Patronlar enflasyondan tedirgin
Symes, "Bugünkü enflasyon dinamiği yeniden büyümenin, rekabet gücünün potansiyel bir engeli olarak karşımızda duruyor. Üzülerek söylemeliyim ki, bu potansiyel risk bizi oldukça tedirgin ediyor." dedi.
Koç Üniversitesi- TÜSİAD Ekonomik Araştırmalar Forumu tarafından organize edilen ‘Türkiye’de Enflasyon Dinamikleri: Fırsatlar ve Riskler’ başlıklı konferansta Symes, enflasyonun ekonomiyi tahrip ettiğini vurguladı. Symes, “Maalesef enflasyon ile ilgili hafızalarımız çok canlı. Enflasyonun geçmişte nasıl ekonomik sistemi harap ettiğini herhalde en fazla tecrübe etmiş ülkelerden biriyiz. Yakın geçmişe kadar başarıyla yürüttüğümüz enflasyonla mücadele politikalarını yeniden ele alma durumunda kalmayı arzu etmiyoruz. Enflasyonu büyümenin önünde bir engel, ülke itibarını bozan bir değişken olarak bir defa daha yaşamayı arzu etmiyoruz." ifadelerini kullandı. Symes, şöyle devam etti:
“Artan enflasyonu, aynı dönemlere denk gelen, bozulan güven ortamının, itibarı zedelenmiş Türkiye hikâyesinin bir sonucu olarak da görmek mümkündür. Dolayısıyla enflasyon ve fiyat istikrarı ile ilgili ortaya koyulacak politikalara da bu geniş açıdan yaklaşmak gereği vardır. Biz buna oldukça inanıyoruz. Şu an 2000-2006 döneminde tüm toplum kesimlerinin sorumluluk alarak, maliyetler üstlenerek oluşmasına katkı sunduğu huzur ve istikrar ortamı ile ilgili kaygılarımız olduğunu belirtmek isterim. Enflasyon sorunu dâhil, ülkenin katılaşmış tüm sorunlarını tek tek çözdüğümüz, yatırım ortamını geliştirdiğimiz, itibarını hep birlikte artırdığımız, her boyutta AB normlarına yaklaştırdığımız Türkiye hikâyesi maalesef bir süredir zarar görmektedir. Enflasyon, yani artan, hedefinden sapan enflasyon bozulan Türkiye tablosunun kritik sonuçlarından sadece biridir. Türkiye’nin başarı hikâyesini oluşturan, ülkeye itibar kazandıran bir dizi yeni kurum, çağdaş kurallar ve iyileşen yatırım ortamı bugün yerlerini bu hikayeyi zorlayan olumsuz unsurlara bırakmıştır; AB hedefi belirsizleşmiş, hukuk devleti zayıflamıştır, yargıya güven azalmıştır; kalkınma politikalarında, yapısal reformlarda önemli zaman kayıpları yaşanmaktadır.”
Ekonominin ve demokrasinin yakın irtibatı bulunduğunu belirten TÜSİAD Başkanı, ayrıca şunları kaydetti:
“Son senelere kadar Çin örneği üzerinden, demokrasi ve ekonomik büyüme arasında güçlü bir ilişki olmadığına dair akademik çalışmalar ve politika tartışmaları vardı. Ancak, başta dünyanın önde gelen iktisatçılarından Daron Acemoğlu’nun çalışmaları olmak üzere yakın zamanda yayımlanan birçok akademik çalışma bize demokrasi ve ekonomik büyüme arasında çok güçlü bir pozitif ilişki olduğunu gösteriyor. Bu çalışmalar, demokrasinin ekonomik büyümeyi birkaç kanal aracılığıyla artırdığını ortaya koyuyor. Bu kanallar, kapsayıcı ekonomik reformlar, nitelikli eğitimin yaygınlaştırılması, gelişmiş sağlık sistemi, yatırım ortamının iyileşmesi ve sosyal huzurun sağlanması olarak sıralanabilir. Özetle, alakart menü seçeneğimiz yok, bu olguların hepsine aynı anda ulaşmalıyız, üstelik bunu başardığımız dönemler de oldu. AB ivmesini yakaladığımız, reform dinamiğini çok iyi yönettiğimiz iyi politika ve uygulama örneklerini yeniden canlandırıp ülkede olumlu bir atmosferi oluşturmalıyız. Buna tüm toplum kesimlerinin ihtiyacı var."
Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamın ekonomik görünüme de yansıdığına dikkat çeken Symes, "Büyüme yavaşlarken yatırımlar azalıyor. Düşük büyüme 2008 krizi sonrası yalnızca Türkiye’de değil küresel düzeyde bir problem haline gelmiş olabilir. Ancak tüm Dünya’nın deflasyonla mücadele ettiği bir ortamda Türkiye, düşük büyümeye ve yatırımlardaki düşüşe ek olarak bir de yüksek enflasyonla mücadele ediyor. Uluslararası karşılaştırmalarda da benzer ülkelerden kötü yönde ayrışıyor." ifadelerini kullandı.
Enflasyon hedeflemesi rejiminin uygulanmaya başladığı 2006’dan bu yana, küresel kriz dönemine denk gelen bir iki istisna sene dışında gerçekleşen enflasyonun, hedefin sürekli olarak üzerinde seyrettiğine işaret eden Symes, "Demek ki burada bir sorun var. Sorun belirlenen hedeflerde mi, yoksa bu hedeflere ulaşmaya yönelik uygulanan politikalarda mı, bu tartışmayı gerçekten somut bir noktaya vardırmalıyız." dedi.
TÜSİAD Başkanı, enflasyonun değişik göstergelerle açıklanmasında da tartışma yaşandığına dikkat çekerek, şöyle devam etti:
"H,I gibi harflerle gösterilen ve detaylarıyla iktisatçı olmayan birinin çok da ilgilenmediği birtakım enflasyon göstergelerinin önümüze konulması teknik olarak açıklanabilir elbet. Ama manşet enflasyon manşet enflasyondur. Sonuçta, ekonomideki tüm iktisadi aktörlerin takip ettiği ve tüketim, yatırım ve tasarruf gibi iktisadi kararlarında dikkate aldığı manşet enflasyondur. Ücret artışları başta olmak üzere maliyeti etkileyerek fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturan da, sonuçta, manşet enflasyondur. Bu nedenle manşet enflasyonu hedeflemek ve bu enflasyon oranının dinamiklerini anlamaya çalışmak doğru olanıdır.”
Cansen Başaran-Symes, hedeften şaşan enflasyonun ileriye dönük beklentilerde bir dizi bozulmalara yol açtığından dert yandı. Symes, “Enflasyon üzerindeki belirsizlik yüksek enflasyon dönemlerinde olduğu gibi, ‘geriye bakarak’ fiyatlama yapma alışkanlığına dönülmesi riskini beraberinde getiriyor. Ücret ve fiyatların geçmiş enflasyona bakarak belirlenmeye başlaması enflasyona atalet kazandırarak, yüksek seviyelerin kalıcı olmasına yol açabilir. Geçmişteki örnekler hala hafızalarımızda. Bu da bizi oldukça tedirgin ediyor.” dedi. CİHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.