“Hareket etmeye zamanımız yok!”

“Hareket etmeye zamanımız yok!”
Türkiye Obezite Araştırma Derneği tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’de Beslenme Alışkanlıkları & Fiziksel Hareketlilik Düzeyi Saptama Araştırması”...

Türk tüketicisinin günlük yaşamındaki beslenme alışkanlıklarını ve fiziksel aktiviteye yaşamında yer ayırmadığını ortaya koydu.

Günde 4 saat 37 dakikasını TV ve bilgisayar karşısında geçiren Türk toplumu fiziksel aktiviteye zaman ayırmıyor. Türk halkının %70 i zaman bulamadığı için düzenli egzersiz yapmadığını ifade ediyor. Araştırma sonuçlarını açıklayan Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık; verilerin, toplum sağlığımızın korunması açısından insanımızın yeterli ve dengeli beslenme bilincinin geliştirilmesi, aynı zamanda fiziksel aktivite düzeyinin artırılması gerektiğine işaret ettiğini kaydetti.

Günümüzde beslenme ve sağlığın korunması, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere birçok kuruluşun faaliyetlerinin hedefinde yer alıyor. Bu faaliyetlerdeki en önemli amaç; tüm bireylerin, özellikle de çocuk ve gençlerin yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazanmaları ve fiziksel aktivite düzeylerini artırmaları. Bu sayede Türk toplumunda obezite, diyabet ve kalp-damar hastalıkları gibi kronik hastalıklarla mücadelede büyük ilerleme kaydedilmiş olacak. Bilim otoriteleri, kronik hastalıkların, özellikle de obezite ve diyabetin, insan sağlığı ve toplum kalkınmasına yönelik önde gelen tehditler arasında olduğunu kabul ediyor. Günümüzde başta genetik ve çevresel faktörler olmak üzere, bilinçsiz beslenme, sigara tüketimi ve fiziksel aktivite yetersizliği sağlığı bozucu önemli faktörler arasında yer alıyor. Ülkemiz insanı sağlığını korumak için günlük yaşamında fiziksel aktiviteye yer ayırıyor ve yeterli ve dengeli besleniyor mu? Kaliteli ve sağlıklı bir yaşam sürmek için neler yapması gerektiğini biliyor mu, beslenme alışkanlıkları nasıl? Türkiye Obezite Araştırma Derneği tarafından gerçekleştirilen ve alanında bir sivil toplum kuruluşu tarafından yapılan ilk çalışma olarak dikkat çeken “Türkiye’de Beslenme Alışkanlıkları ve  Fiziksel Hareketlilik Düzeyi Saptama Araştırması”, Türk halkının bu konulardaki alışkanlıklarının uzmanların önerdiği gibi olmadığını gösteriyor. 12 ilde 15 yaş üstü tüm sosyo ekonomik gruba dahil 1563 kişi ile yapılan kantitatif  araştırmanın bulgularını, 9-11 Şubat 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilecek İstanbul Sağlık ve Beslenme Bienali’nden bir gün önce düzenlenen basın toplantısında Marmara Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu ile birlikte değerlendiren Türkiye Obezite Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık; “Toplumumuzu özellikle çocuklarımızı yeterli ve dengeli  beslenmeye yönlendirecek ve fiziksel aktivitelerini arttıracak uğraşılar içine girmemiz gerektiği ortada” dedi.

Araştırma sonuçları;

*Türk halkının %90’ında  kalori hesabı bilincinin oluşmadığını gösteriyor.
*Halkın %4.4’ü  düzenli olarak günde 5 öğün tüketiyor
*Toplumun %34’ü haftada en az 6 öğününü ev dışında tüketiyor
*Kahvaltıda en çok simit, poğaça, börek tüketiliyor, genel beslenmede ekmek tahtını bırakmıyor
*En sık yapılan fiziksel aktivite yürüyüş ve temizlik olarak dile getirilirken, katılımcıların %36,7’si hiç bir fiziksel aktivitede bulunmadığını belirtti. Erkeklerde bu oran %50’ye yaklaşıyor.
*Toplumun % 70.8’i  spor yapmamaya neden olarak vakit yokluğunu gösterirken, TV ve bilgisayar başında geçen süreler ortalama  günde 4 saat 37 dakikayı buluyor.
"Beslenme ve fiziksel aktivite bilinci eğitimle kazanılır”

Sonuçları değerlendiren Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık; “Sonuçlar, Türk halkının yeterince fiziksel aktivitede bulunmadığını ve doğru beslenme alışkanlıklarına sahip olmadığını gösteriyor. Bundan hareketle Türkiye’deki obezite probleminin esas olarak tüketicinin beslenme alışkanlıkları ile fiziksel aktivite düzeyinin düşüklüğünden kaynaklandığını söyleyebiliriz” dedi. Bağrıaçık sözlerini; “Obezite, diyabet  ve diğer kronik hastalıklarla mücadelenin yasaklamalarla bir yere varamayacağının altını çizmek isterim. Gerek toplum sağlığının korunması gerekse beslenme ve gıda üretiminin sürdürülebilir olması esastır. Ancak bu şekilde yaşam kalitemizi yükseltebilir, daha sağlıklı olabilir, obezite, diyabet ve diğer kronik hastalıklarla mücadelede başarılı olabiliriz.”diyerek sürdürdü.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.