ADALET VE SERBEST KIYAFET

Reşit Öztürk

Sevgili okurlar, bu hafta iki konuya değineceğim. Birincisi adalet. Adalet istiyoruz cümlesi, birçok insanın söyleyebileceği bir cümledir. İşin doğrusu da budur. Burada önemli olan sistemden ne ölçüde haksız çıkar edindiğinizdir. Ne kadar haksız çıkar edindiyseniz, adaletten de o ölçüde kaçarsınız.

Toplum halinde yaşarken ister istemez belli kurallar oluşur. Bu kurallar, o zamandaki insanların ortak kabulleriyle oluşur. O topluma, daha sonradan katılan insanların özel durumları, zevkleri, hassasiyetleri, düşünceleri önceden kabul edilen o kurallara uymayabilir. Dolayısıyla kuralları ya güncellemek durumundasınız ya da sıkıntıyı göze alıyorsunuz demektir.

Ahmet'e ayrı, Ayşe'ye ayrı davrandığınız zaman o toplumda kaosa neden olursunuz. Toplumu yönettiğinizi sanırken sıkıntının da asıl kaynağı pozisyonundan kurtulamazsınız. Yöneticilik, çok zor ve tecrübe gerektiren bir iştir. Bu işe soyunurken bunları düşünmek gerek.

Adaletin ne kadar önemli olduğunu anlamak için belki de adaletsizliği yaşamak gerekir. Böylece diğer insanlara adalet dağıtırken daha hassas olabiliriz.

Öncelikle herkesin zevkinin birinci mevki olduğuna inanacaksınız. Farklı inanç guruplarına karşı hoşgörülü olacaksınız. Aşağılık kompleksi içinde asla olmayacaksınız. İşinizi yapacaksınız. Kadere inanacaksınız. İşte ancak o zaman huzura erersiniz.

Peki, siz niçin bu konudan bu kadar uzun uzun bahsettiniz diyenler olabilir? Onlar muhtemelen beni yakından tanımayan okurlarımdır. Beni tanıyan arkadaşlar, bu söylediklerimin bir gerçeğin ifadesi olduğunu bilirler.

Ben yakın çevremde de aynen dediğim gibiyim. Zaten aksini düşünmek de mümkün olmaz. Başka yaşayıp başka konuşanlar bir gün susarlar. Benim olduğum ortamlarda adaletin ne olduğunu bizzat yaşayarak görme imkânına kavuşursunuz. Çok sıkıntılar çektiysek bu yüzdendir.

Kendi üç kuruşluk menfaati için arkadaşını veya toplumu yüz kuruşluk zarara uğratan benim dostum olamaz. Benden uzak olsun, gitsin kendi gibilerinden bu toplumda çok var zaten, onlarla mesut bahtiyar yaşasın, tabi yaşayabilirse. Adaletin kılıcını her gün ensesinde hisseden bir insanın durumu da zordur, ona da acımamak imkânsızdır.

Yeni gittiğim ortamlarda taşların yerine oturacağını, adaletin geldiğini herkesin göreceğini, farklı gurupların barış içinde yaşayacağını söz olarak hep vermişimdir ve bunun böyle olduğunu bir iki yıl içinde tüm arkadaşlarım görmüştür. Taşlar yerine oturacak arkadaşlar! taşların yerine oturmasından rahatsız olanlar çekip gideceklerdir. Bırakın gitsinler, yolları açık olsun, görevini misyonunu tamamlayan arkadaşları yolcu etmesini de bilmek lazım.

Bir diğer konu, okullardaki serbest kıyafet konusu. İşin içinde olan birisi olarak, beşbuçuk yaşından beri okula giden biri olarak ve bir vatandaş olarak benim de söylemek istediklerim var. Serbest kıyafetin getireceği olumsuz durumları vatandaşlarımız bana dile getiriyorlar. Ben de şöyle diyorum, biz eğer çocuklarımıza nasıl giyineceklerini hala öğretemediysek, işin daha başındayız demektir. Öğretmeninin kıyafetinden, öğrencisinin kıyafetinden korkan bir toplum bana gösterebilir misiniz? Yazıklar olmuş o topluma verilen emeklere, yazıklar olmuş o toplum için verilen canlara, çekilen sıkıntılara.

İlim yuvalarının, korkunun ve kaosun adresi olarak değil, bilginin ve güvenin adresi olarak anılmasını toplum olarak sağlamak durumundayız. Bu konuda herkesin görevleri vardır, lütfen Başka Türkiye Yok! bunu unutmayalım derim. Kalın sağlıcakla.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.