KAVAK’TA HAZİNE

KAVAK’TA HAZİNE
Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemsettin Hazretlerinin kabri şerifinin Kavak'ta olduğu ortaya çıktı.



MANEVİ HAZİNE

Yazar Metin Çelik tarafından kaleme alınan ve Akşemsettin Hazretlerinin hayatını anlatan kitabın Osmanlıca orijinal metinlerinde Akşemsettin Hazretlerinin Amasya'da bir süre yaşadıktan sonra, o dönemde Amasya'ya bağlı olan Kavak ilçesine yerleştiği ve orada vefat ettiği,kabri şerifinin Kavak'ta olduğu anlatıldı. Akşemsettin Hazretlerinin kabri şerifinin Kavak'ta olması manevi hazine olarak değerlendirildi.
KABRİ ŞERİFİ'NİN NEREDE OLDUĞU BELLİ DEĞİL
Amasya'ya geldikten sonra Kavak ilçesine giden ve orada vefat eden Akşemsettin Hazretlerinin kabri şerifinin nerede olduğu bilinmezken, Kavak Belediye Başkanı'nın bu konuyla ilgili araştırmalar yaptığı öğrenildi. Gazetemiz Genel yayın Yönetmeni Adnan Bahadır'a açıklamalarda bulunan Başkan Şerif Ün,'' Akşemsettin Hazretlerinin Kabri Şerifi'nin Kavak'ta olduğunu biliyoruz. Ancak yerini henüz tespit edemedik. Bu konuda çok ciddi araştırmalar yapıyoruz.''dedi.

AKŞEMSETTİN HAZRETLERİNİN HAYATI

1389 yılında Osmancık'ta doğmuştur. Daha sonra 7 yaşında babası Şerafeddin-i Hamza Şâmî ile çağımızda Samsun'a bağlı olan Kavak'a yerleşmişlerdir. Akşemsettin, asıl adı ile Şeyh Muhammed Şemsettin Bin Hamza, 15. yüzyılın en büyük sufilerinden biri ve çok yönlü Türk bilim adamıdır. Haci Bayram Veli'nin müridi ve Fatih Sultan Mehmet'in hocalarındandır. İstanbul'un manevi fatihi olarak da anılır. Saçının ve sakalının ak olması ve beyaz elbiseler giymesinden dolayı Akşeyh veya Akşemseddin adlarıyla meşhur olmuştur. İskilip'te çocuklarından Nurulhuda'nın türbesi ile diğer yakınlarının mezarları vardır. Evlik köyünde yer alan tek bir çivi çakılmadan yapılan camiiyi onun yaptırdığı yazılıdır. Akşemsettin Amasya'da medreselerden eğitim aldıktan sonra büyük üne kavuşmuştu. Akşemsettin, küçük yaşlardan itibaren bilime ve sanata karşı ilgi duydu. İlim tahsilini tamamladıktan sonra, Osmancık'ta müderris oldu. Medrese öğrenimini zamanın büyük velisi Hacı Bayram-ı Veli'nin yanında tamamladıktan sonra seçkin bilginler arasında yerini aldı. Üstün zekası ve anlayışı, yılmak bilmeyen çalışma gücüyle kendini kitaplara adadı. Başta İslami bilimler olmak üzere tıp, astronomi, biyoloji ve matematikte zamanın ünlülerinden oldu. Uzun yıllar Osmanlı medreselerinde çalışarak yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Tıp alanında bulaşıcı hastalıklar üzerinde de önemli çalışmalar yaptı. Araştırmaları sonunda tıp ile ilgili Türkçe yazdığı Maddet-ül Hayat ve Arapça yazdığı Hall-i Müşkilât ve Risalet-ün nuriyye adlı Tasavvuf kitapları, bilinen eserleridir.Tıp ile ilgili Türkçe yazdığı Maddet-ül Hayat'ta geçen "Hastalıkların insanlarda teker teker peyda olduğunu zann etmek yanlıştır.Hastalıklar insandan insana gözle görülmeyecek kadar küçük tohumlar vasıtasıyla geçer" cümlesi ile ilk mikrop teorilerinden birini ortaya atmıştır. Tarihte mikroorganizmalardan bahseden ilk kişidir ve Mikrobiyolojinin babası sayılmaktadır. Akşemsettin'in asıl ünü, büyük veli, Hacı Bayram Veli ile tanışmasından sonra başlamıştı. İlmi konulardaki önemli başarılardan sonra tasavvuf konusunda da ağırlığını göstermiş, daha sonra da II. Murat'ın emir ve isteğiyle Fatih Sultan Mehmet'in hocalığına tayin edilmişti. İstanbul'un fethi sırasında büyük yararlılıklar göstermiş, genç sultanı teşvik ederek zaferin kazanılmasında önemli katkılarda bulunmuştu. Fethin en önemli günlerinde Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin kabrini bularak ordunun maneviyatını yükseltmişti. Dünya malına önem vermeyen Akşemsettin, Fatih Sultan Mehmet'in büyük saygı ve sevgisini kazanmıştı. Fatih Sultan Mehmet ile İstanbul'a girişleri daha sonra ünlü olacak bir hikâyeye dönüştü.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum