Edep, adap, nezaket; bunların hepsi Sünnet-i Seniyye’dendir. En güzel edep sahibi olan beşer Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Edepli olmak; adab-ı muaşeret kurullarına riayet etmek demektir. Bu kuraların neler olduğu Hz. Peygamberin sünnetinden görülecektir.
Peygamberimizin insanlar için rehber ve örnek oluşu, Onun adabının ve edebinin Müslümanlar tarafından yerine getirilmesi demektir. Bireysel yaşamımızda ve davranışlarımızda, aile ilişkilerinde, yeme-içmede, yatıp-kalkmada, komşulukta, misafirlikte, dostlukta, arkadaşlıkta, temizlikte, ibadette, hülasa her konuda her şeyin en mükemmelini Hz. Peygamber yapmıştır. Bu konulardaki Peygamberi usuller adab-ı muaşerettir.
Peygamber ümmetinin güzel, mutlu ve huzurlu bir hayat yaşaması Hz. Peygamberi taklit ve takiple olur. Hz. Peygamberin hayatını takip eden, taklit eden hayatının tamamını ibadete dönüştürmüş olur.
Hz. Peygamberin ümmeti olmak, Peygamber adabı ve edebi üzere bir hayat yaşamayı gerektirir. Sadece Peygamberimize inanmak, ümmeti olmak için yeterli değildir. Bunun davranışa dönüşmesi, eylemlerin Peygamberi sünnete uygun olması, konuşmaların ve söylemlerin Sünnet merkezli olması gerekir. Kendi başımıza geliştirdiğimiz bir hayat şekli, yöntemi ve usulü, Peygamberi sünnetle örtüşmeyen bir yaşam biçimi, bizi Peygamber ümmeti yapmaz.
Ümmet; birlikte hareket etme şuuru ve eylemidir. Ümmet, aynı heyecanı yaşar, aynı duyguyla hareket eder, aynı duruşu gösterir. Ümmeti teşkil eden insanların ortak noktası aynı ilaha, aynı Peygambere, aynı kitaba ve aynı dine inanmalarıdır. Peygamberimiz Müslümanı tarif ederken, Onların bir vücut gibi olduğunu, vücudun bir organının rahatsız olmasıyla nasıl ki diğer organlar da rahatsızlık çekiyor ve acı duyuyorsa ümmeti oluşturan insanlar da mekanları birbirlerinde uzakta bile olsa aynı derdi çekerler, aynı konuda göz yaşı dökerler, aynı dava için can ve kanlarını verirler, hatırlatmasında bulunmuştur.
Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz; “Hiçbiriniz emrettiğim ve yasakladığım şeylerden birisi kendisine sorulduğunda, “biz bilmeyiz, biz sadece Allah’ın kitabında bulunana tabi oluruz” demesin” buyurmuştur. Peygamberimizin bu uyarısından da anlıyoruz ki, Peygamberi söz, davranış ve tavırlar Müslümanlar için belirleyicidir, modeldir ve yol göstericidir. Hayatı edepli yaşamak da Hz. Peygamberin uyarılarını dikkate alarak gerçekleşir. Hayatın tamamını Peygamberi sünnet üzere geçirmek “Adab-ı Muşaret Kurallarına” riayet etmek demektir.
Adab-ı Muaşeret kuralı olarak birkaç fiili örnek vermek gerekirse, yine Hz. Peygamberin sözlü ve davranışa dönüşmüş sünnetine bakmak gerekir. Peygamberimize “En hayırlı iş hangisidir Ey Allah’ın Resulü” diye sorulduğunda, içinde bulunduğu ortamı, soruyu soranların durumunu, o günün gündemini dikkate alarak farklı cevaplandırmıştır. Bu soruya bir defasında; “Yemek yedirmen, tanıdığın tanımadığın kimselere selam vermendir”, bir başka defa, “anne ve babana hürmet etmendir” bir başka defasında da, “çoluk çocuğun için nafaka temin etmen, çalışmandır” cevabını vermiştir. “Yemeğe başlarken, eve girer çıkarken besmele çekin. Konuşmaya selam ile başlayın. Eve girdiğinizde ehlinize selam verin. Elbise giymeye sağdan başlayın. Misafirinizi kapıya kadar uğurlayın. Bıyıklarınızı kısaltın. Tırnaklarınızı kesin. Koltuk altı ve eteklerinizi tıraş edin” gibi Peygamberi uyarıların davranışa dönüşmesi adab-ı muaşeret kurallarından bazılarıdır.
Adab-ı Muaşeret kurullarına riayet ederek yaşayan bir Müslüman edeplidir, ahlaklıdır ve itibar sahibi güvenilir bir kimsedir. Allah tarafından sevilir, kullar tarafından sayılır. Her Müslümanın adab-ı muaşeret üzere bir hayat yaşaması gerekir.