"Parmakla gösterilmek istiyorum"
Futbola Kartalspor'da başlayıp 17 yaşında Fenerbahçe'ye transfer olan, ilk Süper Lig tecrübesini kiralık olarak formasını giydiği Samsunspor'da yaşayan genç kaleci, müthiş performansıyla ayakta alkışlandı
Samsunspor kalesini bu sezonun ilerleyen maçlarında devralan ve her geçen gün biraz daha fazla öne çıkan bir kaleci olarak Ertuğrul Taşkıran'ı yakından tanımak istiyoruz.. 5 Kasım 1989 tarihinde İstanbul Kadıköy'de doğdum. Aslen Amasyalıyız ama ailem 70'li yılların sonuna doğru İstanbul'a gelmiş. Beş kardeşiz, ben dördüncüyüm. İki ablam, bir ağabeyim ve bir erkek kardeşim var. Futbola 2002 senesinde Kartalspor altyapısında başladım. Herhangi bir futbol okuluna gitmeden doğrudan takımın içinde buldum kendimi.
* Futbolla ilk tanışmanda da kaleci miydin?
Evet, futbola kaleci olarak başladım. Hatta Kartalspor'dan önce arkadaşlarımla oynarken de kalecilik yapıyordum. Ağabeyim amatör bir takımda oynuyordu. Benden 7 yaş büyük. Mahallede top oynarken bir o geçiyordu kaleye, bir ben. Fiziksel olarak yaşıtlarıma göre iri olduğum için beni kaleye koyuyorlardı. Daha sonra okul takımında oynamaya başladım. Orada yedek kaleciydim. Babam bir maçımı izlemeye geldi. Takımın antrenörü de kuzenim ama beni oynatmıyor. Babamın geldiği maçta oynadım. Maç da Kartal'daydı. Kartalspor'un altyapı antrenörleri okul takımı maçlarını takip ediyorlar ki, onlar için okul takımı maçlarını takip etmek yetenekli gençleri bulabilmeleri adına çok büyük bir fırsat. Maçı kazandık. Ben de o gün iyi oynamıştım. Maçtan sonra beni çağırdılar. Ancak ailem, özellikle de Ankara'da okuyan ablam futbol oynamamı istemiyordu. Hatta bu durumu öğrenince Ankara'dan İstanbul'a geldi, "Bu çocuk futbol oynamayacak" diye. Bense futbol oynamayı çok istiyordum. Daha sonra okul takımının antrenörü olan kuzenim, "Gitsin bir baksın, denesin" diyerek devreye girdi. Bu şekilde 2002 senesinde Kartalspor'un altyapısında futbola başladım. Minik takım, yıldız takım derken aslında benim kaderimi değiştiren yine okul takımı oldu. Kartalspor'un B genç takımındaki bütün oyuncular başka bir lisenin okul takımındaydı. O takımın kalecisi açık öğretim okuduğu için Türkiye Şampiyonası'na gidemeyince kaleyi ben korudum. O şampiyonada Türkiye ikincisi olduk. Sonra beni isteyen takımlar çıktı ortaya. Bu gelişmeler üzerine sezon sonunda Kartalspor'da A takıma çıktım ve profesyonel oldum.
* Profesyonel olduğunda kaç yaşındaydın?
2005 yılında profesyonel oldum, 16 yaşındaydım. Bir sene A takımda oynadıktan sonra Fenerbahçe'ye kiralık olarak gittim. Altyapıda kiralık olarak transfer olmak pek yaşanan bir durum değil. Belki de bir ilk oldu. Bir sene kiralık oynadıktan sonra, sezon sonunda Fenerbahçe'ye transfer oldum. 2-3 sene Fenerbahçe altyapısında oynadım ama arada A takım antrenmanlarına çıkıyordum. Rüştü ağabey, Volkan ağabey ve Serdar ağabey Millî Takım'a gittiklerinde A takım antrenmanlarına katılıyordum. Zico döneminde hiç unutmuyorum, A takımla ilk antrenmanıma çıkmıştım. Ama yeni gelmiş bir genç oyuncu gibi değil, uzun zamandır takımdaymışım gibi kaleden hep konuşuyordum, takım arkadaşlarıma uyarılarda bulunuyordum. Bu durum Zico'nun çok dikkatini çekmişti, beni yanına çağırdı ve "Nasıl yapıyorsun bunu?" diye sordu. Ben de "Kaleciliği böyle öğrendim" cevabını verdim. Kartalspor'un altyapısında oynarken kaleci antrenörlüğü olduğunu bilmiyordum. A takıma çıktığımda ilk defa bir kaleci antrenörü olduğunu gördüm. Altyapıda imkânlar kısıtlıydı. Fenerbahçe'ye transfer olduktan sonra hem A takım hem de altyapıda oynadım. Bu sezon ise benim için çok önemli bir fırsat oldu ve Samsunspor'a kiralık olarak transfer oldum.
* Futbola sokakta başladığını söyledin. Özellikle büyük şehirlerde çocukların sokakta futbol oynayabileceği alanlar kalmadı. Bunun futbolu etkilediğini düşünüyor musun?
Sokak futbolu deyip geçmemek lâzım. Sokak futbolunun da kuralları vardı, maçlar çok heyecanlı ve çekişmeli geçiyordu. Evden çağırsalar da misafirliğe gidilse de mahalle maçları bırakılmazdı. Çoğu zaman ailem misafirliğe giderken ben mahalle maçı yüzünden kaldığımı biliyorum. Kazanma arzusu, rekabet ve heyecan açısından çok önemliydi. Tabii sokak futbolunda tamamen içgüdüsel olarak hareket ediyorsunuz. Herhangi bir eğitim almadan oynuyorsunuz. Mahallede oynadığım dönemlerden sonra benim için okul futbolu, okul takımı çok önemli ve heyecan vericiydi. Çünkü okul takımında forma giydiğinde, tekmelik taktığında, kaleci eldivenini eline geçirdiğinde bambaşka bir havaya bürünüyorsun. Her ne kadar amatör olsa da futbola ilk adım açısından sokak futbolundan sonra okul futbolu bence çok önemli. Okul takımıyla oynadığım dönemlerin bana çok katkısı oldu. Şampiyonluklar ve ikinciliklerle dolu çok başarılı bir dönem geçirdim. Tabii en önemli etken beden eğitimi öğretmenlerimdi. Bize yaklaşımları çok olumluydu. Kazanmaktan çok futbolu doğru oynamamıza önem veriyorlardı. Bir de okulumuzda derslerimize de önem veriliyordu. Ablamın benim futbol oynamamı istemediğini söylemiştim. Futbola başladığım zaman ablama hem derslerimin iyi olacağı hem de üniversiteyi kazanacağım konusunda söz vermiştik. Kartalspor'daki antrenörüm, futbola başladığım dönemlerde bende çok emeği olan Hüseyin Yıldız söz vermişti. Hatta hiç unutmuyorum, LGS'ye girmiş ve başarısız olmuştum. Hüseyin Hocam benden sonuç belgemi istemiş ama ısrarla götürmemiştim. En sonunda babamı arayıp öğrenmiş başarısız olduğumu; bana çok kızmıştı. Ben de ona üniversiteyi kazanacağım konusunda söz verdim ve 2006 yılında Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'nu kazandım.
* Normalde öğrenciler sınav sonuçlarını ailelerine götürmekten çekinir ama sen antrenöründen çekinmişsin.
Evet, ailem bize hiç baskı yapmadı. Tabii biz de eğitim konusunda hep başarılı olduk. İçimizde hep okuma isteği vardı. İki ablam ve ağabeyim de üniversite okudu. Kardeşim Anadolu Lisesi kazandı. Bizim ailede hiçbir zaman "Ödevini yaptın mı oğlum?" gibi sorular da sorulmaz. Ailemize eğitimle ilgili hiç sıkıntı yaşatmadık. Onlar da bizi rahat bıraktı.
