KALBE DOKUNAN ŞAİR :HAYDAR ERGÜLEN
Vatandaşa kolaylık olsun diye, ilçeye giden arabaların durağını, Belediye Evleri tarafına taşımışlar. Yürüdük ve bu güzel hizmet için hayırla yadettik yetkilileri. Şair ve radyocu dostum Kaan Ali Kolcuoğlu mihmandarlığında gittik buradan. Sohbet saatine dek, önce ırmak kenarında çay içtik. Fuar alanına vardığımızda, Çarşamba’dan dost insan Halit Bayramoğlu ağabeyimle karşılaştık. Fuar meydanında, Tayyar Efendi Kahvesi’nde de eğleştik biraz.
Haydar Ergülen, sevdiğim şairlelr arasında, tevazuu ehli olanlardandır. Bir de şair Mehmet Narlı’yı bilirim aynı kumaşa sahip.
Sohbet, şiir nedir minvalinde, gayet akıcı, anlaşılır, sorular uyandırır, hükümlere vardırır nitelikteydi. Kalabalık ve seviyeli bir kalabalığa hitap etti şair. Samsun’dan tanıdığımız şair Mustafa Karaosmanoğlu, şair Zekeriya Çavuşoğlu ve Prof. Dr. Şaban Sağlık gözümüze çarpanlar arasındaydı.
Konuşmanın sonuna doğru, şair meselesine geldi sıra; nedir,nasıldır üstüne... Mealen şu cümleyi aktaralım: “Şair, dostunu,yoldaşını,yol arkadaşını terk etmez; bunları yapıyorsa şairliği müphemdir”...gibi.
Sohbet, soru faslıyla sürdü; üç soru aldı şair. Soruların kalitesi, bir kez daha kalabalığın,kuru kalabalık olmadığını ortaya koydu. İlk soruyu, Fatsa’da öğretmenlik yapan İsmail Esti sordu.
Haydar Ergülen’i anılarına götüren bir cevaba sahipti soru.
“fotoğraflar siyah-beyaz,
hatırası derindi
bir gözü tenhaydı Şahin’in bir
gözü kalabalık arkadaşı gibi gözü var mı
insanın”
İşte soru,burada ismi geçen Şahin ve O’nun hikâyesiydi. Ki, cevabı dinlerken,salonda bir hüzün bulutu geldi geçti sanki; sanki gitleyerek, iki damla yaş döktü herkes; şairin eli bir kez daha yoklamış oldu kalpleri... Hikâyesi şu;ki zaten ayrıntılı anlatımını, yazının sonundaki linkte bulabilirsiniz, Haydar Bey’in çocukluk arkadaşı merhum Şahin Bey. Ve sağ gözü görmüyor.
Eskişehir’den taşınıyorlar. Yıllar sonra, başladığı işten aldığı ilk maaş cebinde, Eskişehir’e bayram ziyareti yapacağı gün,tren çarpıyor Şahin Bey’e. Elbet bayramda geleceğinden haberdar etmiş şairimizi; şairimiz O’nu bekliyor dört gözle. Artık bayramın son günü de gelmeyince,Şahin Bey’in akrabalarına uğramayı düşünüyor. Meğer olayı,anacığı bilirmiş şairin, de üzülmesin diye gizlemiş. Haydar Ergülen,öylece kalıyor haber karşısında ve ağlamıyor. Sonra, yıllar sonra, öylesine otururken odasında, boşalıyor yaşlar gözünden,ağlıyor ve ortaya o güzel şiir çıkıyor.
İkinci soru, “nar” imgesi üstüneydi. Narı, memlekete benzetti şair; farllılıkları birleştirir nar, dedi. Kendisine Hz. Fatıma Annemizi hatırlattğını,kendi kızının da ismi olduğunu belirterek cevabı tamamladı.
Üçüncü soruyu Prof. Dr. Şaban Sağlık sordular. Soru, şairin 40 Şiir ve Bir (1997) isimli ödüllü kitabındaki şu dizede geçen –ki bu,kitabı da bitiren dizedir- “heves” ile ilgiliydi. “Kırk şair olsam yazamam bir hevesi”
Şair, bunun öyle dünyevî bir heves olmadığını,şiiri tarif ederken de sözünü ettiği o büyük şiire katkı yapma isteği, ondan pay almak ve asla yazamayacağını bildiği şiiri yazmak,buna heves etmek olduğunu söyledi.
Daha sonra imza etkinliği için standlara haraketlendi kalabalık. O arada biz de ayaküstü sohbet ettik kadim dostumuzla. Fotoğraf çekme esnasında, Belediye Başkanımız Hüseyin Dündar Beyefendi de alicenaplık gösterip, hem hoşgeldiniz dedi,hem de karemizde yer aldı,sağolsun.
Kalbimize dokunan şair sohbetinin,kısa hikâyesi budur...
Not: Yukarda anlatılan,elim olayın anlatıldığı adresi de verdik. Meraklısı bakabilir. http://www.radikal.com.tr/haber.php?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.