AK PARTİ ŞAHIS PARTİSİ OLDU
Her fâninin doğup, büyüyüp, yaşlanma sürecinden sonra ölüm sürecine girmesinin hak olduğu gibi siyasi partilerin de doğup büyüdükten sonra yaşlanma ve bitme süreci kaçınılmaz bir süreçtir. Bu süreç, liderin politikalarına ve stratejilerine göre uzar, kısalır. Cumhuriyet tarihinde Demokrat Parti ile başlayan sivil inisiyatifli iktidarlar Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve AK Parti ile devam edegelmiştir. Diğer marijinal partiler ise dönem dönem iktidar ortağı olsalar da hiç bir zaman tek başına iktidar olacak çoğunluğu yakalayamamışlardır. Merhum Menderes darbe ile görevinden alınmasaydı, belki de çok daha uzun bir süre görevinde kalacaktı ama maalesef ihtilâl sürecinde hem iktidarından, hem de canından oldu ve bu rezalet ülkeyi yıllarca geriye getirmişti.Süleyman Demirel iktidarları her ne kadar halka dayalı iktidarlar olsalar da Demirel biraz sıkıştığında rahatlıkla şapkasını alıp gittiğinden bu konuda en ufak bir direnç gösterememiş, son zamanlarında da tamamen Derin Devlet’in kontrolünde politikalar üreterek sandalyesini koruyabilmiş bir liderdi. Merhum Özel ise hiç kimsenin beklemediği bir zamanda, beklenmedik bir cesaret örneği göstererek ülkesine, inancına, davasına hizmet etmiş, gerektiğinde canını ortaya koyacak kadar cesur davranmış ve bunun bedelini yine canı ile ödemiş bir liderdi. Allah mekânını Cennet eylesin… Recep Tayyip Erdoğan'a gelince diğer liderlerden çok farklı bir siyasi çizgisi olan, siyasetin en dip noktasından başlayarak zirveye çıkmış bir liderdir. Erdoğan çile çektikten sonra makama gelmiş bir lider olması hasebiyle, diğer liderlerden bu yönü ile de farklılık arz eden bir liderdir. Merhum Erbakan Hoca’nın rahle-i tedrisinden geçtikten sonra O’nun yaşadıklarından ders çıkararak siyaset yapmış, O’nun hatalarını yapmamaya özen göstermiş, Derin Devlet’in olmazsa olmazlarını bilerek siyasete başlamış bir liderdi. 2002 yılında AK Parti’yi kurarken çok büyük bir heyecanla kurmuş, Parti’yi, lider partisi değil ekip partisi yapacağını ilan etmiş, ortak aklı ön plana çıkararak Milli Görüş’ün en kıdemli kurmaylarını yanına alarak siyasete atılmış, hatta ve hatta merhum Erbakan’ı vazgeçilmez tek lider olduğu için sürekli eleştirmiş, bu eleştiriler neticesinde de AK Parti’yi arkadaşları ile birlikte ekip partisi zihniyetiyle kurmuştur. Aradan geçen onüç yıllık sürecin ardından Erdoğan'ın geldiği noktaya bakacak olur isek, son AK Parti Kongresi’nde, AK Parti’yi nasıl kendi partisi yaptığını görme imkânımız olur ve geçmişte çok eleştirdiği Erbakan Hoca’dan çok daha ciddi hatalara imza attığını rahatlıkla görme imkânımız olur. Diyeceksiniz ki nereden çıkardın bunu?İzin verin izah edeyim; aldığım bilgilere göre Davutoğlu önceki gün MKYK listesini yaparak Köşk’e çıkıyor ve “Efendim varsa ekleyeceğiniz ilâve edin” diyor, listeye göz atınca kendisine yakın isimlerin listede olmadığını görünce Davutoğlu'nu yolcu ettikten sonra Binali Yıldırım’ı yanına çağırarak delegasyon ile irtibata geçerek liste çıkarmasını ve Genel Başkan adayı olmasını söylüyor. Bunun üzerine Binali Yıldırım, 970 delegenin imzasından oluşan bir önerge hazırlayarak Genel Başkan adayı olmak üzere yola çıkıyor. Olayı öğrenen Davutoğlu mecburen bu durum karşısında tüm isteklere boyun eğerek önüne konulan listeyi kabul ettiğini söylüyor ve mevcut MKYK listesi ile seçime girmek zorunda kalıyor. Bir lider ülkesini mi daha çok düşünmeli, yoksa kendisini mi? Ülkesini düşünen bir lider damadını MKYK listesine koymamalı. Ayrıca AK Parti’ye en büyük zararı verdiği iddia edilen, hatta akçeli işlere bulaşan ve 7 Haziran seçimlerinde yüksek meblağlar karşılığında listelere vekil adayları koydukları iddia edilen bazı isimler MKYK’dan çok uzak tutulmalıydı. Allah aşkına sorarım size, Berat Albayrak’ın ne işi vardı MKYK'da? Bu kardeşimiz ne kadar becerikli bir adam ki gazetecilik yapıyor, yetmedi milletvekili seçildi, yetmedi MKYK'ya konuldu, yetmedi bazı kamunun işleri el altından O’na bağlandığı iddia edilmekte... Bu partinin kurucuları arasında yer alan Beşir Atalay, Ali Babacan, Abdullah Gül, Bülent Arınç dışlanırken, yerlerine bu tür insanlar gelmiş ise AK Parti erime sürecine girmiş ve istikbalde yeni bir siyasi oluşumun ipuçları gözükmüş demektir. Lider herkesi etrafında toplamasını bilen, herkesi kucaklayan, her görüşe açık olan bir konumda olmak zorundadır. Biz bu davaya gönül verdik, mücadele ettik, hiç bir karşılık beklemedik, beklemiyoruz ama sen şuna yakınsın çık dışarı, sen buna yakınsın yaklaşma bana, aman şu şunun adamı atın onu oradan dediğiniz zaman, sonunda bir de bakmışsınız etrafınızda yağdanlıklardan başka kimse kalmamış. AK Parti ilk kurulduğunda,” ufak olsun benim olsun” mantığının yerden yere vurulduğu bir parti olduğunu göz önüne aldığımızda, gelinen noktada AK Parti’nin “kişi partisi” olma yolunda ilerlediğini rahatlıkla söyleyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla