Sedef sadece cildi etkilemiyor!

Sedef sadece cildi etkilemiyor!
Sedef hasatlığı hakkkında bilmedikleriniz işte bu haberde!

Ankara Deri ve Zührevi Hastalıklar Derneği tarafından her yıl gerçekleştirilen ve bu yıl da Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar ABD tarafından organize edilen XX. Prof. Dr. A. Lütfü Tat Sempozyumu, Ankara Sheraton Hotel'de gerçekleştiriliyor.
Sempozyum kapsamında yapılan basın toplantısında söz alan Hacettepe Tıp Fakültesi, Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Atakan, sedef hastalığının deride parlak beyaz renkli kepeklerle ortaya çıktığını, genellikle 30-40 yaşlarındaki genç erişkinlerde %2-3 sıklıkta görüldüğünü belirtti. Prof. Atakan şöyle devam etti: “Kaşıntılı olabilen bu plaklar daha çok saçlı deri, diz, dirsek kalçalarda yerleşir, tırnaklarda değişikliklere ve bozulmalara neden olur. Bu hastalığın nedeni günümüzde kesin olarak bilinmemekle birlikte genetik olarak kişisel yatkınlığı olan kişilerde çevresel faktörlerin etkisiyle oluştuğu düşünülmektedir. Bu faktörler arasında travma, enfeksiyonlar, ilaçlar, stres sayılabilir. Yapılan çalışmalarda çocukluk çağında ortaya çıkan sedef hastalarının yaklaşık üçte birinin birinci derece akrabalarında sedef olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca çocukluğunda sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren ve sık ilaç kullanmak zorunda kalanlar risk grubu oluştururlar. Günümüzde yapılan araştırmalarda sedef hastalığının sadece deriyi tutan bir hastalık olmadığı; özellikle hipertansiyon, diyabet, obezite, kalp damar hastalıkları ile birliktelik gösterdiği kanıtlanmıştır. Şiddetli sedef hastalarında ayrıca sedef artriti olarak bilinen eklem tutulumları da sık görülür. Bu nedenle bu hastalarda ağrılı eklem ve şişlikleri önemle değerlendirilmelidir. Aksi takdirde tedavisiz hastalarda kalıcı deformiteler ve fonksiyon kayıpları oluşabilir. Sedef bu özelliklerinin yanı sıra hastalarda psikolojik ve sosyal yönleriyle yaşam kalitesini belirgin olarak olumsuz etkileyen bir hastalıktır“ diye konuştu.


SEDEF HASTALIĞI TOPLUM TARAFINDAN YANLIŞ ALGILANIYOR


Bir basın mensubunun; “Bir terör eyleminde canlı bomba olarak kullanılan teröristin de sedef hastası olduğunun ortaya çıktığını ve bu tür hastalığı olan hastaların özellikle eylemler için seçildiği söyleniyor, son gelişmeler nedir” sorusuna da yanıt veren Prof. Atakan şöyle devam etti: “Kronik hastalığı olanlar, özellikle hastalığı herkes tarafından fark edilebilecek ve de o hastalığı taşıdığı için ne yazık ki toplum tarafından biraz itilecek kişiler oluyor, belki bu yüzden seçiliyor olabilir. Sedef bu kronik hastalıklardan bir tanesi. Bütün deri lezyonları göz önünde olduğu için hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Bu çok önemli bir noktası, ama bunun yanı sıra hastalığı oluşturan mekanizmalar diğer yandan kalp-damar sistemini etkileyebiliyor, eklemleri, yağ dokusunu etkileyebiliyor, çeşitli organları etkileyebildiği için de saymış olduğum kalp damar hastalıklarına sebep oluyor. Şiddetli sedefi olan hastalarda çok genç yaşta kalp krizi sonucu yaşamlarını kaybettiğini biliyoruz. Genel olarak baktığınızda da bu hastalıklara veya kullandıkları ilaçların yan etkileri nedeniyle yaşamlarında diğerlerine göre bir miktar azalma var. Belki ölümcül bir hastalık değil ama bu nedenlerle yaşamsal önemi olan bir hastalık“ diye konuştu.


Uzunca bir süre sadece deriyi tutan bir hastalık olarak algılandığı için, hastalık şiddetli bile olsa tedavi dışarıdan topikal ajan dediğimiz kremlerle vs. tedavinin yapılma yoluna gidildiğini belirten Prof. Atakan şunları söyledi: “Hekimler önceleri yan etkileri az olduğu için daha çok bu yola başvurdular. Ama diğer yandan sistemik tutulum ilerledi, eklem tutulumları arttığı zaman geri dönülmeyen bir takım fonksiyon bozuklukları oldu. Hastalar araya giren diğer hastalıklar nedeniyle yaşamlarını kaybettiler. Şimdi artık o aşamada değiliz. Bütün bu hastalıkların bir arada olabileceği bilindiği için ve de oluşum mekanizmalarına yönelik pek çok araştırma yapılıp, çok gelişmeler kaydedildiği için artık sebep olabilecek moleküller tanımlanabiliyor. O moleküllere karşı geliştirilmiş sadece o molekülü devre dışı bırakarak hastalığın gelişimini engelleyen ajanlar var. Evet, kesin çözüm değil elbette. Çünkü genetik zeminde de gelişen bir hastalık aynı zamanda. Ama ortaya çıkabilecek zararları o noktada tutabilen hatta geri döndürebilen ajanlar var, tedavide bunlar giderek yaygınlaşarak kullanılmakta” diye belirtti.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.