Organlarımızın veya vücudumuzun bir eksikle yetersiz olmasıyla, zihinsel veya bedensel açıdan yetersiz olması durumuna engellilik deniliyor. Engellilik insanların istemleri dışında oluşan bir durumdur. Doğuştan olabildiği gibi, sonradan da karşılaşılabilir.
10 -16 Mayıs arası "Engelliler Haftası" olarak kutluyoruz. İşte yine Mayıs ayının ortalarındayız. Engelliler Haftasının asıl amacı yaşadığımız toplumda biz engellilerin de olduğunu hatırlatmak ve hatırlanmaktır. Evet, fark edilmiyor değiliz elbette fark ediliyoruz. Ancak bu fark etme yolda karşılaştığımız insanların bizlere acıyan gözlerle bakmasıyla fark ediliyor. Sanki engelli olmayı kendimiz istemişiz, sanki elimizde olan bir şeydi de bu seçimi isteyerek yapmışız gibi. Ama bu olaylar karşısında insan buna da şükrederek “en azından sakatlar haftası denilen bir hafta var da o haftada hatırlanabiliyoruz” diyebiliyor. “Ya bu hafta da olmasaydı yeni nesil; engellilik ne demek? Onun kavramını bile bilemeyecekti!
Evet, engellilik insanlığın ortak sorunudur. Sadece bizim ülkemizde değil diğer Asya ve Avrupa ülkelerinde de engelli bireyler mevcuttur. Bu yüzden Engelliler Haftası yalnız ülkemizde değil Birleşmiş Milletlere üye tüm ülkelerde aynı zamanda değerlendirilir. Engelliler Haftası boyunca; engelliliğin sorunu, engelliliğin önlenmesi ve engellilerin eğitimi konusu üstünde durulur. Radyo ve televizyonda konu ile ilgili programlar yayımlanır. Okullarda her gün ayrı bir sakatlık konusu işlenir. Böylece biz engellilerin ortak sorunları, paylaşmak istediklerimiz dünyaya bakış açımız diğer sağlam olarak tabir edilen insanlara aktarılır.
Engellilik doğuştan veya daha sonradan karşımıza çıkabilir. Bu yüzden ne oldum değil ne olacağım denilmelidir. İllaki bedensel veya zihinsel bir engeli olmayan biri daha sonradan kaza veya vb. olaylar sonucunda engelliliği tatmıştır. En büyük farkı o anlayabilir.
Sakatlık bir kusur değildir ve böyle de görülmesi yanlıştır. Engellilerimize bir şans verildiğinde sağlam dediğimiz insanların yapamadığı birçok çalışmayı yapmaya çalışmış ve bundan da başarıyla çıkmıştır. İşte bu yüzden engelliler yardıma değil, şefkate muhtaçtır. Ve bu şefkat bir şans verilmesiyle ölçülendirilir. Engellilere saygı, onlara yaşama sevinci verir. Yaşama sevinci de özgüveni beraberinde getirir. Engellilerimizi anlamak “anlıyorum” demekle elde edilmez. Onlara kulak vermemiz, içtenlikle dinlememiz, kendimizi onun yerine koyarak bir gün yaşamamız belki ufakta ta olsa anlamamızı sağlar. Yazımın yavaş yavaş son noktasına yaklaşmamla sizlere benim de okuyup beğeniyle karşıladığım bu şiirle veda etmek istiyorum.
RÜYAM
Görüyorum her gece,
Gerçekleşir mi bilmem.
Rüyamdaki umutlar.
Annem hayırdır dedi.
Yürüyordum ben de.
Beyaz çiçekler arasında.
Çiçeklerin beyazlığı,
Adeta beni büyüledi.
Koşup oynamak istedim.
Hayatımdaki eksiklikleri,
Rüyamda yapmak istedim.
Engeli aştım sandım.
Feryatla uyandım.
Anne, baba koşun!
Ben yürüyorum dedim.
Babam kucaklayınca beni,
Rüyamda kaldı hayallerim.
Ne güzel rüya idi.
Keşke umutlarımız,
Rüyalarımızla birlikte,
Gerçekleşebilse.
Umutlar hemen olabilse...
Umarım, rüyalarında özgürlüğü yaşamak için dar bir zamanı dahi yeğleyen engelli bireylerimizi bir nebze de olsa anlayabilmişizdir. Anlayabilmişizdir diyoruz ki bu düşüncelerimiz sağlam ve sağlıklı bireylere bir durumu duyuru niteliğindedir, sizde takdir edersiniz ki. Açık özeleştiri de yapmalıyız doğal olarak. Biz engelliler arasında ortak bir tanı var ki bizlere en büyük engel yine engellilerimiz oluyor. Engelliliğimizi bireysellikten çıkartıp toplumsal bir proje haline getirebilsek birçok problemi de böylece aşmış olacağız diye de düşünüyorum. Saygılar sevgiler benden, engellenmeden engelsiz yaşam da siz değerli okuyucularımın olsun.