göre daha koyu renkli, daha keskin bir aroması olan bir kaçak çay. Kaçak çay denildiği zaman özellikle Güneydoğu halkının rağmet ettiğini görüyoruz. Keskin bir tadı ve aroması var, daha acı. Ülkemize kaçak çay girişinin yıllık 50-60 tona ulaştığı tahmin ediliyor. Kaçak çayın kontrolü şu anda çok mümkün değil. Sağlığa zararlı olma ihtimali çok yüksek. Kaçak çayın bilinenlerden birisi değişik kimyasal boyalar ilaver edilmesi. Avrupa ülkelerine baktığımız zaman özellike çay üretimlerinde kullanılan pestisit yani böcek ilacı oranları yüksek ve bunun aşağıya çekilmesi için çalışılıyor. Çünkü pestisitler çok fazla kullanılması istenmeyen ziari ilaçlar ve vücudumuzda kanserden, damar, akciğer hastalıklarana ve bebek anomalilerine kadar bir çok zararlara yol açabilen ilaçlar, kimseyal maddeler. Çayın demini arttırmak için eklenen kimyasallar da var. Kaçak yollarla yurda girdiği için sağlık açısından denetlenmesi mümkün değil. Vatandaş olarak da düşündüğümüz zaman vergi kaybı anlamında da ülke ekonomisine ciddi zarar veren bir durum. Kaçak çay çok daha fazla oranda kafein ve uyarıcı kimyasalları içerdiği için sağlık üzerine zararları var. Bizde günde 40-45 bardak çay tüketen insanlarımız var. Özellikle doğu, güneydoğuda çok fazla kafein almalarına sebep oluyor. Demir eksiklği, anemi Türk toplumunda çok yaygın görülen bir durum. Kaçak çay tüketimiyle de bu problem artıyor. Kaçak çaya en fazla katılan suni boya nedir? Bunlar su bazlı boyalar. Suda çok çabuk çözülüyor. Bildiğimiz taş kömürünün damıtılmasıyla elde edilen bir boya maddesi anilin oksijene maruz kaldığı zaman oksitlendiği için rengi kahverengine dönüşüyor. Zaten tadı acı, kokusu da hoş olduğu için çok fazla çayın içerisinde renk kattığı için ayırt etmemiz mümkün değil. Aniline baktığımızda aslında bir ilaç etken maddesi, güçlü bir ateş düşürücü. Fakat ilaç olarak kullanılması şu anda yasak. Çünkü zehirlilik oranı çok yüksek kimyasal, kanserojen olarak biliniyor. Bu da bahsettiğimiz gibi çaya katılan bazı boyalardan. Mesela bunun öldürücü dozu 250 mg civarında. Bu doza erişilmesi çok yüksek oranda çaya katılırsa mümkün" diye konuştu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.