İlkel kılavuz, 'Ritim'

İlkel kılavuz, 'Ritim'
Ritim, kışkırtıcıdır. Önce ayaklar başlar eşliğe masanın altından, sonra eller birbirine çarpar. Vücudun kıvrımları harekete geçer. Dans başlar ve ritim; şenliğin, varlığının kılavuzu olur, el ele tutuşup çoğalırsın

Dinlediği bir şarkıya pek çok kişi alkışla masaya vurarak eşlik edebilir. Önce ölçü başlarında bir vuruş, sonra zayıf zamana bir vuruş eklenir, ardından da bir solo pasaj da bulabilirse kendini, yeni zamanların yaratımı ve kendini gerçekleştirmenin en ilkel biçimlerinden birini yaşar insan.

Ritim (Rhythmos) Eski Yunanca'dan geliyor. Eski Yunanca'da “Rheo” akmak, akış anlamında. Oradan türeyen sözcüğün müzik terminolojisindeki anlamı tempo, süre ölçüsü.

Ritim, periyodiklik ifade eder. Tekrarlar birbiri ardına sıralanır. Ölçü içine sığabilecek çeşitli vuruş bütünleri yaratılır, sonra da ritmin akışı yeniden yeni bir ölçüye taşır müziği. Ritim durgunluğun ifadesi değildir. Anlamından da anlaşılacağı üzere zamanvari bir akışın ifadesidir.

ATOMDAN EVRENE RİTMİK DÜZEN

Görünen evren göz önüne alındığında, pek çok bileşenin ritmik hareketler içinde olduğu görülür. Gezegenlerin birbirilerine ve güneşe göre hareketleri, dünyadaki gece-gündüz değişimleri, insanın kalp atışı ritmiktir.

Bu, gözle gözlenebilir dünyada gözlenebilecek periyodiklik, atom altına inildiğinde yerini rastgeleliğe , periyodik olmayan durumlara, dolayısıyla bir bütün halinde tanımlanamayan hareketlere bırakır. Burada rastgelelikten kasıt, olaylardan herhangi birinin önkoşulsuz gerçekleşme olasılığını ifade eden matematiksel bir ifadedir fakat atom altı parçacıkların hareketlerinin karmaşıklığı ve rahat gözlenebilir olmaması veya belki de atom-altı hareketlerin periyodunun diğer hareketlerinkinden çok daha büyük olması.

Evrenin gidişatı kaostan düzene doğru ise, zaman, hareketin bütününün, dolayısıyla periyodikliğinin ispatı olacaktır. Zaman geçtikçe karşıtlıklar birbirileriyle olan hesaplarını görür ve çözülen her bir çelişki de yeni bir çelişkinin belirmesine neden olur. Bu da düzene doğru gidiştir.

İNSAN YAŞAMININ AKIŞINDA RİTİM

İnsanın ise ritim ile olan ilişkisi, ritim ile olan ilişkisinin en ilkel ve öncül biçimidir. Elbette ilkel insanın doğada gördüğü ritmik yapı, bu ilişkinin ve dürtünün oluşmasına ve gelişmesine katkıda bulunmuştur. Buna ek olarak toplu iş yaparken ritmik çalışma biçimine ihtiyaç vardı. Ağaç keserken testerenin iki tarafındaki insanların uyumlu ( senkronize ) hareketler yapması gerekliliği örnek olabilir. İt-çek-it-çek. Üretim biçimi kompleksleştikçe müzikal yapı da bunun bir öğesi olan ritmik yapı da kompleksleşti.

Aynı işi birkaç işçi paylaşmaya başladı ve müzikteki karşılığı olarak orkestralar kuruldu. Müziğin yapımı da ayakkabının yapımı gibi bölündü. Bas partisini birisi aldı, sololar öbürünün görevi oldu, akorlarla altyapıyı oluşturmak başka birinin işi olacak, ritmik öğeyi de öteki yaratacaktı. Böylece de işine yabancılaşma yabancılaşma (ki Marx'a göre bu yabancılaşma, kendini üretimleri üzerinden var eden kişinin, kendine yabancılaşmasını getirecekti) gerçekleşecekti. Söz gelimi sürekli akorlarla uğraşan kişi, solo yapamayacak hale gelecek, dolayısıyla yaptığı müziğin bütününe vakıf olamayarak kendi yaptığı müziğe yabancılaşacaktır. Bununla beraber, bu açıklamayla zıt düşüyormuş gibi görünen kompleks ritim aletleri ( örneğin bateri ) minimum işçi – maksimum fayda mantığının sonucudur.

Ritim, müzikte, kovalanan ve referans alınandır. İlkel çağlarda (ve kısıtlı olarak çağdaş müziğin bazı biçimlerinde ) ritim tek başına müziktir. Bugün ise, pek çok müziksel biçimde ritim, melodinin denetleyicisidir. Bir anlamda da melodinin kendini ifade etmesinin önünde bir engel ve kısıtlayıcısıdır.

RİTMİK YAP,I İKLİME GÖRE DEĞİŞİR

Ritim, vazgeçilmez bir öğe değildir. Örneğin, Türk Müziği ritim ile ilgili olarak ikiye ayrılır. Uzun hava, kırık hava. Uzun hava ritme bağlı değildir. Bir anlamda da serbest bir ritme sahiptir. Örneklerini, notaya alınmaya çalışılan uzun havalarda görebiliyoruz. Bu çıkarım, her ritimsizlik, aynı zamanda bir ritimdir (karşıtların birliği) önermesinin sonucudur.

Ritmik yapı kültürel yapıya, coğrafyaya, iklime vs. bağlı olarak değişir. Örneğin Doğu Karadeniz'deki ritimler hızlıdır. Muğla ve çevresinde ise oldukça ağır ritmik yapıya rastlanır. Bu farklılık bölgelerin iklim ve coğrafya karakteristikleriyle ile büyük ölçüde açıklanabilir.

Yine ritimlerin sade veya karmaşıklığı da bölgeden bölgeye değişir. Yine bu özelliğin de pek çok müzik dışı nedenleri vardır. Afrika'daki kabilelerin müziklerindeki ritimler bir Avrupalı'ya oldukça karmaşık gelecektir.

RİTİM KARAKTERİSTİK ÖZELLİĞİ YANSITIR

Ritmin bir başka karakteristik özelliği de ölçüsüdür. Bağlı olduğu öğelerin neler oldukları henüz açık ve seçik bir biçimde gösterilememiştir. Örneğin, Çingenelerdeki 9/8'lik, Rumlardaki 7/8'lik, Lazlardaki 2/4'lük, Türklerdeki 5/8'lik ritimler, ilgili milletlerin müziklerinin karakteristik özelliğidir. Tabi bu karakteristik yapı milletlerin kendilerine içkin bir davranış değildir . Örneğin, İspanya'daki Çingeneler, diğer ülkelerdeki millettaşlarından çok daha farklı bir müziğin icrasını gerçekleştirirler. Aksi bakış açısı bizi "ırk"ların birbiriyle kıyaslanmasına götürür ki insanların göçlerle, savaşlarla, ticaretle birlikte birbirine karıştığı ( bugün, küresel köy diyoruz ) bu dünyada bu mantıkla yapılacak herhangi bir önerme geçerli olamaz.

Ritim, kışkırtıcıdır. Önce ayaklar başlar eşliğe masanın altından, sonra eller birbirine çarpar. Vücudun kıvrımları harekete geçer. Dans başlar. Ritim şenliğin kılavuzu olur. Ritimler hızlanır, dolgunlaşır. Senkoplar yerli yerine oturmaya başlar (Senkop, ritimde güçlü zamanın zayıf zamanın yerine geçmesidir. Batı klasik müziğinde ilk olarak 16.YY sonlarında kullanılmaya başlanmıştır). Kalp atışları da müziğe ayak uydurur. Vücudunun farkına varırsın. Ritim, varlığının kılavuzu olur. El ele tutuşup çoğalırsın. Bağlantılanırsın başka bedenlerle onların da varlıklarını hissetmek üzere belki bir 3/4'lük "vals"te, belki 7/8'lik bir horonda ya da 4/4'lük bir halayda. Ritim, birlikteliğin kılavuzudur artık. İşte o zaman bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamaktan bahsedersin, ki o zaman ritim, isyanın kılavuzu olur. KATAVASYA / Serdar TÜRKMEN