KOÇ'TAN BAŞBAKAN'A CHPYLE UĞRAŞMA
Koç" Hem yaşadığımız bölgede, hem Türkiye'de siyasetin yoğun olarak aktığı bir haftadayız. Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı beraberindeki bir heyetle beraber Irak'ta bir dizi ziyarette bulunuyor. Şuanda Irak Başbakanı Nuri El Maliki ile görüşüyor. Daha sonrada temasları devam edecek. Yarın Necef ve Kerkük'ü de ziyaret edecek. Hem Şii, hem Sünni dini önderlerle de görüş alışverişinde bulunacak. Türkiye'de oldukça yakıcı bir gündem var. Bu gündeme değineceğim. Ama öncelikle maalesef diyorum Sayın Başbakanın fren tutmaz açıklamalarına yanıt vermek gerekiyor. Bu bir siyasi görev haline geldi. Çünkü suçladığı kitle önemli bir kitle. Muhalefetinde kendini ifade etme hakkı var Başbakanın söylediklerine karşı. Üzülerek tespitimi yapmak istiyorum. Bu tespiti daha öncede yaptım birçok kereler. Maalesef Sayın Başbakan ne söylediğini bilmez durumda. Bunu da doğal karşılamak gerekiyor. Eğer siz demokrasiyi rayından çıkartırsanız, eğer siz halkın oyuyla seçilmiş bir iradeyi, baskı ile, korku ile bir tiranlığa dönüştürürseniz, siyaseti intikam alma sanatı, görevi olarak algılarsanız, medyayı kuşatıp, tek sesli hale getirir, yargıyı talimatla çalıştırıp, hak ve adalet kavramlarının içini boşaltırsanız, zalimlik, kibir, hakaret etme konusunda ustalık sergilerseniz, yetersizliklerinizi, açık yetersizliklerinizi boş ve geçersiz hayallerle donatıp, Türkiye'yi her yönden terör davet eden bir ülke, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını da bulundukları her yerde terörün hedefi haline getirirseniz, 24 saat her kanalda, milleti artık bıktıran, tiksindiren ezber cümlelerle beyin yıkamaya devam ederseniz, Allah'tan korkmayıp, kuldan utanmamayı içinize sindirip, bütün yaptıklarınıza rağmen ben dün mağdurdum, bugün mağdurum, yarın da mağdur olacağım diye ortalıkta dolaşırsanız, milyonlarca insan açlık sınırında iken, başta kendiniz, oğullarınız, yakın çevreniz bir eli yağda, bir eli balda yeni bir zengin sınıfı yarattıysanız, ülkenin bütünlüğünü tartışmaya açıp, sicilli teröristlerle siyasi kanka, siyasi muhatap olursanız, Türk Bayrağını ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliğini, bütünlüğünü tartışmaya açarsanız, meşru muhalefet kanallarını engeller, zorda kalınca da, vurun, dağıtın, coplayın, gazlayın, tutuklayın, susturun diye korkudan gözleriniz dışarı fırlamış şekilde bas bas bağırırsanız ve talimat verirseniz. Sizi alkışlamayan, övmeyen, desteklemeyen her kim ise, siyasetçi olabilir, gazeteci olabilir, yazar olabilir, sokaktaki sade yurttaş olabilir. Bunlar bir şekilde etkisizleştirilmesi gereken hedef olarak görürseniz bu korkuyla yatarsınız, bu korkuyla kalkarsanız. Rüyanızda bile darbe sayıklayıp 70-80 yaşında en masumane şekilde tencere-tava çalan insanı ve 17-18 yaşında yaşamıma karışma, bana ayar verme diyen gencecik çocukları düşman belleyip türlü yalanlarla, türlü kışkırtmalarla toplumumuzu karşı karşıya getirirseniz tabii ki korkacaksınız Sayın Başbakan. Doğaldır uykularınızın kaçması Sayın Başbakan. Aynada firavun mertebesine yükseldiğinizi görüyorsunuz ve sürekli bu tablo içerisinde mazlumu ve mağduru oynamanın size bir yararı yok artık. dedi.
