Acı mı mutluluk mu?

Yaşar Koca

Hiç düşündünüz mü: Acı ve mutluluk duyguları arasındaki fark nedir? İnsanı insan yapmada hangisi daha etkilidir? Birçok kişi hayatında az veya çok acıyı da mutluluğu da tatmıştır. Mutluluk hepimiz için tek hedef olarak belirlenmiştir. Mutlu olduğumuz anlar çok kısa süreli ve çabuk geçer. Örnek mi istersiniz: Bir çocuğunuz dünyaya geldi. Mutlu oldunuz. Bir zaman sonra alışırsınız ve sıradan hale gelir bu mutluluğumuz. Askere giden oğlunuz askerden sağ salim sıhhatli döndü. Ne kadar mutlu oldunuz değil mi? Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün… Aynı şekilde verilen örneklerin zıtları bize acıyı tattırır. Genç yaşta eşini kaybeden, oğlunu askerde şehit veren anne baba, amansız bir hastalığa yakalanan yakınımız bize çok acılar tattırır mutlaka. Bu örnekleri vermek istemezdim. Ama hayatın gerçeklerini değiştiremeyiz ki. Yaşadığımız acılar mutlu anlarımızdan daha çok bize hayata bağlanma arzusu ve gücü verir. Yıkılmamayı ve daha sımsıkı hayata sarılmayı üzüntülerimiz öğretmiştir. Bazen yaşadığımız acılar bizi hayata küstürmüştür. Ama sonunda mutlaka bu acılara inat: “Yıkılmayacağım bana çektirenlere inat onların yüzünü güldürmeyeceğim” deriz. Ve güldürmemeliyiz de…

Acılarımız bize mutluluğun veremeyeceği çok şey verir. Mutluluk bizi şımarıklaştırır. İnsanlara tepeden baktırır. Daha doğrusu bizi gerçek insan olmaktan çıkarır. Ama acılar öylemi? Bize insanların dostların gerçek değerini anlatır. Düşünebiliyor musunuz,  acılar imkânsızlıklar içinde iken, herkes senden uzaklaşmış, ama bazıları var ki hala senin yanında derdine ortak olmak istiyor. Seninle hemdert oluyor. Yine senden hiç menfaat gözetmeksizin arıyor hatırını soruyor. Ama öyleleri vardır ki, iyi günlerinde sana köpekler gibi yaltaklanan senden en küçük menfaat elde etmek için olmadık yalakalıklar yapanlar artık yok. Ama gerçek samimi dostlar yine yanındalar. Nasıl böyle insanların değeri diğerleri ile aynı olur? Bu acılar sana gerçek dostlarını göstermedi mi? Şimdi acılar mı yoksa mutluluklar mı bize daha fazla değer katar?

“Hiç kimse mutlu birinden hoşlanmaz.” Mutlu olan insanları gerçekten sevenler azdır. Yapmacık sahte dostları elbette vardır. Ama gerçek dostları ne yazık ki pek yoktur. Ve tabii dünyadaki insanların çoğunluğunu acı çeken insanlar oluşturur. Gerçekte mutluluk kelimesi biraz göreceli bir kavramdır. Herkesin mutluluk anlayışı farklı farklıdır. Birçok kişinin mutluluk kavramı para ile, madde ile doğru orantılıdır. Kimi insanlar mutluluğu aşkta sevgide arar. Kimi insanlarda mutluluğu makam mevkide ararlar. Ancak bu insanların hiçbiri o mevkileri elde ettiklerinde sanıldığı gibi mutlu değillerdir. Siyasete girdiğine bin pişman olan kişiler tanırım, zengin ama mutsuz, belli makam mevkiye gelmiş ama ne yazık ki huzursuz o kadar insanlar var ki… Esas mutluluk acı ile kardeştir. Birbirinden ayrılmaz et tırnak gibidir. Önemli olan mutluluk ve acıyla yaşamayı başarabilmektir. Yeri gelir “zaman zaman ağlayacaksın güldüğünden fazla, ama yinede sevecek ve sevileceksin.”

Hadi şimdi kalk ve pencereni aç ve bırak, bir meltem içeri girsin. Mutluluğu hissetmeye başla. Acı gelecek diye pencereni kapatma. Kapalı olan pencerene acı giremez ama mutluluk da giremez. Buna hakkımız yok. Kış gelecek diye sonbahara kızılmaz. O zaman ilkbaharda, yazda kışın habercisi değil mi? Onlara neden kızmıyoruz o zaman.

 

Her mevsimin kendine göre güzel yahut güzel olmayan tarafları mutlaka vardır. Biz güzel taraflarını bulmaya çalışalım.

Acılara inat acılarla yaşayarak mutluluğu yakalamaya koşalım.

Mutlu güzel yarınlar ümidiyle…Hoşçakalın

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.