Bu kavramı çok duyuyoruz. Fakat gerçek manada bu düzenin ne olduğunu bilmiyoruz ve bugünkü dünyada da örneği yoktur. Adil Düzenin ne olduğunu ya da ne olmadığını öyle bir kaç sayfalık yazı ile anlatmak mümkün değildir. Ancak bu konuda bir fikir verebiliriz. Adil Düzen değince aslında aklımıza ilk başta "İslâm Düzeni gelmektedir. Öyle ise "İSLAM DÜZENİ NEDİR?" sorusuyla konuya girmeye başlayalım:
Her şeyden önce “İSLAM DÜZENİ” demek “kurallar düzeni” demektir. Bu düzende insanlar yöneticilerin emrinde olmazlar, kuralların emrinde olurlar. Kurallara uymayanlar hesabı yöneticilere vermezler, “hakimlere” verirler. Hukuk karşısında yöneticiler ile halk birdir, hatta hakimler de birdir. Çünkü hakimler aleyhine de hakimlere gidilebilmektedir. Ancak hakimlerin verdiği kararlar uygulanmaktadır. İslamiyet buna “şeriat ahkâmı” demektedir. Batılılar ise buna “hukuk düzeni” diyorlar. Hukuk düzeninin yani şeriat ahkâmının dört dayanağı vardır. Bu dört direk olmazsa “hukuk düzeni” olmaz, “ahkâm şeriatı” oluşmaz.
Şeriat demek/Hukuk düzeni demektir. Bütün hukuk kuralları Yüce Rabbimizin ayetlerine dayandırılmaktadır. Peygamberimiz (SAV)' in uygulamaları esas alınmaktadır. İlahi talimatlar doğrultusunda hukuk sistemi oluşturulur. Aralarındaki ihtilafları çözmek için Nisa Suresi 59. Ayet-i Kerime'yi esas alırlar. Allah Teâlâ; "Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir" buyurmaktadır
İslâm /Barış düzenidir. Aynı topraklarda yaşayanlar, dinleri ve ırkları ne olursa olsun, barış içinde yaşarlar. Çıkan nizaları “hakimler” yoluyla çözerler. Topraklarını korumak için ortak ordu oluştururlar. Bu orduya isteyenler bedenleri ile katılırlar, isteyenler bedelle katılırlar. Hakimlerin verdikleri kararları uygulamada ordu teminattır. Hakimler için kanun ayetlerdir, hadisler yönetmeliklerdir.
Adil ekonomik düzendir. Bu düzen de özel mülkiyetle ve faizsiz kredi ile sağlanmaktadır. Tekellere ve sömürüye karşı ekonomik ve hukuki tedbirler alınır. Faizsiz kredi konur. Sermayeden yılda kırkta bir vergi alınır. Bu suretle tekel oluşması önlenir. Fiyatlara ve ücretlere müdahale edilmez. Krediler, resmi fiyat ve ücret üzerinden faizsiz ve icrasız verilir. Batılılar buna “liberal ekonomi” diyorlar.
Hak düzenidir. Yeryüzü insanlığındır. Çalışmayan veya çalışamayanların da yaşama hakları vardır, bunlar hakları olan kira paylarından geçinirler. Aidatsız ve primsiz sigortalanırlar. Batılılar buna “sosyal haklar” diyorlar. “İslâm düzeni” kısaca işaretleri ve temel esasları bunlardır.
Adil düzende iş birliği esastır. Kollektif akla önem verir. İnsanlığın faydasına olan her gelişmeye açıktır ve sonuna kadar destekler. " İlim Çin'de de olsa alınız" düsturuyla hareket eder. Bilim insanlığın ortak mirasıdır. Kimse tekeline alamaz. Dış dünya ile ilgili iletişimine önem verir. Adil düzenin öncüsü merhum Necmettin Erbakan'ın dış politika ile ilgili uygulamaları, söylemleri ve eylemleri bizim için bir rehber niteliği taşıdığına inanıyorum. Bu konu ile ilgili bir paylaşımı yazıma eklemek istiyorum:
Dış politika, bir ülkenin dış dünya ile siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkileri yönetme sürecini kapsayan tüm ilişkilerin bir arada ele alındığı bir kavramdır. Dolayısıyla, her ülkenin güçlü bir dış politika geliştirmesi kritik bir öneme sahiptir. Devlet adamları bu amaca yönelik çalışmalar yapar ve dış politika alanında öneriler sunar. Necmettin Erbakan, Türk siyasi arenasında belirgin bir konuma sahip olup, 1969 yılından vefatına (2011) kadar Türk siyasetine ve dış politikasına farklı perspektifler getiren etkileyici bir devlet adamıdır. Onun Milli Görüş ideolojisi çerçevesinde şekillenen Adil Düzen yaklaşımı, bu araştırmanın odağını oluşturan onun dış politika anlayışını da şekillendiren ana unsurdur. Renkli bir siyasi kişilik olan Erbakan, sıradışı söylem ve eylemlerde bulunmuştur. Eğitim ve çalışma yılları, siyasi düşüncelerinin oluşmasında belirgin bir etkiye sahiptir. Erbakan’ın İslami referanslala örülü Adil Düzen yaklaşımı, ekonomik, siyasi, ahlaki ve bilimsel boyutları içinde barındıran dört temel alana odaklanır. Bu düşünce çerçevesinde, Erbakan’ın yazıları, konuşmaları ve çizimleri değerli bir bilgi hazinesi olarak öne çıkar. Erbakan’ın siyasi üslubu incelendiğinde, olayları akılda kalıcı ve dikkat çekici bir biçimde ifade etmek adına farklı kelimeler ve ifadeler kullandığı görülmektedir.
