Melek olarak doğanlar..

Melek olarak doğanlar..
Son derece güç şartlar altında hizmet veren hemşireler, diğer adıyla 'Beyaz Melekler', ortaya koydukları insanüstü çabalarla hastalara destek, yakınlarına moral oluyor

Karşılaştıkları sorunlar karşısında aldıkları eğitim ve edindikleri tecrübeyle üstesinden gelmesini bilen Beyaz Melekler, çalışma tempolarıyla insanı hayretler içinde bırakıyor. Gece gündüz demeden hizmet verebilmek için hastane koridorlarında oradan oraya koşturan, özveri, sabır ve hoşgörüyü kendilerine ilke edinmiş bu insanlar gerçekten altından kalkılması çok zor işleri yerine getiriyorlar.

YERİ GELDİ CEPHEDE ÖLDÜLER
Trablusgarp Savaşı'nda askerlerin ağır kayıp vermesi ve sağlık hizmetlerinin yeterince karşılanamaması nedeniyle o dönemde Hilal-i Ahmer Cemiyeti olarak adlandırılan Kızılay tarafından 1911 yılında Türkiye'nin ilk hemşirelik kursu açıldı. Bu kursu bitirip hemşire olanlar 1912-1914 Balkan Savaşları'nda ve 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı'nda cephelerde görev almış, kurulan sahra hastanelerinde yaralanan askerlerin tedavilerinde birebir görev yaptı. Ön cephelerde görev alan yüzlerce hemşire ise açılan top ateşi ve saldırılar sonucu şehit olmuştu.

AYRIM YAPMADAN HİZMET VERİYORLAR
İnsan hayatıyla birebir ilgili olan bu meslek, 'hemşire olunmaz hemşire olarak doğulur' sözünü doğruluyor. Ekip çalışmasını bilen, el becerisi olan hızlı çalışan hünerli eller ister. Temelinde sevgi ve saygı yatar. Evinde ailesine gösterdiği şefkati, sevgiyi, itinayı hastasına göstermek zorundadır. Ara sıra bin bir hakarete maruz kalsa da, hemşire hizmet ederken din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin, birey, aile ve toplum sağlığı için çalışmaktadır. Hemşire için zaman ve mekan kavramı da yok. Bu savaş alanı da olabilir, cephe gerisinde bir çadır ya da son derece lüks şekilde donatılmış hastane. Yazıda da belirttiğim gibi "Hemşire olunmaz doğulur"

"SORUMLULUĞUMUZ ÇOK AĞIR"
"Başhemşire olmak, diğer tüm hemşirelerin yaşadığı sıkıntılara göğüs germektir" diyen Başhemşire Fatma Baytokyıldız, 10 yıllık hemşire olduğunu belirterek, "Hemşirelik mesleğinde yorulmak yoktur. Bizim mesleğimiz sonu gelmeyen bir hizmet yarışıdır. Bu yarışın içinde biz hem anneyiz, hem hemşireyiz, hem de eşiz. Bunların hepsi aynı anda olunmaz ama biz olmak zorundayız. Sorumluluğumuzun ağırlığı da bu noktada başlıyor. Bizim ilgilendiğimiz kesim tedaviye muhtaç insanlar. O yüzden bu meslek gerçek özveri ve sabır ister. Her şeyden önemlisi bu mesleği sevmeyen bu iş yapamaz."

"BİZLERİN DE SORUNLARI VAR"
Hemşirelik mesleğinin en büyük sıkıntılarından birinin de ara eleman gibi görülmek olduğunun altını çizen Baytokyıldız, "Nerede bir boşluk görülse oraya hemşire görevlendirilmek isteniyor. Hemşireler çok yönlü olarak kullanılmak isteniyor. Yani hemşirelerin hizmet noktasında bir sınırı yok. Boş olan her işe koşturuluyoruz. Bana göre hemşirelerin sorunlarını çözmek için atılan her adım sağlık hizmetlerinin verimi ve kalitesini artırır. Çünkü bizim üstlendiğimiz misyon bireyin sağlığa ve bağımsızlığına kavuşma sürecindeki dinamik gücü ifade ediyor."

