Önce domino etkisi,
Sonra Arap baharı, insan hakları, demokrasi
Birçok isim kondu, bu projenin uygulanma safhasında. Peki, bunun böyle olacağı bilinmiyor muydu ki, projenin varlığı yıllardır konuşuldu. Fakat Arap baharı mı, domino etkisi mi, insan hakları mı, demokrasi mi?
Kilit nokta demokrasi; yönetim şekillerine baktığımızda demokrasinin de uygulanış şekli monarşi, oligarşi, teokrasi, cumhuriyet. Demokrasi de deyim olarak tek başına bir şey ifade etmiyormuş demek ki.
Monarşi: hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir.
Oligarşi: Sadece belirli bir grubun bir ülkeyi yönetmesiyle ortaya çıkan yönetim biçimidir.
Teokrasi: Dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terimdir.
Cumhuriyet: Hükümet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. (Dikkatinizi çekmek isterim tanımlamada belirli yetki ve süre ifadeleri var.)
Peki, bugün Arap baharı veya da domino etkisi gibi ayaklanmaların orta doğuda ülke hükümdarlarının hükmünün sona ermesi, orta doğuya demokrasi iddialarından söz edilmesi demokrasinin de içinde yönetim şekillerinden hangisinin uygulanacağı yine o halkla belirlenecektir doğal olarak. Topluluklara hükmetmek, bir yere kadar belki belli bir süreye kadar sürdürülebilir, fakat insanoğlunun tarihinde de görülmüştür ki hükümdarlıkların ömrü çokta sağlıklı uzun sürmediği gibi insanlık içinde faydalı olmadığı tarihte de görülmüştür, baskıcı liderlerin bir gün nefret ile kınanacağı da belli olmasına rağmen. Fakat insanların kişisel ego ve çıkarlarını tatmininde sınırının olmadığı içindir ki hükümdarlıklar bir gün sona erecekti. Siz buna ister Ortadoğu projesi ister Arap baharı ister de domino etkisi deyin. Adını ne koyarsanız koyun insan varlığının devam etmesi için öncelikle bireylerin hakkı, düşüncesi ve fikirlerinin önüne set koyulamayacağı gün gibi aşikârdır.
Bakalım şimdi bugün ayaklanmaların olduğu ülke liderlerine. Adamlar ya darbeyle devlet gücünü ele geçirmişler ya da bir kere olsun seçim ile iktidara gelmişler fakat bir daha gönder gönderebilirsen.
Sizlerce de normal mi bir liderin 30-40 yıl hüküm sürmesi. Hele de bu kadar bilgi belge ve teknolojinin dorukta olduğu bir zamanda.
Ortadoğu'nun birçok ülkesinde domino etkisi yaratan bu ayaklanmalardan en çok kendinden söz ettiren Libya ile Suriye oldu. Mısır da ona keza.
Bir de bakalım mı bu liderler uzun bir süre makam, mevki yetkilerini bırakmak istemedikleri gibi adamların mal varlığına da dikkat çekmek istiyorum. Tabi ki bizler basın yoluyla duyduklarımızı aktarabiliyoruz. Doğruluğu ve yanlışlığı ile. Sadece Kaddafi' nin Avrupa ve Amerika'daki bankalardaki yatırımları dil uçuklatacak miktarlara ulaşmış. Kaçarken bile çuval dolusu altınlarınla kaçmış deniliyor. Ne şimdi bu? Makamlar ve mevkiler bulunduğu konum itibarı ile halkına, milletine hizmet vermek ve insan yaşamının kalitesini arttırmak için yapıldığı düşünülürse sadece bir lidere ait bu kadar mal varlığı hangi düşünce ile savunulabilir.
42 yıl dile kolay be kardeşim. Neredeyse yarım asır. Bu kadar dünya malına heves etmek hangi akıl, mantık ve inanç ile değerlendirilebilir.
Orta doğu ülkelerinde lider sultasındaki rejimlerini kendimce özet olarak böyle değerlendirdim.
Bugün Amerika ve Avrupa projesi uygulamaya geçildi denildiğinde bu projenin varlığı her ne kadar doğruda olsa fakat Orta doğu ülke insanlarının da belli bir baskı altında bu zamana kadar tutulduğu ayaklanmalardan da belli olmuyor mu?
Bir de bakalım mı Avrupa, Amerika ve gelişmiş ülkelerin insanlarının yaşam kalitesinin ve rejimlerinin hangi yönetim şekliyle yönetildiklerine. Bildiğim kadarıyla son zamanlarda hiçbir Avrupa ve Amerika ülkesinde 30-40 yıl hiçbir lider hüküm süremediği gibi afakî derecede de servetine servet katmamış.
Adamlar bugün gerek bilimi gerek teknolojiyi ellerinde tuttukları gibi her gün de yenileme çalışmalarını sürdürmektedirler. Bugün ulaşımda iletişimde hatta birçok hizmette kullandığımız birçok teknoloji ve bilim ya Avrupa ülkesine ait ya Amerika icadı, ya da kısacası gelişmiş ülkelerin gayretleriyle insanlık yararına olan hizmetler.
Orta doğuda bir rüzgâr esti. Bu rüzgâr öyle süratli esti ki orta doğu halkları sanki yıllardır hiçbir şeyin farkında değillerdi de bir seyyar satıcının geçim sıkıntısı nedeniyle intiharı şok etkisi yapmıştı adeta.
Açıkçası bizlerde şaşırdık. Bir gün öncesi güllük gülistanlık, sabahı orta doğu halkları meydanlarda. İstemiyorlardı, sevmiyorlardı liderlerini. Bu ani karar veya da kararsızlığın sebebi neydi ki?
Aslında çok da şaşırmamak lazım. Dünya üzerinde hiçbir yaratık bir sürü gibi güdülemezdi. Hele de bu insan olunca hiçte kolay olmayacaktı sıkıştırılmış bastırılmış düşünce fikir ve duygular mutlaka en ufacık bir fırsat bulduğunda tepki olarak karşına çıkacaktı. Bu gün gelişmiş dünya devletlerine de baktığımızda Cumhuriyetle yönetim şekilleriyle yönetiyorlar.
Fakat sizde takdir edersiniz ki ne demokrasi nede şekil itibarıyla cumhuriyet kelime itibarıyla bir devletin adının başına veya sonuna yazmayla olmuyormuş demek ki önemli olan yönetim biçimini yaşanılarak hayata geçirilmesi.
Asıl önemli olan, orta doğuda ve dünyada bunca gelişme ve uygulamalar olurken, bizlerin devlet millet ve birey olarak düşünce fikir tembelliği yapmadan bu gelişmelerden ne gibi sonuç çıkartmamız gerekliliğidir.
Saygı ve sevgilerimle, şimdilik hoşça kalın
SEDAT YILMAZ