* Sokak futbolunun kendine özgü kuralları var demiştin, aklında hangileri kaldı? O dönemlerden ilginç bir anın var mı?
Kimse kaleye geçmek istemese de ben tam tersi hep kalede oynamak isterdim. Zaten genelde ağabeylerimle oynadığım ve en küçük olduğum için hep kaleye geçiyordum. Genelde ağabeyimle rakip oluyorduk. Biz kazanırsak "Neden kazandınız?" diye, kötü gol yediğimde de "Bu golleri nasıl yersin?" diye kızıyordu. Bir yaz ailemle tatile gitmiştik. Beni Kartalspor'dan istedikleri yazdı. Ağabeyim bana "Kaleci olmak istiyor musun?" diye sordu ve benden "Evet" cevabını alınca da kaleci antrenmanları yaptırmaya başladı. Hem de basketbol topuyla. Her gün çalıştırıyordu beni. Yorgunluktan arkadaşlarımla yüzecek halim kalmıyordu. Bir süre sonra tatil bana işkence gibi gelmeye başlamıştı. En sonunda gittim babama şikayet ettim.
* Çocukluğunda sevdiğin, takip ettiğin kaleci var mıydı?
Tabii o dönem Rüştü ağabey bizim için fenomendi. Kurtarış yaptığımda hep "Rüştü" diyerek dururdum kalede. O dönemde Millî Takım çok başarılıydı. Tabii Galatasaray da başarılıydı o dönemde ve Taffarel'i izleyerek büyüdüm. Benim Kartalspor'da futbola başladığım sene Volkan Demirel, Fenerbahçe'ye transfer oldu. Kartalspor'da fiziğimden dolayı bana "Volkan" demeye başladılar. Zaman zaman aynanın karşısına geçip "Volkan mıyım, değil miyim?" dediğim dönemler oldu. Fenerbahçe'ye geldikten sonra Volkan ağabeyi yakından tanıma fırsatım oldu ve onun kişiliğini bildiğim için kesinlikle benim için bir örnektir. Onu tanımış olmak benim için önemli bir şans.
* Bu sezon başında da yine kiralık olarak Samsunspor'a transfer oldun. Bu transferin nasıl gerçekleşti?
Geçen sezon Fenerbahçe A takımıyla antrenmanlara çıkıyordum. Maç eksiğimi kapatmak için de A2 takımıyla maçlarda oynuyordum. Bu sezon başında Samsunspor'a kiralık olarak transferim gerçekleşti. Geçmişiyle, bugünüyle, taraftarıyla, şehriyle çok önemli ve güzide bir kulüp Samsunspor. Benim için çok büyük bir fırsat oldu. Samsunspor'da kiralık olmama rağmen bunu hissettirmediğimi düşünüyorum. Kiralık oyuncuların, "Sezon sonu ayrılacağım" düşüncesiyle bir rahatlığı oluyor. Ama ben bunu hiç düşünmedim ve her zaman en yüksek motivasyonla, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Belki de birçok insan bu sezon benim Süper Lig'de bu kadar çok oynayacağımı düşünmüyordu. Ancak ben buna çok inanıyordum ve Samsunspor'a transfer olduğum andan itibaren kendimi hep buna hazırladım. Hatta Süper Lig kariyerime başlangıcım, ligin ikinci haftasında deplasmandaki Galatasaray maçıyla oldu. Maçın bitimine 15 dakika kala oyuna girdim ve Galatasaray penaltı atıyordu. Kariyerime gol yiyerek başladım diyebilirim. Kariyerimin ilk saniyesinde Selçuk İnan'ın kullandığı penaltıdan golü yedim. O maçtan önce babamla konuşmuştum. Bana takılarak "Oynayacak mısın?" diye sordu, oynamayacağımı biliyordu. "Oynayacağım, izle maçı" deyince çok şaşırdı, heyecanlandı. Ancak düğün nedeniyle Amasya'da oldukları için maça gelemedi. Transferimin netleştiği gün aslında Amasya'ya düğüne gitmeyi