İLAÇTA TASARRUF SAĞLIĞIMIZDAN TASARRUF DEMEKTİR
Karacan Sağlık ve ilaç harcamaları son yıllarda ülkemizde de ana gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Nitekim geçtiğimiz hafta basına Türkiye'de 2013 yılında kişi başı 23,21 kutu ilaç tüketildiği, bu ilaçlar için kişi başı yaklaşık 105,2 dolar harcama yapıldığı haberleri yansımıştır.
Sağlık harcamaları, sadece Türkiye'de değil tüm Dünyada kamu otoritelerinin gündemlerinde önemli bir yer işgal etmektedir. Hem sağlığın özelleştirilmesi yönündeki politik tercihler hem de küresel ekonominin bütçe üzerinde yarattığı baskı sağlık harcamalarını tasarruf tedbirlerinin odağı haline sokmuştur. Ülkemizde de artan sağlık harcamalarını kontrol altına almak gerekçesiyle giderek daha sert tasarruf tedbirlerine başvurulmaktadır. Ezberci bir bakış açısıyla tasarruf tedbirleri adına ilk akla gelen ise ne yazık ki ilaç harcamaları olmaktadır.
Bütün kamu kurumlarının sağlık harcamaları içinde, ayakta ve yatarak sunulan tedavi hizmetleri dâhil olmak üzere tedavi giderlerinin payı en yüksektir. Oysa sağlık harcamaları analiz edildiğinde Türkiye'de Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın başlangıcından bu yana yıllar içerisinde tedavi harcamaları sürekli artmış ve son 4 yılda dikkat çekici şekilde ilaç harcamalarındaki artışın önüne geçmiştir. 2012'de tedavi harcamaları 29. 206 Milyon TL iken ilaç harcaması 14.300 Milyon TL olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında ise toplam sağlık harcaması içine ilaç harcamasının payı % 31 iken tedavi harcamaları % 67'dir. 2013'te ise 49.806 Milyon TL sağlık harcamasının 33.531 TL'si tedavi harcamaları iken 15. 570 Milyon TL'dir.
Diğer yandan Türkiye'nin OECD ülkeleri içinde kişi başına sağlık ve ilaç harcamaları tutarı acısından hala son sıralarda yer alan ülkelerden birisi olduğu gözlerden kaçmamalıdır. GSYİH (Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla) içindeki payına bakıldığında Türkiye'de oran % 5,4'dür. Oysa ABD'de % 17,7, Fransa'da % 11,6, İngiltere'de % 9,4, İspanya'da % 9,3, İsrail'de % 7,7'dir. OECD ortalaması ise, % 9,2'dir. OECD ülkelerinde kişi başına sağlık harcaması ortalama 3.324 dolar iken, Türkiye'de 981 dolardır.
Türkiye'de kişi başına ilaç harcaması 105 Dolar civarındayken, Japonya'da 651,6 Dolar, ABD'de 995 Dolar, Kanada'da 751,5 Dolar, Almanya'da 632,6 Dolar, Fransa'da 641,1 Dolardır. Hatta derin bir ekonomik krizle boğuşan komşumuz Yunanistan'da bile toplam sağlık harcamalarını GSYİH içindeki payı % 9,1, kişi başına ilaç harcaması 673,4 Dolardır. Kişi başına düşen ilaç harcamaları bakımından OECD ortalaması ise 497 Dolardır. Bu bakımdan da Türkiye OECD ortalamasının bir hayli altındadır. Cepten sağlık harcamaları ise TÜİK verilerine göre 87 dolardır.
Sağlık ve ilaç harcamalarının OECD ortalamasının altında olmasına karşın kişi başına hekime müracaat sayısı OECD ortalaması olan 6,6 oranının üstünde; 8,2'dir. Söz konusu oran Belçika'da 7,4, İtalya'da 7, Avustralya'da 6,7, İngiltere'de 5, Yunanistan'da 4'dür. Ancak ülkemizde birinci basamak sağlık kuruluşlarına müracaat sayısı halen kişi başına yılda 3.1'dir. Bunlar da yüzde 1'in altında bir üst basamağa sevk etmektedir.