ADAMI DELİĞE SÜPÜRÜRLER
Koç sözlerine şöyle devam etti:Emperyalizmin bu coğrafyada sizi işbirlikçi olarak kullanma süresinin dolduğunu anlayıp sifonun çekileceğini, deliğe süpürüleceğinizi bir şekilde hissediyorsunuz demektir. Size verdikleri misyon bitti. Tarih Sayın Başbakan işte hep böyledir. Adamı önce pazarlarlar, ondan sonra da deliğe süpürüverirler kullandıktan sonra. Yakın dünya tarihi, çeşitli ülkelerde benzer senaryolara hep tanıklık yapmıştır. 11 yılın sonuna gelmeden önce Sayın Başbakanın dünkü ifadelerinde bir şey var. Tutturmuşlar bana diktatör diyorlar. Eğer diktatörlük olsa diktatör diyemezsin, sallandırırlar kendi vurgusuyla söyledim. Neyi sallandırıyorsun Sayın Başbakan? Ne sallandırıyorsun Sayın Başbakan? Dön uygulamalarına bak. Dön eylemlerine bak. Hiç bozulma. Kendi seyircilerinin önünde gaza gelme. Kafanın arkasındakilerle, yaptıklarınla, söylemlerinle, eylemlerinle hiç kusura bakma dört dörtlük bir diktatör özentisisin. Şak diye yapışıyor sana bu tabir. 11 yılın sonunda sakin kafayla bir dönüp kendinize şu soruları bir sormaz mısınız Allah aşkına. Biz nerelerde hata yaptık? Kimlerin çıkarları doğrultusunda hangi taleplerin ihalelerini aldık? Bu milleti biz niye kamplaştırdık, niye ayrıştırdık? Neden ortak tarihimizden sürekli husumet, düşmanlık çıkararak nefreti, kini, öfkeyi bu toplumda makbul duygular haline getirdik? Neden bu coğrafyada 11 yıldır yönettiğimiz Türkiye bugün yapayalnız kaldı? Bir sorgulayın, bir bakın. Neden bir dönemler elini sıktığımız kucaklaştığımız, aramızdan su sızmayan ülkeler ve yöneticileri nasıl bugün kanlı bıçaklı hale geldiniz? En ciddi sorulardan bir tanesi de şu herhalde. Neden tüm dünyada bugün ciddiye alınmayan, bölgesindeki komşularından meşru muhatap bulamayan bir ülke haline geldik? Sözlerim belki acı ama bir gerçek bu. İslam coğrafyasında akan kanda bugün senin BOP eş başkanlığı görevin ve Dışişleri Bakanın Davutoğlu Ahmed'in sorumluluğu yok mu sanıyorsun hiç. Sadece Mısır'da değil Hz. Yusuf'u kuyuya atanlar arasında sende varsın gibi geliyor bana. Belki bundan sonrasını tövbe edeceğin bir tevazua kavuşursun. İç sakinliğiyle, dinginliğiyle bir özeleştiri yapar, bir durumu yeniden değerlendirirsin. Ama hiç ihtimal vermiyorum böyle bir ruh halinde olmadığın çok açık, belli.
Koç sözlerini şöyle tamamladı.Sayın Başbakanın özel ihtisas konularından bir tanesi de Cumhuriyet Halk Partisiyle uğraşmak. Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanıyla uğraşmak. Cumhuriyet Halk Partisinin daha önceki Sayın Genel Başkanlarıyla uğraşmak özel ilgi alanı. Sayın Genel Başkanla ilgili ipe sapa gelmez tezviratlarına Sayın Genel Başkan cevap verebilirdi ama Sayın Başbakanın şuandaki yapısını dikkate alarak bir hekim olarak benim cevap vermemin daha uygun olduğunu düşündü. Yani esas mesleğimin penceresinden de Başbakanı Cumhuriyet Halk Partisine ve yetkililerine dönük suçlamaları boyutunda değerlendirme görevimde var. Sayın Başbakan sen Cumhuriyet Halk Partisiyle, Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile, İsmet Paşa'yla uğraşmayı bırak, dön bugün egemenlik paylaşımı talebinde bulunan ülkenin bir bölgesinde neredeyse kendi öz güvenlik güçlerini kurup, yol çevirip, kontrol yapıp dağlarda tören düzenleyen PKK'yla nasıl ilişki içindesin dön ona bak. Ülkeyi sürüklediğin yalnızlığa bak. PKK'ya sözler verdin, açıklamalar oluyor. Bir Kandil'den, bir İmralı'dan tarihler belirtiliyor. Terör gölgesi altında şantajlar yapılıyor. Akil adam tiyatrosu bitti. Söz verdiklerin konusunda adım at denince şimdi kıvranmaya başlıyorsun. Zor bir siyasi süreç. Senden demokrat olmayacağını daha önce söylemiştik. Her halde bu ülkenin birlik içerisinde yaşayan, hak ve hukuk bakımından eşit değerlendirilmek isteyen Kürt kardeşlerimizde senden demokrat çıkmayacağını, senden demokratikleşme beklenmeyeceğini herhalde anlayacaklardır. Ülke çokbilmiş danışmanlarının tabiriyle söylüyorum Derin bir yalnızlıkta. Varsa yoksa Mısır olayları, varsa yoksa Gezi Parkı eylemleri, varsa yoksa Cumhuriyet Halk Partisi, varsa yoksa Kemal Kılıçdaroğlu, varsa yoksa İsmet İnönü. Kapana sıkıştın sen Sayın Başbakan. Kuyruğu kaptırdın bir kere. İstediğin kadar hakaret et, istediğin kadar tezvirat yap, istediğin kadar tasarla, planla yalan söyle, istediğin kadar zulüm yaparken mağdur rolünü oynamaya çalış, istediğin kadar Cumhuriyet Halk Partisini saçma sapan uydurduğun yalanlarla suçla. Şunu unutma; artık sana hiç kimse itibar göstermiyor. Hiçbir ağırlığın kalmadı. Siyasi ağırlığında kalmadı, özgül ağırlığında kalmadı. Hayret verici bir şey; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sanki bir taşra politikacısı, Başbakan sıfatıyla yaptığı bir resmi konuşmada sanki bir kentin, bir ara mahallenin, bir köyün kahvesinde masa üzerine çıkmış nutuk atıyor gibi. Çeşitli ülkelerle ilgili yaptıkları suçlamalar. Muhatap ülkelerden birisi ciddiye bile alınmayacak her zamanki açıklamalardan biri diye küçümseyici, aşağılayıcı bir cevap veriyor sözcüleri.
Beyaz Saray'da fonda beysbol sopası yok ama varmış gibi çok ağır bir cevap geliyor. Ve bunları sadece Başbakan yutmuyor. Şuanda siyasi sorumlu olarak yönettiği ülke bu badirenin altına giriyor. Burada çok iyi düşünmek lazım. Bunlar eleştiri değil tespittir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.