Gol atacağımı hissediyorum

Gol atacağımı hissediyorum
Başarılı oyuncunun Fenerbahçe maçından sonra Milliyet Gazetesi'ne verdiği röportaj ilginçliklerle dolu. Çiçeği burnunda bir futbolcu değil; hatta artık kariyerinin sonlarına geldiğini söyleyebiliriz.

Malum, 32 yaş futbol için artık geri sayımın başladığı bir yaş. Ama o “Daha gencim” diyor, “Bundan sonrasını planlamaya başlamadım bile”


GOLLERİME HAZIR OLUN DEMİŞTİ
“Kim bu Gekas?” sorusunu takip eden kısa bir taramanın ardından gördük ki futbola memleketi Larissa'da başlamış, sonra Yunanistan'ın en büyük takımlarından Panathinaikos'a transfer olmayı başarmış. Ama PAOK'taki bir başka oyuncuyla takas edilmesi gündeme gelince kendine yedirememiş, bırakıp gitmiş. Sonra Almanya kapısı açılmış; önce Hertha Berlin, sonra Eintracht Frankfurt. Arada kısa bir süre de İngiltere...Samsunspor'a ise 20 gün önce geldi. Formayı giydiği ilk gün “Gollerime hazır olun” açıklaması yaptıysa da, fark edilmedi. Ama sözünü tuttu, golleriyle kendinden konuşturdu.

KONUŞMAKTAN HOŞLANMIYOR
Konuşmaktan hoşlanmıyor, hele kendini anlatmaktan hiç. Ağzından her sözcük kerpetenle alınıyor. Kulüpte çalışanlar da bu izlenimimi onaylıyorlar. Onlara göre “Gekas'ın kafası hep meşgul”. Söyleşiden önce hem kulüp idarecilerinden hem de çevirmeninden “Türkiye-Yunanistan ilişkilerini konuşmak istemiyor” cümlesini duyuyoruz. Bu konu onu tedirgin ediyor; zaten Fenerbahçe maçından sonra verdiği beyanatlarda, ısrarla altı çizilmiş “dostluk mesajı” var. Ama karşılaşır karşılaşmaz soruyoruz: “Yunanistan'dan Türkiye ligine gelen ilk futbolcusunuz.


Neden bu kadar beklendiği hakkında bir fikriniz var mı?”
“Şartlar oluşmadı diyelim” diye üstü kapalı bir cevap veriyor. “Ama bundan sonra gelirler eminim” deyip başından savıyor. Gekas'a şu itirafta bulunuyoruz: Hüseyin de, ben de Fenerbahçeliyiz. “Sorry” (Üzgünüm) diyor gülerek... Ona göre iki üç gol daha atarmış, ama olmamış işte. O üç golü atmasaydı muhtemelen bu kadar çok insan duymayacaktı adını.

Soruyorum: O maçta başarılıydınız çünkü “a) İyi günümdeydim b) Fener kötüydü c) Şanslıydık.”

ATACAĞIMI HİSSEDİYORUM
“Üçü de değil” diye cevaplıyor, “Takım iyiydi, iyi oynadık.” Bir de altıncı hissinden söz ediyor:
“Bazı maçlarda hissediyorum gol atacağımı. Buna konsantrasyon da diyebilirsin. Beynimde saplantı halinde 'Gol atacağım' fikri oluyor. O maçta da öyle oldu”. Zaten Gekas'a göre en büyük yeteneği bu, gol atmak. Aldığı galibiyetten memnun ama “Önümüzde başka maçlar var, aynı başarı gelmezse yandık” diyecek kadar da tecrübeli. Zaten ona göre Perşembe akşamından beri kendisine gösterilen ilgi de, buradan ta Yunanistan'a kadar kopan fırtına da önemli değil. Şöyle diyor, “Benim için önemli olan takımın puan alması ve üst sıralara çıkması”.


Burada yeni bir başlangıç yaptığını düşünüyor. Yeni başlangıçlara alışık biri zaten; bırakıp gitmeyi, risk almayı, şerit değiştirmeyi biliyor. 16 yaşındayken, yıllardır futbolla paralel çalıştığı güreşi bıraktığı zamandan beri böyle bu. “Aslında bir yıllığın bırakmaya karar vermiştim. Futbolda ne yapabileceğime bakacaktım. Eh, doğru karar vermişim”.Panathinaikos'u bırakmasını ise risk olarak görmüyor, “Beni PAOK'a kiralık göndermek istediler. Oysa takımda en çok golü atan bendim, bıraktım. Bana kalırsa her futbolcunun yapması gerekeni yaptım”.

LAKABI DÖVME OLDU
Onu en iyi anlatan ise sağ bileğinden dirseğine doğru uzanan... Çince “Soğukkanlı Tetikçi” yazıyor. Bu, Bundesliga'da oynarken Almanlar'ın ona taktıkları lakap. Kaleyi gördüğünde soğukkanlılıkla topa vurduğu için takılmış bir lakap... O kadar benimsemiş ki, bir etiket gibi taşıyor kolunda.

UZUN KOLLU FORMA GİYİYORUM
Aslında Hz. İsa'nın dilinde yazdırmak istemiş bu dövmeyi, ne var ki mümkün olmamış. İkinci seçeneği, kadim bir dil bulmak olmuş. Çince. “Gösterir misin?” sorusuna net bir şekilde itiraz ediyor. Anlatıyor ama görmemizi istemiyor. “E maçlarda görünmüyor mu zaten?” “Hayır, çünkü futbola başladığımdan beri uzun kollu forma giyerim. Bu benim uğurum.” Başka uğur var mı? “Yok. Sadece maça çıkmadan ıstavroz çıkarıyorum, o kadar.” Dindar biri, “Mantıklı olan da bu değil mi?” diyor.

“EN BÜYÜK BAŞARIM GOLLER DEĞİL, ÇOCUKLARIM”
Gekas, Türkiye'ye geleli bir ay bile olmadı daha. Tam manasıyla yerleştiği söylenemez. Evine yeni taşınmış; şehri ise pek tanımıyor. Kulüple ev arasında bir hayatı var şimdilik. Karısı ve 3.5 yaşındaki ikizleri hala Korfu Adası'ndaki evlerinde yaşıyorlar. Dört gözle onların gelmelerini bekliyor. Ailesine çok düşkün Gekas; “Hayatta en büyük başarın ne?” sorusuna “Çocuklarım” cevabını verecek kadar... Karısının ve çocuklarının adlarını kolundaki dövmede taşıyor. Bu, Gekas'ın vücudundaki tek dövme değil. Bacağında da bir kobra yılanı var.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.