İstanbul Gezipark olsun, Ankara ODTÜ ormanları olsun, Hükümetimizin sanki, özellikle ağaçlarla bir sorunu varmış gibi bir durum var. Genel olarak da ağaçların toplu olduğu yerlerde, yani; parklarda orman alanlarında ve şehrin can damarı ve oksijen kaynağı olan bölgelerdeki ağaçların yerli ve yabancı büyük sermaye yatırımları uğruna sökülmesi ve yok edilmesi halktan tepki görmektedir. Bu durum halkımızı germekte ve polisin müdahalesiyle gençlerimiz ölmektedir.
Aslında park ve ağaçlar, yasalarla koruma altındadır, kavganın çıkmasındaki neden, ağaçların ve park alanlarının yok edilmesi yanında bunun, hukuk ve yasalar çiğnenerek, bir gece yarısı kaçak olarak sökülmesi ve suç işlenmesidir.
Ağaç deyince yine, İstanbul'da koruma altında olup şehrin en merkezi yerlerinde olan yalnız ağaçlar da vardır. Bu ağaçlar ki, tarihi bir yapı kadar değerlidir.
"O"nlar, İstanbul'un en yaşlı canlılarıdır. Nice baharlar kışlar yaşamış, görmediğimiz kahramanları görmüş. Acısıyla tatlısıyla yaşamını bugünlere kadar sürdürmüşlerdir. Osmanlı tarihine tanıklık etmiş, idam fermanlarını bile dinlemişler, kendi dallarında ipe çekilen ağaları, paşaları ve onların korkuyla titreyen aciz bedenlerini görmüşler.
Bakınız, yıl 1655 ortaları, yeniçeriler yine kazan kaldırmış, büyük bir kalabalıkla Topkapı sarayı önlerine gelmişler. Sipahi ve yeniçeri, elebaşları ayak divanında padişahın huzuruna çıkarak, ulufelerini ödemedikleri gerekçesiyle bazı yetkililerin idamını istediler. İdamı istenenler arasında Padişahın sevdiği kişiler de vardı. Bunu kabul etmeyen padişah listeyi veziriyle geri yolladı.
"Kullarım bu listede olan kişilerin katlinden vazgeçin, malları alınsın kendileri sürülsün" buyurdu, fakat yeniçeriler hep bir ağızdan;
"İstemezüz, katlolunmadıkça feragat etmeziz, seni dahi istemeziz.." diye bağırınca çaresiz kalan padişah, divit kalem isteyerek bostancıbaşıya; Kızlarağası Behram ağa, Kapıağası Boşnak Ahmet ağa ve Koca İbrahim ağa'nın içlerinde bulunduğu 30 kişinin "kayıtlarının görülmesi" için bir hatt-ı hümayun yazdı. Emir derhal yerine getirilerek boğdurulan bu kişilerin cesetleri, Topkapı saray duvarlarından dışarı atıldı. İçlerinde kaçanlardan Hasodabaşı Üsküdar'da yakalanarak boğduruldu, katledilenlerin başları sipahilerce kesilerek Atmeydanı'ndaki "Ulu Çınarın" dallarına asıldı.
Dallarında insan başlarının sallandığı çınar ağacı günlerce halk tarafından korku ve endişeyle izlendi. Gören görmeyene, duyan duymayana anlattı. Sultanlarımızı vezirlerimizi gören ağaçlarımızın hikayelerine devam edeceğiz.
Saygılarımla.