TÜRKİYE CUMHURİYETİ misakı milli sınırlarının hangi zor şartlar ile kurtarılıp kazanıldığını tekrar tekrar konuşup anlatmaya gerek yok sanırım.
Ancak bir dakikada olsa düşünüldüğünde Türk milletinin Türk topraklarının üzerinde emel ve ihtirazlarının devam ettiğini görmekte o kadar zor olmasa gerek.
Ege Denizinde adalara, deniz ve hava güvenlik sahasına ihtirazların hala devam ettiğini düşünürsek bugün bizim için Güney Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs diye adlandırdığımız Kıbrıs'ın Avrupa birliğince tamamı Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul görülüp Rum kesimi söz sahibi oluyorsa bilindiği kadarı ile de tamamı Türk toprağı olan Kıbrıs' ın zamanında bizlerce kiraya verilmesi bugün Kıbrıslı Rumların dünya milletlerince tanınması ve hatta Kıbrıs Cumhuriyeti olarak söz sahibi olmaları bizim ise 40 yıldır süre gelen müzakereler ile adeta bekletilmeye alınmamız bizleri birçok şeyi düşünmemize sevk ettirmez mi?
Dün kiraya verdiğimiz toprakların tamamında bugün söz sahibi olamamak sizlere ne düşündürür yavru vatan dediğimiz vatanın tamamında?
Gelelim ana vatana 80-90 yıldır nasıl ayrıştırılarak yönetiliyoruz!
Ancak şu bir gerçektir bu millet zamlar ile yönetiliyor ya ay sonunu atlatmaya ya da günlük temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor yıllarca. Bu milletin gerçekleri görmemesi için yorulması, düşünememesi, bitap düşmesi için yıllardır izlenen politika ve polemik söylevlere bakalım mı?
Cumhuriyetçiler, şeriatçılar, sağcılar, solcular, aleviler, suniler, faşistler, komünistler, dinciler, dinsizler derken en sonunda ergenekoncular, ergenekoncu olmayanlar, darbeciler, darbeci olmayanlar Peki yıllardır bu polemik söylevler bizlere ne kazandırdı ne kaybettirdi hiç düşündük mü? Yoksa bir rüzgâra kendimizi kaptırdık gidiyor muyuz nereye kadar?
Farkında mıyız bizlerden hep bir şeyler isteniyor. Yıllardır konumuz olduğu için ilk akla gelen ruhban okulunu açtık mı peki? Birde bir kilise var yurdum topraklarında yaklaşık 200 yıldır kapısı kapalı.
Kapının adı kin kapısı! Niçin açılmaz adına kin kapısı denilen o kapı hiç düşündük mü?
Bunlar yurdun batısında, güneyinde. Dönelim yüzümüzü doğuya ne görüyoruz otuz yıldır vatanın bölünmez bütünlüğü için canla başla şehitler vererek maddi manevi mücadele ile dökülen kanlar.
Ne oldu şimdi? Hepsi bir rüya mıydı? Saddam'ın zulmünden kaçan peşmergelere günlerce, aylarca koruyup bakmadık mı? Bugün de hayla olduğu gibi.
Gelelim şimdi Suriye' ye. Esat' ın zulmünden kaçanlara bakmıyor muyuz? Elbette Saddam'ın zulmünden kaçanlara da olduğu gibi.
Bu şimdi değil tarih boyunca da hep böyle olmuş zulüm, baskı görenler Türk devletlerine sığınmış öylede kalmış. Ancak Türk devletleri de dış ve iç mihrakların oyunları ile yok edilmeye çalışılmış.
Neden biz kime ne yapmıştık ki?
El âlem doğal gazını yurdum topraklarından geçirtir Avrupa' ya, dünyaya satar, Avrupa halkı dünya halkı doğal gazı biz Türk milletinden daha ucuza kullanır, bize gelince en pahalı.
Arap ülkelerinin Orta doğunun her türlü problemleri, halkının sıkıntıları ile bizler uğraşırız kapı komşumuz diye burnumuzun dibindeki Petrolü, akaryakıtı yine biz pahalı kullanırız anlamak mümkün değil.
Dünyanın hiç bir yerinde çatışma yok ya da biz bilmiyoruz. Orta doğuda kan gövdeyi götürüyor. Dün Balkanlarda Orta Asya'da, Bosna' da, Hocalı' da, Kıbrıs'ta, bugünde güney doğumuzda. Neden? Biz Türkler kime ne yapmıştık ki?
Fıkralarla Türkiye'de mizahındaki Teyo Emmi gibi bu düşünüp yazdıklarımda yalan da yok mizah da yok. Polemik söylev hiç yok. Bence sadece gerçekler. Sizler ne düşünürsünüz bilemem. Memleket topraklarında kendime ait bir karış toprağım yok. Olanlar düşünsün diyeceğim, ancak bana sorulursa memleketimin insanları benim milletim, toprağı bizim toprağımız, Türk milletinin üzerine tapuludur diye düşünüyorum. Onun içindir ki bugünkü anayasanın değişemez, değiştirilemez ve hatta teklif dahi edilemez denilen ilk 4 maddesi bence de hakikaten değişmemeli, değiştirilememeli. Saygılar sevgiler benden gelecek en güzel yarınlar da siz değerli okuyucularımızın olsun.
Sedat YILMAZ