planlıyordum. Ailem de benden gelip gelemeyeceğim konusunda haber bekliyordu. Transferim kesinleşince ertesi gün Samsun'a gittim ve aileme "Ben geldim" diye haber verdim. Onlar da düğüne gittiğimi zannetti. Samsunspor'a transfer olduğumu duyunca çok şaşırdılar. Ligin ikinci haftasında da bir anda kendimi 40 bin kişinin önünde buldum ama sahaya çıktığımda çok rahattım. Her zaman ne yapıyorsam onu yapmam gerektiğini biliyordum. Galatasaray maçından 3-4 gün sonra Trabzonspor maçı vardı. O maç Samsunspor ve Samsun halkı açısından çok önemliydi. Süper Lig'deki ilk doksan dakikamı oynadığım için kariyerim açısından çok önemli olan Trabzonspor maçı benim açımdan çok iyi geçmişti.
* Süper Lig kariyerine büyük takımlara karşı oynadığın maçlarla başladın. Belki de bu maçlardan en anlamlısı senin için Kadıköy'de oynadığınız Fenerbahçe maçıydı. Golsüz berabere biten karşılaşmada Fenerbahçe'nin kalesini Mert, Samsunspor'un kalesini ise sen korudun. Nasıl bir maç oldu senin için?
Bu maç belki şu anda fark edemediğimiz ama bundan 10 sene sonra Mert'le birbirimize anlatacağımız çok güzel bir anı olarak kalacak. Fenerbahçe çok büyük bir camia. Fenerbahçe'de yetiştiğim için kendimle gurur duyuyorum. Biliyorum ki benim yerimde olmak isteyen binlerce insan var. Fenerbahçe ile İstanbul'da oynadığımız maçtan önceki hafta yedektim. Sonra hoca beni oynatacağını söyledi. Son yıllarda neredeyse her maçı statta izlediğim Fenerbahçe'ye karşı oynayacaktım. O güne kadar tribünden baktığım için sahada nasıl gözükeceğimi biliyordum ama bir taraftan da merak ediyordum. Bu maça tabii ki özel olarak hazırlandım, çünkü Fenerbahçe etkili silahları olan bir takım. Ancak yine de rahattım çünkü ne yapabileceğimi de çok iyi biliyordum. Sahaya ilk çıktığımda farklı duygular yaşadım. Fenerbahçe taraftarı beni çağırdı. Yanlarına gittim, alkışladım ama heyecandan neredeyse bacaklarıma kramp girecekti. Maç da iyi geçti. Hem puan aldık hem de gol yemedim. Takımımın puan kazanmasında katkım olmasının yanında Fenerbahçe taraftarının önünde iyi bir performans sergilediğime de sevindim. Belki şu an fark edemiyoruz ama kariyerim açısından çok önemli adımlar bunlar. Profesyonel anlamda neredeyse hiç maça çıkmamışken, bir anda 35-40 bin kişinin önüne çıkmak çok önemli. Semih ağabey bir önceki maçta oynamamıştı ama o maçta ilk 11 oynadı. Fenerbahçe'deyken antrenman sonraları yaklaşık bir saat şut çalışması yapardık. Hep de yemeğine, çikolatasına iddialı oynardık. Bir taraftan rakibinin neler yapabileceğini bilmek avantaj ama diğer taraftan da dezavantaj. Çünkü rakibin de senin neler yapabileceğini biliyor. Maçtan önce Semih ağabey bana "Bugün sana gol atacağım" dedi. Ben de "Bugün olmayacak ağabey, başka zamana sakla" cevabını verdim. Nitekim Samsun'da 3-1 kazandığımız maçta da aynısı oldu. Semih ağabey ve Alex yedekti. Maç öncesi sohbet ederken Semih ağabey, "Sonradan girip atacağım" dedi, ben de "Bugün de olmayacak" dedim. Futbolda yeteneklerini sergileyebilmek için rahat olmak çok önemli. Ben de rahat olduğumu düşünüyorum.
