1 MAYIS

Şeyma Taş

Adalet kavramı paylaşımın fark edilmesiyle ortaya çıkmıştır. Eski dönemleri hatırlarsak göreceğimiz görüntüde de paylaşım vardır. Bu beşeriyetin yaratılışında var olan paylaşma duygusundan kaynaklıdır. Dünya tarihinde açlıkla savaşılan yıllara baktığımızda ise adalet, herkesin yeterince yiyeceğinin olması demektir. Günümüzde ki anlamı da bu temelden yola çıkarak ezici çoğunluğun paylaşımdaki ters tutumudur. Kimdir ezici çoğunluk? Kısaca üretimle meşgul olup, ona sonsuz saygı duyanlar diyebiliriz. Üretimin sorgulanmaz yapısına karşı dünya üzerinde başkaldırının en basit tanımı ise sosyalizmdir. Bu başkaldırının ismi olan sol kesimin Türkiye'deki konumu genelde azınlık, anarşist, marjinal gruplar gibi tanımlarla karşımıza çıkar. Bu tanımlara hapsolmasının altında çoğu zaman tutumları, kimi zamanda hükümetin politikaları yer alır. Bu hapsolunmuşluğun sebeplerine detaylı bir şekilde daha sonraki yazılarımda değinmek üzere geçtiğimiz çarşamba günü kutlanılan 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler bayramından bahsetmek istiyorum.

Bu kutlama alanlarında her zaman aynı grupları görmeye alışagelmişizdir. Ancak iki yıldır bu alanlarda hiç görmediğimiz insanları görmeye başladık. Kuran ayetleri ile adalete vurgu yapan alternatif bir grup. Bu grubun ortaya çıkması yıkıcı eleştirilerin hedefi de olsa başka bir alternatifin var olması her zaman iyi bir şeydir. Adalet arayışının ayetlerle yapılıyor olması bence geç kalınmış bir eylemdir. Bu sebeple eksik de bulunsa böyle grupların desteklenmesi gerektiği görüşündeyim. Adalet vurgusu yapan grupların çoğalması olumlu bir gelişme ancak buna set vuranlara değinmemek mümkün değil. Bayramın Türkiye'deki görüntülerini izlediğimizde genel hava olumluydu. Ancak İstanbul'daki görüntüler önemlidir. 1 hafta öncesinde Valiliğin yaptığı açıklama üzerine Taksim'de kutlama yapılması yasaklandı. Ancak bazı sendika ve örgütler bunu kabul etmediklerini baştan belirttiler. Bu durumda iyi bir yönetici ne yapmalıdır? Halkını mağdur etmeden bu gruplarla müzakereye giderek ortak bir sonuca varmalıdır. Örneğin; Taksim'deki çalışmaların buna engel olacağı söz konusu ise Taksim meydanına gidiş için alternatif yollar önerilebilirdi. Ancak böyle olmadı. Yetkililer sivil ve polis mücadelesine başvurmayı tercih etti. Hal böyle olunca ortaya çıkan görüntüler biber gazı, taşlar,saldırganlık vs. Burada ilginç olan bir diğer konu ise; bu görüntülerin haber servis ediliş şekliydi. “Taksim'e direnen işçi sınıfının resti” gibi başlıklarla sadece görünen üzerinden haber yapmak tercih edildi.

Kısaca diyebilirim ki 1 Mayıs halkın algısına yön vermek için kullanıldı. İstanbul'da Taksim'e geçişi engellemek için köprüler kaldırıldı, vapur, otobüs, metrobüs seferleri iptal edildi. Taksim'de halkını düşündüğünü söyleyen yetkililer başka alanlarda dev engellerle halkın karşısına çıktı. Tüm bu sıkıntıların karşısındaki mevcut halk ise elbette ki isyan etti. Ama kime? 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak isteyenlere. İşçinin emeğini ve sömürünün algılanamadığı 1 Mayıs'ı daha geride bıraktık. Son olarak, adalet arayışlarına Ortodoks Marksizim etiketini yapıştırmamayı öğrenelim artık!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.