Her yıl yinelenir: Hakimiyet, Kayıtsız Şartsız Milletindir diye
Ben bir ilahiyat tahsili yapmış ve doğumumun ilk beş yılını çıkartırsak ve ortalamasını alırsak; mübalağasız her gün veya günaşırı bir gazete, iki gazete okumuşum.
Hatta şimdi Allah"ın gani gani rahmetine kavuşmuş ve sahibi Haci Seyit Dedeoğlu"nun ben 1962"de İmam-Hatip Okul"unda okurken benim veliliğimi yaptığı, Trabzon Moloz semtindeki Dedeoğlu Lokantasında her gün iki saat gazeteyi yemek gibi yercesine baştan sona süzerdim. Rahmetli İsmail Ağabey: Biraz da bize bırak! Başkaları da oksun diye şaka yollu sitem ettiği de hiç aklımda çıkmamaktadır.
Rabbim bu değerli insanların kabirlerini cennet bahçesinden bir bahçe eylesin.
Bu aktüel bilgilerim ışığında dinimin aktüalitesini siz toplumuma aktarmayı da öğrendim ve şimdi bir gazetenin köşe yazısında sizlere aktarmaya çalışıyorum.
Anlatmak istediğim ve yıllardır cevabını bulamadığım bazı başlıkları sizlerle bugün paylaşmak istedim:
Acaba Türkiye Cumhuriyeti ülkesiyle ve halkıyla bir bütün müdür? Bir millet midir?
Acaba Atatürkçülük ve Kemalizm Türkiye Cumhuriyetinin tek kılavuzu mudur?
Avrupa Birliği neden 1963 Roma Antlaşmasıyla kurulurken Türkiye"nin de altında imzası olmasına rağmen hala neden birliğe üye olamadı?
Roma Antlaşması, 1957"de kabul edilip, 1958"de yürürlüğe girmiş, modern Avrupa Birliği"nin temeli atılmıştı.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu ilerleme raporunda, Türkiye'nin "Ergenekon" davasıyla "tarihinde ilk kez bir darbe girişimini soruşturduğu" belirtildi: "Bu davanın demokratik kurumların doğru işleyişine ve hukukun üstünlüğüne güveni artırmak için Türkiye'ye bir fırsat sunduğu" görüşüne yer verildi.
Avrupa Birliği neden ilerleme raporlarında: sivillerin barış zamanında, askeri mahkemelerde yargılanmasının önlenmesini istedi. Acaba böyle bir yargılanmanın olduğu ülkede egemenlik milletin midir?
Avrupa"da millet egemenliği tam sağlanmış ve Avrupa Birliği kurulmuş, hızla ilerlemektedir. Uzun süreceğini sanmıyorum. İşte Yunanistan krizi Daha nice krizlerin geleceğinin işaretleri vardır.
Ama hılafet merkezi gibi Müslüman ülkelerin ortak pazarı olabilecek Kâbe ağırlıklı ve merkezli bir İslam Birliği"nden söz etmenin suç sayıldığı bir ülkede halk egemenliğinden söz edilebilir mi?
Milli egemenlik demek, milletin egemen olması ve köylünün
1 Mart 1922TBMM 3. Toplanma Yılı Açış Konuşmasında şöyle denilmişti:
Efendiler! Gerçekten; yedi asırdan beri dünyanın çeşitli bölgelerine göndererek, kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve karşılığında daima horlayarak karşılık verdiğimiz ve bunca fedakarlık ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık, zorbalıkla uşak derecesine indirmek istediğimiz bu asli sahibin huzurunda bugün büyük utanç ve saygı ile gerçek duruşumuzu alalım.
Efendiler! Milletimiz çiftçidir; çiftçilikte geçen emeğini çağdaş ekonomik önlemlerle en üst düzey kâra çevirmeliyiz. Köylünün emeğinin sonuçlarını ve faydalarını kendi yararına en üst düzeye vardırmak ekonomik siyasetimizin esas ruhudur. Buna göre; bir taraftan bilgi, araç ve teknolojinin kullanımı ve diğer taraftan ekonomik önlemlerin alınmasına çalışmak lazımdır.
Şimdiye kadar olagelmiş yolsuzluk, çağdaş taşımacılığın yokluğu, malını paraya çevirme yöntemlerinin çiftçi aleyhine olması ve hükümet kanunlarının çiftçiyi koruyamaması gibi engellerin kaldırılması lazımdır.
