Diyabet, kalp hastalıklarını tetikliyor
Hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme düzeni, son 12 yılda diyabetin görülme oranını yüzde 7'den yüzde 12'ye yükseltti. Diyabet vakalarında görülen artış, kalp damar hastalıklarındaki artışı da beraberinde getirdi. Bu etkileşim sonucunda diyabet hastalarının ölüm nedenleri arasında ilk sırayı kardiyolojik rahatsızlıklar aldı. Acıbadem Kayseri Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ramazan Topsakal, diyabetin başta kalp, göz ve böbrek olmak üzere vücudun tüm damar sistemlerini etkilediğini belirterek, Diyabetiklerin kalp damar hastalığına yakalanma riski erkeklerde 2-3, kadınlarda ise 4-5 kat daha fazla oluyor. Bu nedenle diyabet vakalarındaki artışı önlemek için, sağlıklı beslenme ve düzenli yaşam tarzına dikkat etmek gerekiyor diyor.
Damar sertliğine yol açıyor
Kandaki şeker düzeyinin yüksekliği, damar içinde yer alan endotel adlı koruyucu tabakayı bozarak, damarın yapısını etkiliyor ve kireçlenmesini artırıyor. Damar duvarındaki kireçlenme ise damar sertleşmesine (ateroskleroz) yol açıyor. Bu sorun, hem büyük damarlarda hem de küçük damarlarda oluşabiliyor. Damar sertliği de kalp yetmezliğine hatta ani ölümlere neden olabiliyor. Hastalar kimi zaman diyabetik olduğunu bilmeden, kalp hastalığı şikayetiyle doktora başvuruyor ve yapılan tetkiklerde kan şekeri seviyesinin yüksek olduğunu öğreniyor. Diyabet hastalarında oluşan rahatsızlıklar genelde belirtisiz seyrediyor. Bu nedenle kişiye kalp krizi geçirdiği ya da kalbinin zayıfladığı belirtildiğinde açıklamalar inandırıcı gelmiyor, kalp sağlığının yerinde olduğunu iddia ediyor.
Yüksek tansiyonla belirti veriyor
Diyabet hastası, kalp damar hastalıkları nedeniyle hekime başvurduğunda öncelikle fiziki muayeneden geçiriliyor. Ardından elektrokardiyogram (EKG) çekiliyor, ekokardiyografiyle (EKO) kalp gücü kontrol ediliyor. Diyabet ve kalp damar hastalığının, yüksek tansiyonla birlikte görülme sıklığı da artıyor. Kişide tansiyon yüksekliği varsa, kalp hastalığı riski daha da yükseliyor. Yapılan tetkiklerle kalpte bölgesel olarak kasılma bozukluğu ya da genişleme olup olmadığı kontrol ediliyor. Efor testiyle kişinin kalp kapasitesi değerlendiriliyor. Şüpheli durumlarda yapılan stres testiyle kalbin kanlanma düzeyi incelenerek, gerekli görülmesi halinde koroner anjiyografi yapılarak hastalarda kalp damar hastalığı olup olmadığı kontrol ediliyor. Riskli yaş grupları erkeklerde 45, kadınlarda 55 kabul ediliyor. Bununla beraber, yapılan çalışmalar 30-35 yaşlarında kalp krizi geçiren, kalbi zayıflayan hasta sayısının da ciddi boyutlara ulaştığını ortaya koyuyor.
Risk grubuna göre ilaç kullanılmalı
Kolesterolün vücut için gerekli bir madde olduğunu ancak yüksek seviyede olmasının kalp damar hastalığına yol açtığını belirten Prof. Dr. Ramazan Topsakal, Kolesterol değerleri yüksek seviyede saptanırsa düşürülmesi gerekiyor. Özellikle diyabetik kişilerde, kalp damar hastalığı olanlarda, sigara içenlerde, hipertansiyon hastalarında ve kilolu kişilerde kolesterol düzeyinin düşürülmesi konusunda ısrarcı olunması önem taşıyor. Kolesterol düzeyi aynı olsa bile diyabet, sigara içimi ve hipertansiyon gibi risk faktörü olan bir hastada, diğerlerinden daha fazla kalp damar hastalığı olabiliyor. Risk faktörü yüksek olan kişilere ilaç verilmesi gerekiyor. Yani kolesterol değerine göre değil, hastanın riski oranına göre ilaç kullanmak önem taşıyor diyor.
Tedavide egzersiz önem taşıyor
Diyabet hastalarına kalp hastalığı tanısı konmasının ardından, sıra tedaviye geliyor. İlk yöntem, yaşam tarzı değişikliği oluyor. Kandaki şeker düzeyinin kontrol altına alınması, egzersiz ile fazla kiloların atılması, tansiyonun normal değerlere çekilmesi hem önlem hem de tedavi yöntemi olarak gerekli görülüyor. Ancak bu yöntemler yeterli olmazsa ilaç tedavisine başlanıyor. Gerekli görüldüğü durumlarda bazı hastaların kalp damarlarına balon ya da stent tedavisi de uygulanabiliyor. Fakat diyabetiklerde karşılaşılan tablo, genellikle by pass ameliyatını gerektiriyor. Hastalar çoğunlukla cerrahi yöntemlerle tedavi ediliyor.
Dipnot
Diyabette ve buna bağlı olarak kalp hastalıklarında görülen artışın temel nedenini 'toplumun hareketsiz bir yaşama alışmasına' bağlayan Prof. Dr. Topsakal, kaloriden zengin beslenme tarzının da bu etkiyi pekiştirdiğini vurguluyor. Bu olumsuz etkiyi en az düzeye indirmek için ilk etapta alınması gereken önlemler ise şunlar:
- Yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarınızı değiştirerek, kandaki şeker düzeyini kontrol altına alın.
- Kilo almanın önüne geçmek ve hipertansiyonla mücadele etmek için, günde en az yarım saat tempolu yürüyüş yapın.
- Sigara içiyorsanız, mutlaka bırakın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.