"BU İŞİ SEVMEDEN YAPAMAZSINIZ"
"Bazen hasta dışarıda biz içerde ağlıyoruz" diyerek söze başlayan 6 yıllık acil servis hemşiresi Yasemin Koç, "Acilde hemşire olmak zor ve çok özveri istiyor. Her an her şeyle karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Gelen her hastanın yüzüne bakar oldum, acaba bir tanıdık mıdır diye. Gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz. Diyeceksiniz ki, şikayetçi misiniz? Hayır, zaten bu işi sevmesem yapamam. Bizim yaşadığımız en büyük sıkıntı acil müdahaleye ihtiyacı olmayan insanların acil servisi kullanmak istemesi. Durumu gerçekten acil ve müdahale noktasında saniyelere ihtiyacı olan insanlar beklerken biz nasıl hafif soğuk algınlığı geçiren bir insana müdahale edelim. Halkımızdan bu noktada hoşgörü ve anlayış bekliyoruz. Öyle durumlarla karşılaşıyoruz ki, elimizden gelen gayreti gösterirken hizmet yapmaya çalıştığımız insanlar bizi olmadık hakaretler ediyor. Bizim canımıza kastediyor, yani her an ölümle burun burunayız." dedi.

HASTA AİLELERİNDEN DAHA YAKINLAR
Diyaliz servisindeki hastayla hemşire arasında ayrı bir bağ olduğunu, serviste yatan hastanın neredeyse ailesinden çok kendileriyle birlikte vakit geçirdiğini söyleyen diyaliz servisi hemşiresi Gülseren Akyel, "Bir hasta haftada 3 seans bizimle birlikte oluyor. Bir seans yaklaşık olarak 4 saat sürüyor. İşte bu noktada hastayla insan arasında bir bağ oluşuyor. O yüzden diyaliz hemşireliği çok önemli. Biz hastayla birebir diyalog halindeyiz. Bu ilişki çok uzun yıllar devam ediyor. Hasta makineye bağlandığı andan itibaren devamlı başında beklememiz gerekiyor. Bu yüzden onların yaşadığı en ufak bir problem bizleri de etkiliyor. Bir başka sıkıntımız da ülkemizde organ bağışının az olması. Buradan insanlarımızdan bir isteğimiz olacak lütfen organ bağışı konusunda biraz daha duyarlı olsunlar."

HASTA YAKINLARINDAN ANLAYIŞ BEKLİYORLAR
Koroner Yoğun Bakım Birimi, genellikle birden ortaya çıkan ve herhangi bir tedavi işlem yapılmazsa hastanın yaşamını yitirmesine yol açacak kritik kalp hastalıklarının yakından izlenmesi amacıyla düzenlenmiş bir bölümdür. Serviste bakım hemşiresi olarak görev yapan Aybike Köse, "Servisimiz de en fazla yaşadığımız problem hasta yakınlarının ısrarla hastayı görmek istemesi. Bizim servisimiz yoğun hijyen kuralları gerektiriyor. İnsanlar bu noktada bizi anlamıyor. Onların bu tutumu hastanın hayatını riske sokuyor. İzin vermeyince yine kötü olan hemşire oluyor. Servis olarak çok riskli bir çalışma ortamımız var. bir servisiz o yüzden çok dikkatli olmak zorundayız. İnsanlardan anlayış bekliyoruz unutmamak gerekiyor ki hemşirelerde insan diyerek biraz daha anlayış beklediklerini belirtti.


"ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN"
Bir de hastaları dinleyelim diyerek yoğun bakımda yakan Nahide Karaoğuz'un yanına gidiyorum. "Allah hemşirelerimizden razı olsun" diyerek söze başlayan Nahide Teyze hemşireleri öve öve bitiremiyor. "Bize çok iyi bakıyorlar. Her şeyden önemlisi tatlı dilleri ve güler yüzleri her şeye bedel. Hemşireler bazı insanların bildiğinin aksine insanları azarlayan onları küçük gören davranışlardan uzaklar."