Allah'ımız, İsrafil'e: Git, o topraktan avucunu doldur, gel. dedi. İsrafil de yeryüzüne geldi. Toprak ülkesi yine ağlamaya başladı: Ey Sûr meleği ve ey hayat denizi! Ölüler senin nefeslerinle can bulur. Sûr'dan büyük bir ses çıkarırsın. Mahşer çürümüş insanlarla dolar. Sûr'a üfleyip dersin: Haydi! Kalkın, ey Kerbela şehitleri! Ey ölüm kılıcıyla ölüm görmüşler! Dal ve yaprak gibi topraktan baş çıkarın.
Senin rahmetin ve o etkili nefesinle, senin diriltmenle bu âlem dolar. Sen rahmet meleğisin, rahmet göster. Arş'ı taşıyansın ve bağışların kıblesisin. Arş, bağış ve adalet madenidir. Altında bağşlama dolu dört ırmak vardır. Süt ırmağı, ebedî bal ırmağı, şarap ırmağı ve Dicle gibi akar su. Arş'tan cennet ülkesine giderler. Yeryüzünde de bir şeyciği görünür. O dördü burada başlamış olsa da neyle? Yokluk zehriyle ve acı zehirle. Kara toprağa o dördünden bir yudum döküldü. Bu fitne koparıldı. Bu aşağılık kişiler, onun aslını arasın diye. Bu insan olmayanlar, bizzat bununla yetindi.
-Yaratıcı- çocuklara süt verdi. Her kadının göğsünü pınar yaptı. Kederi ve düşünceyi yok etmek için şarabı üzümden akıtıp pınar yaptı. Hasta bedenin ilacı bal için, arının içini pınar yaptı. Temizlenmek ve içmek için köke ve dala, herkese su verdi. Bunlardan asıllara doğru iz götürmen için. Ey boşboğaz! Sen bununla yetindin. Şimdi toprağın macerasını, İsrafil'e ne efsun okuduğunu dinle.
O, İsrafil'in önünde suratını astı. Yüz tür şekil ve dalkavukluk yaptı. Yücelik sahibi pak zatın hakkı için, bu azabı bana helal görme. Ben bu dönüştürmeden bir koku alıyorum. Başımda kötü bir düşünce koşuyor. Sen rahmet meleğisin. Rahmet göster çünkü Hüma, bir kuşu incitmez. Ey dert sahiplerinin şifa ve rahmeti! Sen de o iki iyi işlinin yaptığı gibi yap.
İsrafil, çabucak padişaha geri geldi. Allah'ın huzurunda özrünü ve macerayı söyledi. Dıştan, al diye emir verdin. Gönlümeyse bunun aksini ilham ettin. Kulağıma almayı emrettin, aklımaysa katı şeklinde alma diye buyurdun. Rahmet gazaba üstün olarak öne geçti. Ey fiilleri yaratan ve güzel işli Rab!