* Samsun'da 3-1 kazandığınız maçta da Volkan Demirel'le karşılıklı oynadın. O maç nasıl geçti?
Volkan ağabey benim için önemli bir insan. Duruşu, olaylara yaklaşımı ve futbolculuk kariyeri ile örnek aldığım bir insan. Ona karşı oynamak apayrı bir duygu. Maç öncesi düşündüğümde anlayamadım ancak karşıma çıktığında heyecanlandım. Volkan ağabeyin yaklaşımları samimiydi. Benim oynadığımı görünce onun da mutlu olduğunu biliyorum. Ne kadar çok çalıştığımı ve neler istediğimi bildiği için, oynadığımı görünce o da seviniyor. Nitekim maç öncesi Volkan ağabeyin yüzünde onu gördüm.
* Gelecekle ilgili hedeflerin neler, kariyer planlamanı nasıl yapıyorsun?
Öncelikle Samsunspor'da kiralık olduğum için sezon sonunda Fenerbahçe'ye döneceğim. Sonrasında neler olacağını bilemiyorum. Oynayabileceğimi hem ben hem de herkes gördü. Öncelikle hedefim çok çalışarak eksiklerimi gidermek ve yine çok çalışarak iyi olduğum yönlerimi daha da geliştirmek. Sadece futbol açısından da değil. Kişilik, karakter ve duruş da çok önemli. Tüm bunları yaptıktan sonra zaten Süper Lig ve Millî Takım seviyesinde, ilk tercih edilen kaleciler arasında olacağıma inanıyorum. Tabii ki benim de A Millî Takım'da ve Avrupa'da oynama hedeflerim var. Ancak bu hedeflere ulaşabilmem için istikrarlı bir şekilde oynamam ve hak etmem gerekiyor. A Millî Takım bana çok uzak değil ama şu an A Millî Takım'ı hak eden başka arkadaşlarımız var. Hak ettiğimde orada olacağımı biliyorum. Önümüzdeki 1-2 sezon kariyerim açısından ne seviyede olacağımı gösterecek. Belki şu an her şey yolunda gidiyor ve üst seviye kaleciler arasındayım ama daha çok çalışıp kalıcı olmam lâzım. Süper Lig'de parmakla gösterilen bir kaleci olmak için çalışacağım. Bunun tam ters örnekleri de var. Gençken kendini gösterip, kendinden söz ettirip şu an nerede olduğunu bile bilmediğimiz oyuncular var. O durumda olmamak için elimden geleni yapacağım. İlerleyen yıllarda geriye dönüp baktığımda pişmanlıklarla dolu bir kariyerim olsun istemiyorum. Mutluluklarla, güzelliklerle dolu olmasını istiyorum. Bence bir iş yapıyorsak, bir mesleğimiz varsa bunu en iyi şekilde yapmalıyız. Futbol bizim için çok büyük bir velinimet. Bu mesleği en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Futbolcuların bir çoğu ekonomik açıdan belli bir seviyenin altında yetişen kişiler. Futbolculuğumuzda ise ülke standartlarının üstünde paralar kazanıyoruz. Nereden geldiğimizi unutmadan işimize sahip çıkmalı ve ona saygı göstermeliyiz. İşimiz sadece saha içi ile de bitmiyor. İnsanlar bizi saha dışındaki davranışlarımızla da izliyor ve örnek alıyor. Bu yüzden, adım atarken insanların benim attığım adımları takip ettiklerini unutmadan hareket etmeye çalışıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.