Diablo III

Diablo III
Kaçırmak istemeyeceğiniz bir oyun

Denir ki; biten her şeyin sonunda yeni bir başlangıç bulunurmuş... Ve şimdi karanlığın gölgesi bir kez daha çöküyor ve terörün pis kokusunu yayıyor acı bir rüzgârla dünyamızın üstüne. Mukavemet ve yol gösterici bir ışık için dua ediyor insanoğlu. Hızlı bir ölüm için dua etmeliler oysa karanlığın sakladığı o şeyi gördükten sonra...



Blizzard'ın 1996 sonbaharında oyun dünyasına armağan ettiği Diablo bir oyun döneminin sonunu ilan etmişti adeta: macera. Macera oyunlarının tahtını yerle bir etmesi bir kenara; yeni yeni popüler olmaya başlamış rol yapma oyunu elementleriyle aksiyon odaklı bir oynanabilirliği karanlık ve gizemli bir potada eriten Diablo, oyun tarihinin tartışmasız en iyi oyunlarından biri haline geliyordu. 1999'da çıkan serinin devam oyunu Daiblo 2 beraberinde gelen "çevrimiçi" özellikleriyle efsaneyi adına yaraşır bir şekilde devam ettiriyordu. Oyuncuların kullanabileceği tonlarca farklı ve eşsiz eşyalar, karakterleri dilediğimiz gibi geliştirebileceğimiz oldukça geniş bir karakter geliştirme ağacı, karanlık ve gizemli bir oyun dünyası...



Belki Diablo'yu bir rol yapma oyunu olarak kabul edemeyiz. Hikâyenin akışına etki edebileceğimiz, diğer karakterlerle derin ve çeşitli bir diyalog etkileşimine girebileceğimiz özellikler Diablo serisinde hiç var olmadı. Ama Diablo dünyasına açılan o izometrik penceremiz bize oyunculuk hayatlarımızda çıktığımız en sürükleyici, en heyecanlı ve en hareketli maceralardan birini sundu. Adına ister Aksiyon/ Rol Yapma oyunu ister Hack'n Slash diyelim; Diablo pek çoğumuzun reddedemeyeceği bir teklif oldu hep. Blizzard'ın geçtiğimiz hafta Diablo 3'ü duyurması ise sanki yıllardır görmediğimiz bir kardeşimizi görmüşçesine heyecan yarattı, oyunlar için çarpan o minik yüreğimizde...