Bu noktada bilhassa tarım ürünlerimizi benzer ecnebi ürünlere karşı korumaya engel olmakla milletimizi bugünkü iktisadi sefalete mahkum eden kapitülasyonların acıklı durumunu hatırlatmadan geçemem. Malumunuzdur ki, memleketimiz ekonomik örgütlenme ve iş çevresi açısından güçlendirilmemişti. Özel sermaye de serbest rekabete dayanabilecek dereceye erişememişti.
Örgütlenme ve özel sermaye açısından ekonomi alanında bizden çok güçlü olanlar memleketimizde, bir de fazla olarak, imtiyazlı mevkide bulunuyorlardı. Temettü (kar) vergisi vermiyorlardı. Gümrüklerimizi ellerinde tutuyorlardı. İstedikleri zaman istedikleri eşyayı, istedikleri koşullar altında memleketimize sokuyorlardı. Bütün iktisat alanlarımızda bu sayede mutlak hakim olmuşlardı.
Efendiler! Bize karşı yapılan rekabet hakikaten çok yasadışı, gerçekten çok ezici, yok edici idi. Rakiplerimiz bu suretle gelişmeye uygun sanayiimizi de mahvettiler. Tarımımızı de zarara uğrattılar, yıktılar.
Acaba kapitülasyonlar kaldırılabilmiş mi? Nedir bu yabancı sermaye arayışı? Hem de aynen eskisi gibi temettu vergisi ödemeden elde ettiği karı, bugün de yurtdışına taşıyabilmektedir.
Memleketimizde Avrupa rekabeti yüzünden mahvedilmiş ve şimdiye kadar ihmal edilegelmiş tarımsal sanayiimizi geliştirme ve çağdaş iktisadi araçlarla ile teçhiz etmediğimizden hâla büyükbaş hayvan eti fiyatları, tavuk eti fiyatları ve süt ürünlerinin fiyatları başını almış gidiyor.
Ormanlarımız carcur edilmiş. Güzelleştirmek, genişletmek ve en yüksek verimi elde etmek esas ilkelerimizden iken Türkiye"miz her gün erozyona doğru kaymaktadır. Yani 1923"teki milletin sefaletinin neresi düzeltilmiş? Her gelen iktidar sahipleri, çetelerle, mafyalarla işbirliği ederek ülkeyi satmış ve köylüyü daha da sefil ve aç duruma getirmiştir.
Mali kuvvetimiz bugüne kadar olduğu gibi, dışarıdan borç almaksızın, fakirane olmakla beraber memleketi idare edecek ve hedeflerine ulaşacaktır denilse de Türk ekonomisini şirin göstermek için davet edilen yabancı sermaye ülkemizi kapitülasyonlardan daha beter etmişlerdir. Köylünün efendisi olan esnaf va küçük sermaye sahipleri yok olmanın son noktasına getirilmiş dayandırılmıştır. Köylünün efendiliği pay pas edilmiştir.
İnşallah Arap sermayesi, körfez ülkeleri sermayesi adı altında ülkemize çekilir de bu millet derin bir nefes alır. İşsiz evlatlarımız inşallah iş kurarlar. Bu sayede millet, egemenliğini biraz daha elde eder.
Efendiler! Bugünkü kutsal savaşımızın amacı tam bağımsızlıktır. Tam bağımsızlık ise ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan mahrum olunca o devletin bütün hayati alanlarında bağımsızlık felçlidir. Çünkü her devlet ancak mali kuvvetle yaşar. Mali bağımsızlığın korunması için ilk şart, bütçenin iktisadi bünye ile denk ve birbirine uygun olmasıdır. Binaenaleyh; devlet yapısını yaşatmak için dışarıya müracaat etmeksizin memleketin gelir kaynaklarıyla idare temini, çare ve tedbirlerini bulmak lazım ve mümkündür.
İşte 1923 yılındaki meclis konuşmalarından birkaç anekdot aktardık. Egemenlik kayıtsız şatsız kimlerin elindedir? Bugünkü iktidarı elinde bulunduran siyasi irade sahipleri millet adına kimlerle uğraşıyor?
Danıştay suikastında OYAK"ın Güvenlik şirketi denetimindeki kamera kayıtlarını bir gün öncesinden neden sildiler? Acaba bu Türk halkının 86 yıldır tepesindeki köstebeklerin yuvası dağıtılıp egemenlik gerçek sahibine verilebilecek mi? İşte biz bunların ardındayız.
23 Nisan 1923"te kapitülasyonlardan bağımsızlık yerine vahiyden ve Kur"anın yasa düzenlemedeki egemenliğinin ortadan kaldırılmasından kurtulmuşlar, ama müktesebatları hüsranla sonuçlanmıştır. İnşallah anayasamız millileştiril de bu Türk halkı gerçek egemenliğine kavuşturulur.