AHİRET SERMAYESİ

Sami Kesmen

            Vakıf; dini tanımı itibariyle, bir malın aslının korunması kaydıyla gelirinin Allah yolunda harcanması demektir. Diğer bir ifadeyle, malın bir kısmını Allaha teslim edip, gelirini hayri işlerde tasarruf etmektir. Ömrü zamanla sınırlı olan insan, ebedi olan ahiret hayatı için bütün sermayesini de yine bu kısacık zaman diliminde/dünya hayatında temin etmek durumundadır.

İnsan ömrünün ortalama 60-70 yıl olduğunu, bunun yarısının uyku ile, bir kısmının çocuklukla, bir kısmının da ihtiyarlıkla geçtiğini dikkate alırsak, insanoğlu bu zamanın ancak üçte birini zinde olarak/faal olarak yaşayabilmektedir. Bu nedenle de, ebedi olan ahiret hayatı için bu kadar kısa zamanda yüklü bir manevi sermaye sahibi olmak  bir takım özel tedbirlere ve gayretlere bağlıdır.

İnsan, fiziksel ölümünden sonra da yaşamak, dünya hayatındaki manevi kazançlarını arttırmak istiyorsa, kendisinden sonra amel defterinin kapanmaması için yaşadığı sürede bir takım hayri iş ve hizmetler yapması gerekmektedir.

Kişi yaşarken, ölümünden sonra diğer insanların istifade edeceği bir takım faydalı işleri yapmış ve  onları da vakfetmişse, işte o kimse öldüğü halde yaşıyor demektir. Onun amel defteri kapanmamıştır. Peygamberimiz; sadaka-i cariye verenlerin, hayırlı evlat yetiştirenlerin ve faydalı ilim bırakanların amel defterinin kıyamete kadar kapanmayacağını ifade buyurmuştur.

Sadaka-ı cariye denince akla; vakıf, hayri hizmetler, karşılığında dünya nimeti düşünülmeyen iş ve işlemler gelir. Vakıf; Kur’an ifadesiyle karşılık beklemeden Allaha borç vermektir.

            Peygamberimiz; “Ölümünden sonra kişiye amel ve iyiliklerinden ancak şunlar yetişir: İnsanlara sunduğu ilim (yayınladığı faydalı eser), geriye bıraktığı ve kendisini mahcup etmeyecek hayır ve hasenat yapan  bir evlat, yaptırmış olduğu mescit ve diğer faydalı mekanlar, kazanmış olduğu maldan  yaptığı hayır ve hasenatlar” buyurmuştur.

İnsanı ölümünden sonra takip eden, öldüğü halde  ismini ve anlamını yaşatan bu hayri hizmetleri Peygamberimiz tavsiye etmiş ve  bizzat kendi hayatında bunların örneklerini sunmuştur.

Hz. Peygamberin pratik hayatından vakıf hizmetleri için alacağımız pek çok canlı örnek vardır. Mesela Peygamberimiz hicret eder-etmez satın almış olduğu bir arsayı hemen vakfederek üzerinde mescit yapılmasını sağlamıştır. Peygamberimizin, ilk iş olarak böyle bir teşebbüste bulunmuş olması, yapmış olduğu işin önemini ve ümmeti için örnek bir davranış olduğunu bizlere hatırlatmaktadır.

Yine sahabeden tarlasında su çıkan bir kişiye Peygamberimiz, bu suyu Cennetteki su ile değiştir. (Cennetteki su karşılığında bu suyu bana sat) demiştir. Sahabi, Ya Resulallah, ailemin geçim kaynağıdır burası diyerek özür beyan etmiştir. Bunu duyan Hz. Osman, tarlanın fazlasıyla karşılığını verip satın almış, Peygamberimize; Cennetteki su karşılığında bu tarlayı (tarladaki suyu) vakfediyorum, kabul eder misin(Cenneteki suyu bana vad’eder misin)demiştir. Peygamberimiz de “evet” cevabını vermiştir.

Sahabelerden Ebu Talhanın bir hurma bahçesi vardır. Ailesinin tek geçim kaynağı da bu bahçenin geliridir. “Siz sevdiğiniz mallardan Allah yolunda vakfetmedikçe iyiliğe ulaşamazsınız” mealindeki ayet nazil olunca, Hz. Talha Peygamberimize gelerek, “Ey Allahın Resulü, En sevdiğinizi Allah için vakfetmedikçe iyiliğe ulaşamazsınız ayeti geldi, benim en çok sevdiğim hurma bahçemi vakfetmek istiyorum” demiştir. Peygamberimiz “Ya Ebu Talha O bahçe senin ailenin nafakasını temin ettiğin yerindir” deyince. Ebu Talha, “Ey Allahın Resulü; ben Allaha daha yakın nasıl olabilirim ki, en çok bu bahçemi seviyorum, ve bu nedenle de bahçemi Beytülmale vakfediyorum” diyerek tek geçim kaynağı olan bahçesini vakfetmiştir. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.