3 Aralık Dünya Engelliler Günü

Görme engellilerimizin kullanmış olduğu Braille alfabe
İşitme engellilerimizin kullanmış olduğu işaret dili
Ortopedik engellilerimizin kullanmış olduğu her türlü materyal
Evrenselleşmiş ve bütünleşerek aynı dili aynı yazıyı ve aynı materyaller ile yaşamlarını ve sosyal aktivitelerini sürdürmelerinin sebebi; 

1992 yılında Birleşmiş Milletler aldığı bir kararla, 3 Aralık gününü “Uluslararası Engelliler Günü” olarak ilan etti. Bu kararın ardından BM İnsan Hakları Komisyonu 5 Mart 1993 tarihli ve 1993/29 sayılı bildirisi ile üye ülkelerce 3 Aralık gününün “engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması” amacıyla tanınmasını istedi. Ve o günden beri, 3 Aralık “engelliler günü” olarak bilinmektedir.
Engelliliğe sebep olan nedenler.

Savaşlar, terör olayları, doğal afetler, trafik-ev-iş-deniz kazaları, uyuşturucu madde-ilaç-besin ve kimyasal madde zehirlenmeleri gibi birçok nedenler ve özellikle adaletsiz gelir dağılımı olan ülkelerde özürlü sayısının hızla arttığı görülecektir.
Sağlık hizmetlerinin yeterince gelişmemiş olduğu ülkelerde, doğum öncesi ve doğumdan kaynaklanan sakatlıkların da özürlü sayısının artışında önemli bir etken olduğu da bilinmektedir.  Türkiye Özürlüler Araştırması verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 8.5 milyon engelli bulunduğu belirtilmiştir.
Engellilerin fiziksel ve psiko-sosyal özellikleri nedeniyle kendi yakın çevrelerinde ve toplumun diğer kesimlerinde bağımsız hareket edebilmeleri, sağlıklı iletişim kurabilmeleri için uygun ortamlar hazırlanması, yarınlarının güvence altına alınabilmesi için sosyal, kültürel ve ekonomik destek oluşturulması için gerekli değişiklikler yasalarımızca düzenlenmiştir.
İhmal, bilgi eksikliği ve tecrübesizlik özürlülük riskini arttırmaktadır. Kalıtsal olarak geçen bazı hastalıklar hariç, diğer etkenlerin çoğunun erken tanıyla önlenebileceği veya kontrol altına alınabileceği unutulmamalıdır. Akraba evliliği, kalıtsal hastalıklar ve kan uyuşmazlığının doğuştan özürlülük ve genetik hastalığa neden olduğu bilinmektedir.
Özürlülüğe etken olan diğer faktörler de şunlardır:
Annenin sahip olduğu kronik hastalıklar (Diabet, hipertansiyon, epilepsi, kalp hastalıkları), -Gebelikte geçirilen enfeksiyon hastalıkları (Kızamıkçık, toksoplazma, Hepatit B, su çiçeği, cinsel yolla bulaşan hastalıklar), Annenin yaşı, -Annenin hamilelik döneminde karşılaştığı sorunlar, (Doktor kontrolünde kullanılmayan ilaçlar, tehlikeli kimyasal maddeler sonucu annenin zehirlenmesi, röntgen ışınlarına maruz kalma, annenin yetersiz ve kötü beslenmesi, stres), -Doğum esnasında karşılaşılan sorunlar (uzun süren doğum süreci sonucu bebeğin oksijensiz kalması, erken veya geç doğum), -Doğum sonrasında karşılaşılan sorunlar (Bebekte yüksek ateş ve havale görülmesi, kafa travmaları, kazalar, uzun süren sarılık, zehirlenmeler, bebeğin aşırı derecede antibiyotik veya diğer ilaçları alması),
Özürlülüğün, genel eğitim ve sağlık eğitimi, hijyen ve sağlık önlemleri, aşılama, mesleki kazaları azaltmaya yönelik yasalar çıkartma, güvenli iş koşulları sağlama, beslenme ve bakımı iyileştirme gibi birincil düzeyde yapılacak korumalarla azaltılabileceği bilinmektedir.
Sağlık Bakanlığı'nın özürlülere yönelik olarak yaptığı çeşitli düzenlemelere göre özürlülerin, özürlü sağlık kurulu raporu düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşlarına kolay ulaşımlarını sağlamak amacıyla 261 olan söz konusu kuruluşların sayısı 377'ye yükseltildiği gibi yasal düzenlemelerin de yapıldığı görülecektir.
Engellilik araştırmaları
Engelli eğitimi
Engellilik çalışmaları
Sınıflandırma
Engelli İstihdamı
Rapor Yönetmeliği gibi düzenlemeler yapılmıştır.
Türkiye' de nüfusun  yüzde 12.29' unu oluşturan özürlü  yurttaşlarımızın başta Anayasa'mız olmak üzere 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun ve uluslararası sözleşmelerle tüm yurttaşlarımızın eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkı güvence altına alınmıştır.
Toplumumuzun ayrılmaz bir parçası olan özürlülerimizin yaşamın her alanında karşılaştıkları sorunları çözümleyerek  toplumsal yaşama aktif olarak katılımlarının sağlanması ve desteklenmesi sosyal-hukuk devlet anlayışının bir gereğidir.
Kanunun 50. Maddesinde “bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.” İyileştirilmesi yapılmıştır.
Sözleşmenin 8. Maddesinde “Farkında lığın Artırılması” kapsamında “Aile dâhil toplumun her kesiminde özürlülere yönelik farkında lığın arttırılması ve özürlülerin hakları ve insanlık onurlarına saygı duyulmasını teşvik etmek”; “Yaşamın her alanında özürlülere yönelen klişeler, önyargılar, incitici uygulamalar ile cinsiyet ve yaş temelli ayrımcı davranışlarla mücadele etmek” için “Toplumda farkındalık yaratmaya yönelik etkin kampanyaların tasarlanması, başlatılması ve sürdürülmesi (“Özürlü
bireylerin haklarının kabul edilebilirliği konusunda toplumun eğitimi, Özürlülere yönelik olumlu yaklaşımların ve toplumsal farkındalığın artırılması, Özürlü bireylerin becerileri, meziyetleri ve yeteneklerinin işyerlerine ve  iş piyasasına katkısının  toplumca  tanınmasını  teşvik etmek amacıyla 3 Aralık “Dünya Engelliler Günü” olarak kabul edilmiştir.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü' nde ailemizde veya da yakın çevremizde bildiğimiz veya da bilmek istemediğimiz engellilerimizin varlığını önce kabul etmemiz daha sonra da yaşadıkları veya da yaşayabilecekleri problem ve sorunlarına ne gibi çareler üretip yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi engelliliğe sebep olan nedenleri bir defa daha gözden geçirip niçinleri ile nedenlerini ortadan kaldırabilmek için neler yapabileceğimizi 5 dk da olsa bir defa daha düşünmenizi isterim.
Engelli sayımızın artmaması için engelliliği oluşturan nedenlerin bertaraf edilmesi için en ufak bir gayret veya da düşünce ile toplumsal olarak ne kadar çok mesafe kat edebileceğimizin farkında olmalıyız diye düşünürüm.
Çünkü engellilik maddi fakirlik olduğu gibi engelli olarak da yaşama direnmek ise mali külfiyet ister.
Engelsiz sağlıklı günler dilerim.