Canımız, varlığımızın sebebi çocuklarımızı büyütüp, okullara
gönderiyoruz. En değerli varlıklarımızı iyi insan olsunlar, başarılı
birer birey olarak kendi ayakları üzerinde dimdik durabilsinler,
vatana, millete, ailesine faydalı olsunlar diye, her şeyimizi feda
edercesine varımızı yoğumuzu onlar için seferber ediyoruz. Bunu
yaparken de bazen iyi yaptığımızı zannederek, ne yazık ki hata yapıp,
çocuklarımıza, bu kadar titizlendiğimiz evlatlarımıza istemeden zarar
verebiliyoruz.
Psikolojik ve fiziksel ihtiyaçlarını bazen hiçe sayıp sadece
başarıya odaklanıyoruz ve çocuklarımızı hep tabir edilen " Yarış
Atlarına" çeviriyoruz. Bazen de fazlaca serbestlik verip, kendine
güven kazansın, kişiliğini bulsun diyerek şımartıyor, istemeden
eğitime isyan eder hale getiriyoruz. Peki, bunun ortası yok mu,
dengesi kurulamaz mı?
"İşbirlikçi yaklaşımla çocuk ebeveyn arasında güven köprüleri
inşa edilebilir." Eğer okuldan geldiğinde yemeğini yiyip biraz
dinlendikten sonra bir saat derslerini tekrar edersen, bu akşam
bilgisayar oyununa biraz fazla izin verebilirim. " veya " Hadi ben
senin yanında kitabımı okuyayım sen de biraz test çöz." Ya da, "
Ödevlerini zamanında yaparsan hafta sonu sinemaya gidebilirsin. "
.....vs. gibi yaklaşımlarla olumlu dönüt vererek çocuğumuzla aramızda
güven tesis edebilir ve ders çalışma alışkanlığını edindirebiliriz.
Ancak burada kontrol mekanizması bizzat anne -baba olmalıdır. Olumlu
davranışlar gözlemlendiğinde verilen sözler mutlaka yerine
getirilirken, olumsuz davranışların geri dönüşü, çocuğu yapmaktan
hoşlandığı bir şeyden mahrum bırakmak şeklinde olmalıdır.
Çocuğun başarısı aile içi disipline bağlıdır. Siz TV izlerken
çocuktan çalışma beklemeyin. Siz kitap okumazken çocuğunuzun düzenli
okuma alışkanlığı kazanmasını dilemeyin. Eve geldiğinde sıcak yuvası,
güler yüzlü ebeveyni tarafından karşılanmayan, önüne sıcak yemeği
konmayan, rahatlayıp dinlenmesi için uygun ortamı bulunmayan çocuğun
sağlıklı ve disiplinli çalışma alışkanlığı kazanması zordur. Bizler
ebeveyn olarak kendi görevlerimizi tam yapmalıyız ki çocuğumuza olumlu
örnek oluşturabilelim: Kendimiz sigara içerken çocuğumuzdan sigaranın
zararlarını bilip sigaradan uzak durmasını istememiz ne kadar doğru
olur veya ondan çalışma masasını düzenli tutmasını, ders notlarını
sistemli bir şekilde temin etmesini isterken bizim odamız veya şahsi
alanlarımız ne durumda?
Çocuklar sözlerimizden bir, yaptıklarımızdan bin ders alırlar.
Çocuklarımızın cesaretlerini kırmamalıyız. "Bak falanca arkadaşın
deneme sınavından tam not aldı " " Bak komşunun çocuğu nasıl
başarıyor." gibi sözlerle, eğer çocuğu kendisiyle kıyaslamak yerine
başkasıyla kıyaslıyorsanız, başarılı olmanın tek yolunun başkalarını
ezip, onlara mani olup, onların üzerine basarak yükselmek olduğunu
sanırlar. Kendilerini daha başarılı yapmak yerine arkadaşlarını
alçaltmaya uğraşırlar. " Senin daha iyisini yapabileceğinden eminim,
bunun için yeterince zekisin " ya da " sen bu problemi çözebilecek
bilgiye sahipsin, sadece daha dikkatli davranmıyorsun. " gibi sözlerle
kendi kendini gerçekleştirmesini sağlayabilirsiniz. Bu tutum her zaman
olumlu sonuç vermeyebilir. Bu durumda da sorunun kaynağının konuya tam
hâkim olmayışı olabilir mi diye düşünmesini sağlayıp, ilgili konuyu
tekrar çalışmasını isteyebilir, ondan sonra problemi çözebileceğine
inandığınızı ona da inandırabilirsiniz. Hatta bunun için okula
gittiğinde öğretmeninden destek almasını tavsiye edip, onu araştırmaya
sevk edebilirsiniz.
Çocuğa olumlu inanç yüklemek başarısını arttıracaktır. " Başaracağına inanıyorum. " ya da " Eğer sınıfta öğretmenini dikkatlice dinlersen ve eve geldiğinde tekrar edersen konuyu anlayacağından ve tüm soruları çözebileceğinden eminim. " şeklindeki bir yaklaşım, çocuğun kendi
kendini gerçekleştirmesine yardımcı olacaktır.
Çocuklarımıza iyi ahlak kazandırmak, inançlı bir maneviyat
edindirmek, beraberinde saygı kazanımlarını da getirecektir.
Anne-babaya, öğretmenlere, arkadaşlarına saygılı olan çocuk, toplumsal
saygıyı da öğrenir ve dolayısıyla sınıf huzuruna katkıda bulunur,
öğretmeninin anlattıklarını azami dikkatle dinler, eve gittiğinde
derslerini tekrar eder, ödevlerini yapar ve ertesi gün okula
sorumluluklarını yerine getirmiş olmanın güveni ile gelir. Şu bir
gerçektir ki, hiçbir eğitim kurumunda "Öğrenciye Rağmen "
eğitim-öğretim yapılamaz. Her sabah evinden okula öğrenme ve başarma
bilinci ile gelen çocuk, eğitimin başarısına katkıda bulunan,
işbirlikçi çocuktur. Bu çocukları yetiştirmek ve olumlu kazanımlar
edindirme Okul-Öğretmen-Aile üçgeninde analiz edilebilir. Bu bağın
güçlü kurulması ve iletişimin sağlıklı sürdürülmesi başarı odaklı
eğitim için temel bir unsurdur.
Çocuğun fiziksel ihtiyaçlarının tam ve eksiksiz
karşılanması, Olmazsa olmaz bir unsurdur. Yeterince uyumayan bir
çocuğun Matematik dersinde başarılı olamadığı bir gerçektir. Bunun
dışında sağlıklı ve dengeli beslenme ise en temel ihtiyaçtır. Eğitim
bilimci MASLOW"un öğrenme modeli olan piramidinin tabanına da "
Beslenme " yerleştirilmiştir. Aslında bu konuda tüm annelerin birer
uzman olduğunu kabul etmek gerekir. Bende anne olduktan sonra
ciddiyetle eğilmişimdir, sağlıklı beslenme ve gıdaların faydalarına,
en faydalı biçimde tüketme tekniklerine. Bu konuda özellikle de biz
Türk annelerine diyecek söz yoktur. Ancak çocuklarımızın iyi beslenme
alışkanlığı kazanabilmelerine engel o kadar çok unsur vardır ki,
sağlıklı beslenme alışkanlığını çocukta davranışa dönüştürebilmek pek
güç olmaktadır. : TV reklâmları, fast-food beslenmenin cazip
tanıtımları adım başı karşımıza çıkan sağlıksız gıda ürünlerinin satış
yerleri, biz anne ve babaların işini oldukça zorlaştırmaktadır. Şu da
bir gerçektir ki kişinin beslenme alışkanlığı çocuklukta şekilleniyor, çocuklukta alınan gıdalar hayat boyu beden ve zeka sağlığımızı tehdit ediyor ya da savunuyor, geliştiriyor. Bunun için her olumsuz unsura rağmen, biricik yavrularımıza en önce sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmalıyız. Ne kadar çabuk, o kadar iyi.
İster anne, baba olalım, ister öğretmen, ister başka herhangi bir toplumsal kişi, amacımız hep aynıdır. Sağlıklı nesiller, iyi insanlar yetiştirmek. Toplumların varlığı, başarısı, nesillerin olumlu kazanımlarıyla gerçekleşir. Toplumun en temel hücresi ailelerimizde vereceğimiz eğitimler, ilk adımdır ve asla azımsanmamalıdır...