Siyasetten ekonomiye, aileden sosyal hayattaki gidişatın ahlaki ve sevgi değerleri çok önemlidir.
İyi ve kötü değerlerin ya da kısaca ahlakın tümüyle ötesine geçmek ya da dışına çıkmak özgür olan bir insanın başarabileceği bir şey değildir. Belli bazı ahlak anlayışlarına karşı vurdum duymaz olunabilir, ama bir bütün yolları ve ahlaki gelişim olanağı hep var olmuşlardır.
“Ahlak, insanın fıtratındaki/doğasındaki, kötülükler/erdemsizlik yönünün arındırılışı/denetim altına
alınması ve gerektiğinde/aşırılaştığında tedavisi ve iyilik(fazilet/erdem)yönünün geliştirilmesi(kemale erdirilmesi/bilgeleştirilmesi)ve böylece insanlar arası(toplumsal)ilişkilerin barışçıl(daha az kötü/zararlı/daha çok iyi/yararlı)bir biçimde sürdürülmesi için; ilahi ve inayet ve insanı deneyimlere dayalı olarak oluşturulmuş bulunan; insanların/toplumun ve vicdanların çoğunluğunun değerini/önemini/faydasını kabul ettiği;(erdemli)düşünsel ve duygusal huylar/haller davranışsal ve eylemsel etkinlikler ve bunların gerçekleşmesine yönelik değerler(değerleri belirleyen normlar/ilkeler/kurallar ve öğütler)dir.”
Bu konu üzerinde durulması ve geliştirilmesi gereken yetimiz, akıldan da duygudan da, sezgiden de fazla vicdan olmalıdır. Ahlak değerlerimize önce yön veren ve rehberlik eden, eylem gerçekleştikten sonra da, ona uygun bir mutluluk veya hüzün duygusuyla bizi ödüllendiren veya cezalandıran vicdanımızdır. Vicdan akıldan da duygulardan da yararlanan bir yetidir ve doğuştan sahip olunmakla birlikte, her yeti gibi ihmal edilerek köreltilmeye, paslanmaya ve eğitilerek geliştirilmeye açıktır. Akılla, duyguyla ve seziyle bağlantılı olsa da ahlakın, akıl yetisinin vicdan olduğunu unutmamak ve vicdanla ilgili konulara ağırlık verilmelidir.
Kişi bazen kendine sorar; ahlaki karar ve eylemlerin temeli nedir?
Beni ahlaklı olmaya iten sebepler nelerdir?
Niçin ahlaklı olmalıyım?
Ahlaklı olmanın esas motivasyonu, ceza korkusu mu, ölüm arzusu mu yoksa ölüm korkusu mu?
Topluma uyum sağlamak mı? Gibi soruları sorup akıl ve vicdan süzgecinden her an geçirmelidir.
İnsanın asıl olan bencillik mi, özgecilik mi olduğu konusu ile insanın ahlaki kararlarının asıl temelinin duygu mu, akıl mı olduğu sorularının cevabını vicdanımızda buluruz.
Doğuştan insan olmaklığımız nedeniyle sahip olduğumuz ortak yönlerimize karşın, az çok farklı bedensel ve zihinsel yönlerimiz olduğu gibi, iyilik ve kötülüğe yatkınlık yönümüz de benzer şekilde farklıdır. Kimimiz iyiliğe daha yatkın, kimimiz de kötülüğe daha yatkın olarak doğmuş olabiliriz. Ahlak da zaten bu yatkınlıkların olumsuzlarını törpülemek, olumlularını koruyup geliştirmek içindir. Elbette bedensel yanımızın ilgileri ve istekleriyle ruhsal ve zihinsel yanımızınki farklıdır. Düşünme yetimiz yani aklımızın özellikleri, ilgileri ve istekleriyle duygu yetimiz ve gönlümüzün özellikleri, ilgileri ve istekleri başka başka başkadır.
Eğer sağlıklı ve erdemli bir insan olursak hayatımız boyunca, bütün bu farklı yönlerini uyumlu bir birliktelik içinde sürdürmeyi büyük ölçüde başarabiliriz. Çoğumuz biliyoruz ki zaman zaman içsel kavgalar yaşanıyor, ama yine de bunlar bizlerin büyük çoğunluğu için tek başına içinden çıkılmaz bir durum, bir hastalık haline dönüşmeden sağduyumuzun ve vicdanımızın sesine daha fazla kulak vererek çözülür.
İçimizde sevgi varsa adalet daha iyi dağıtılır. Sevgi birliği gerekli görür ve ikiliği ortadan kaldırır.