Hak, Mikail'e Sen aşağıya git, aslan gibi ondan bir avuç toprak kap. buyurdu. Mikail, dünyaya gittiğinde toprak almak için elini uzattı. Toprak inledi ve kaçmaya başladı. Yakarıp gözyaşı döktü. Gönlü yanarak yalvarıp didindi. Kanlı gözyaşıyla yemin etti. Seni, ulu arşın taşıyıcısı yapan lütuf sahibi, benzersiz Hak adına, dünya rızıklarının ölçeği için görevlisin. Fazilet susuzlarına su dağıtansın. Çünkü Mikail kelime olarak 'keyl'den türemiştir ve Mikail, rızık vermede keyyaldir. Bana aman ver, beni özgür bırak. Bak, kana bulanmış hâlde söz söylüyorum.
Melek, Hak rahmeti madenidir. Mikail O yaraya bu tuzu nasıl dökerim? dedi. Aynı şekilde şeytan da kahır madenidir. Âdemoğullarını feryat ettirir. Ey yiğit! Rahmet, gazaba üstündür. Hakk'ın vasfında lütuf egemendir. Şüphesiz kullar onun huyuna sahiptir. Onların tulumu onun ırmağının suyuyla doludur.
Hakk'ın o elçisi, yol almadaki kılavuz, İnsanlar, padişahların dinindedir. Mikail, eli ve yeni amacından boş hâlde din sahibine döndü ve Ey sırrı bilen tek padişah! Toprak beni inleme ve ağlamayla bağladı. Gözyaşı senin huzurunda değerlidir. Ben dinlemezlik edemedim. Ah ve inlemenin senin huzurunda çok değeri vardır. Ben onun hukukunu bırakamadım. Senin huzurunda ıslak gözün çok değeri vardır. Ben nasıl mücadele ederdim?
Namaza gel ve ağla diye kula günde beş defa ağlama daveti vardır. Müezzin Haydi kurtuluşa narası ve o kurtuluş, bu ağlama ve isteyiştir. Kederle hasta etmek istediğinin gönlüne, ağlama yolunu kapatırsın. Böylece bir kovucu olmadan bela yerleşir. Çünkü yalvarışına bir şefaatçi bulunmaz. Beladan kurtarmak istediğinin canını yalvartırsın. Kur'an'da buyurdun ki Üzerlerine büyük kahır gelen ümmetler, belanın kendilerinden geri dönmesi için o anda nasıl yakarmadılar? Fakat gönülleri, katı gönül gibi olmuştu. O günahlar, onlara ibadet görünüyordu.*
Kişi, kendini günahkâr ve inatçı bilmeyince gözünden yaş nasıl akıtabilir?
Enam, 43.