Keşke YÖK değil, üniversite olayları soruştursaydı
YÖK'e gerek kalmasaydı. YÖK'ün de yine üniversite üst kurumu olarak böyle bir tavır içerisinde olmasını doğrusu olumlu buluyorum" dedi.
Dinçer, Başkent Öğretmenevi'nde düzenlenen 'Otelcilik ve Turizm İşletmelerinde Uygulamalı Eğitim Projesi Kapanış Konferansı'na verilen arada basın mensuplarının sorularını yanıtladı. ODTÜ'deki olaylarla ilgili YÖK'ün inceleme başlatmasının hatırlatılması üzerine, olayları sadece öğrenci hadiseleri olarak görmenin eksiklik olacağını söyledi. Olayların demokratik bir tepki göstermenin çok dışına taşındığının da tespit edilmesi gerektiğini anlatan Dinçer, şöyle devam etti: "Orada yapılan hadiseler, gösteri yapan arkadaşların ortaya koyduğu tavır ve hareketler, doğrusu demokratik bir tavır ve tepki değil. Gönlümüz isterdi ki üniversite yönetimi kendi dirayeti ve inisiyatifini ortaya koysun ve gerekli güvenlik tedbirlerini alsın ve çok önemli bir faaliyet yapılırken herhangi bir tatsızlık, huzursuzluk olmadan problemleri çözsün. Ama gördüğüm kadarıyla üniversite yönetimi o konuda inisiyatifini kullanmadı ve dirayet gösteremedi. Ve yine gönül isterdi ki bir üniversite yönetimi bu hadiselerin olup biteceğini tahmin edemese de olup bittikten sonra gereğini yapsın ve özerk bir yönetim anlayışı içerisinde kendi sorularını ve soruşturmalarını yapabilsin. Bu açıdan bakıldığında keşke üniversite kendisi bunları soruştursaydı, YÖK'e gerek kalmasaydı. YÖK'ün de yine üniversite üst kurumu olarak böyle bir tavır içerisinde olmasını doğrusu olumlu buluyorum." Öğrencilerin herhangi bir olayı protesto etmeye her zaman hakları olduğunu dile getiren Dinçer, "Bunu üniversite içinde ya da dışında yapabilir ama bu, herhangi bir demokratik tepki hadisesi değildi. Orada yapılan protestolar çok açık bir şekilde şiddeti içeriyordu. Bu açıdan bakıldığında, şiddetin ulusal düzeyde kınanmasının doğru olduğu kanaatindeyim. Biz hep birlikte şiddete karşı çıkmalıyız. Ama demokratik tavırları desteklemeli ve o anlamda da herkesin kendi düşüncesini ifade edebileceği bir zemin için mücadele etmeliyiz" dedi.
Tarihi binamızın yanmasından dolayı üzgünüz
İstanbul'da Milli Eğitim Müdürlüğü binasındaki yangına ilişkin soruya Dinçer, 150 yıllık latif ve güzel bir tarihi binanın yanmasından çok üzüntü duyduklarını ancak en kısa zamanda binayı tekrar eğitim hizmeti için gözden geçirerek hizmete alacaklarını belirtti. Gazetelerde konuya ilişkin bazı tereddütler gördüğünü belirten Dinçer, arşiv binasının başka bir yerde olması nedeniyle herhangi bir kıymetli belgenin kaybolmadığını açıkladı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın elektronik imzaya geçtiğini hatırlatan Dinçer, son zamanlarda verilen bütün kararların elektronik ortamda tutulduğunun ve yedekleme yapıldığının altını çizdi.
Stajyer devlet memuru değildir
Bir gazetecinin 'Stajyer öğretmenlerin derslere serbest kıyafetle daha doğrusu devlet memurları kanununa uygun olmayan kıyafetle girebilmesine yönelik düzenleme yaptınız. Bu konudaki görüşünüz nedir' sorusu üzerine Dinçer MEB'de öğretmenlik kadrosuna geçmiş, bir yıllık stajını tamamlamış ve artık ders verme yetkisini almış kişiye öğretmen denildiğini, onun dışındakilerin ya stajyer ya da öğrenci olduğunu hatırlattı. Stajyerlerin eğitim vermesinin öğrenciliklerini kaybettirmediğini vurgulayan Bakan Dinçer, stajyerlerin devlet memuru olmadığını ve henüz öğretmen olma hakkı elde etmediklerinin altını çizdi. Dinçer, "Onlar kendi okullarının prosedürlerine tabidir. Dolayısıyla öğrenci vasfıyla hangi hakları taşıyorlarsa, kurumumuzda o haklarla kalabileceklerine karar verdik. Değilse devlet memurlarının kılık kıyafetlerle ilgili düzenlemeleri ne ise devlet memurları ona uymakla mükellefler" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.