Bu rakamlardan şu sonuçlar çıkmaktadır:
- Türkiye'de hekime ulaşım sıklığı artmış, OECD ortalamasının üzerine çıkmıştır. Ancak hastalar halen birinci basamağı etkin kullanmamakta, ikinci ve üçüncü basamak kuruluşlara gitmeyi tercih etmektedir. Bu da tedavi maliyetlerini artırmaktadır.
- Sağlığa ayrılan payın görece düşük olduğu bir ülke olan Türkiye'de ilaca ayrılan payı bunun belirli bir yüzdesini geçmeyecek şekilde ayarlamaya çalışınca ilaç fiyatları sürekli baskılanmakta, Türkiye şu anda Avrupa ülkelerinin en ucuz ilacını bulundurmaktadır.
- Yine ilaç harcamalarının kamu kurumları üzerindeki baskısını azaltmak için cepten harcamalar sürekli artırılmaktadır. Bu rakamın ilaca erişimde eşitlik ilkesini bozacak şekilde büyümesinden, toplum sağlığının bozulmasından endişe etmemiz gerekir.
- Sağlık harcamalarındaki azalmaya rağmen hizmete erişimin kolaylaşmış olması sağlık hizmetlerinde memnuniyet artışına neden olmaktadır. Söz konusu memnuniyet artışı; ücretleri düşürülen sağlık işgücünün performans kriterlerine göre daha uzun süreler çalıştırılması ve sağlıkta işgücü maliyetlerini azaltan taşeronlaşma pahasına gerçekleşmektedir.
Ülke nüfusunun yaşlanması, kronik hastalıkların artması, sağlık kuruluşlarına ve hekime ulaşımın kolaylaşması doğallığında kişi başına ilaç harcamalarının kendiliğinden yükselmesi sonucunu doğurmaktadır. Burada önemli olan husus, sağlığa ayrılan kaynakların ne kadarının sağlık hakkını gerçekleştirecek biçimde topluma döndüğü, söz konusu kaynakların temini ve kullanılmasında eşit davranılıp davranılmadığıdır. İlaç maliyetlerini sürekli biçimde kontrol atında tutma amacına odaklanmak hem sağlık harcamaların öncelikli sağlık harcamalarını bir sosyal hak olarak yaygınlaştırmak iddiasıyla çelişir hem de Sosyal Devlet olmanın zorunlu koşulu olan sağlık hakkına erişimin içeriğinin zamanla boşalmasına sebep olur.
Sağlık ve sosyal güvenlik bütçesindeki açıkları kapatmak amacıyla uygulamaya konulan, ilaç fiyatlarını baskılamaya yönelik düzenlemeler, paydaşların katılımı olmadan alınan kararlar ilaç ve eczacılık alanını olumsuz etkilemektedir. Sağlık hizmetlerinde ve ilaç temininde yaşanan problemler toplum sağlığını doğrudan doğruya tehlikeye atmaktadır. İlaca ayrılan bütçenin azalması ilacın üretimi ve ithali noktasında sorunlar doğurmakta; ilacın bulunabilirliği ve alınabilirliği giderek zorlaşmakta hatta ilaç kıtlığı olgusu ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bu durum hastaların ilaca erişememesi anlamına gelmektedir. Yaşamsal önemdeki kanser, böbrek, kalp hastaları bakımından ilaca erişememe durumu geri dönülmez sonuçlar yaratacaktır.
Hem sağlık risklerinin ortadan kaldırılması korunması hem de sürdürülebilir bir ilaç ve eczacılık hizmeti için ilaç politikalarının gözden geçirilmesi, ilaç harcamalarına ayrılan kalemin toplumsal faydayı artıracak ve eşitliği sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması elzemdir.
Samsun Eczacı Odası olarak, kamu kaynaklarının hiçbir şekilde boşa harcanmaması gerektiğini, bu anlamda tasarruf politikalarına karşı olmadığımızı her zaman ve her zeminde ifade ediyoruz. Ancak sağlığın sadece malî-teknik olarak değerlendirilecek bir alan olmadığının, sağlık politikalarının yalnızca tasarruf tedbirleri çerçevesinde yapılandırılamayacağının altını da bir kez daha önemle çiziyoruz.ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.