Adil ekonomik düzen, özel mülkiyeti ve özgür girişimi yasaklayan, devlet için fertleri feda edip insani yetenekleri kısırlaştıran, temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan, ahlak ve maneviyatı yozlaştıran komünist sistem ve sonrasında faiz ve fırsatçılık yoluyla sömürü sermayesini tekelleştiren; devletin dizginlerini ele geçirip fertleri demokrat robotlar haline getiren; küreselleşme adı altında insanlığı köleleştiren ve bu sistemi sürdürmek için savaş, işgal, anarşi, uyuşturucu, fuhuş, mafya gibi her türlü ahlaksızlığı ve zorbalığı mubah gören kapitalist sistemin bekleneni verememesi ve adaleti temin edememesi üzerine ihtiyaç duyulan ve bu ihtiyacın her geçen gün arttığı bir sistemdir.
Adil Düzen’de faiz olmaz. Çünkü faiz, haksızlıktır, zulümdür. Üretmeyenlerin üretenlerin elinden faiz miktarı kadar malı zorla almalarıdır. Kapitalist Düzen’de faiz nedir? Malı üretiyorsunuz, toplumun faydasına arz ediyorsunuz. Buna karşılık üretiminize eşdeğer tüketme hakkınızı gösteren senedinizi yani paranızı alıyorsunuz. Kapitalist Düzen’de bu parayı bir bankaya koyuyorsunuz. Bir yıl sonra faizinin ilavesi ile beraber bu para size iade ediliyor. Siz bu bir yılda yeni bir üretim yapmadınız. Buna mukabil size üretim yapmadan ilave bir tüketim hakkı veriliyor. Kapitalist Düzen bu tüketim hakkını nereden veriyor? Ya açıktan para basarak veriyor.
Bu takdirde bu herkesin hakkını alıp size vermek demektir. Çünkü açıktan basılan para arz-talep kaidesine göre mevcut malların fiyatlarını yükseltir. Veyahut da başka bir üretenin hakkını alıp size vermektedir. Bu da o kimsenin yani üretenin, yani emekçinin, yani fakir fukaranın hakkını alıp, getirip size vermek demektir. Her ikisi de haksızlıktır ve zulümdür. Bunun için faiz yiyen insan, fakir fukaranın gözyaşını içen, etini ve kanını yiyen insan gibidir. Kan içen bir vampir durumundadır. Saadeti başkalarının ızdırabında arayan insan durumundadır. Adil düzen akl-ı selimin, müspet bilimin, vicdani kanaat ve tatminin, tarihi birikim ve tecrübelerin, İlahi dinin prensiplerinin ve evrensel hukuk kaidelerinin ortaklaşa doğru bulduklarını kabul edip, yanlış bulduklarını ise sisteme dahil etmeme üzerine kurulmuştur.
"Adil düzen" ismiyle müsemmadır. Her alanda adaletli olmayı gerektiren bir sistemdir. Hukuk kuralları belli bir ölçüye göre şekil alırlar. Meclisteki parmak sayısına göre değil, hiç bir etki altında kalmadan Allah Teâlâ'nın ve Rasülunun koyduğu esaslara göre hukuk kuralları belirlenir. Yani her platformda Hâk'kı üstün tutan sistemin adı "Adil Düzen" dir. Bütün insanlığın arzuladığı düzen aslında bu düzendir. Lâkin şeytanın yeryüzündeki temsilcileri bütün güçlerini kullanarak Hâk Teâlâ' nın düzenini karalamaya ve kötü göstermeye çalışıyorlar. Bu konuda da kendilerine epeyce taraftar buluyorlar. Zira Hâk- Batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir. Velen tecide lisunnetillahi tebdilaa" Allah Teâlâ'nın öteden beri kanunu budur. Kıyamete dek devam edecektir.
İnsanlığın dünya ve ahiret saadeti için İslâm Düzeni şarttır. Allah Teâlâ indinde yegane din islâmdır. Kim İslâmdan başka bir din ve düzen ararsa ondan asla kabul edilmeyecektir. İslâm düzeni dışında düzen arayanların halı ortadadır. Onlar hem dünyada hem de ukba aleminde rezil-u rusvay olacaklardır. Biz İslâm düzeni dışındaki nizamları asla kabul etmeyiz. Rabbimiz sahidimizdir. Kurtuluş İslâmdadır. Selâm ve dua ile...