2007 yılına kadar devletin kurumlarına gerçek anlamda söz geçiremeyen bir iktidarın döneminde cinayetin işlendiği unutulmamalı. İki başlı yapının kıyasıya çatıştığı dönemdi o yıllar.
DANIŞTAY'DA VAR, DİNK DAVASINDA NEDEN YOK?
Danıştay davasında 6 yıl önce silinen kamera kayıtlarına ulaşan hükümet, TİB ve Emniyet'in mahkemenin ara kararlarına destek çıkmamasına göz yummakla suçlanıyor. Tepkiler bir ölçüde haklı olsa da, fotoğrafın bütününde yine "eski Türkiye" karşımıza çıkıyor. Erdoğan'ın "istenen ne olmuşsa bunlar yerine getirilmiş" sözü iktidarı eleştiri oklarından kurtarmaya yetmiyor. Dava temyizde bozulursa yeni başlayacak yargılamada bu eksikliklerin kapatılması muhtemeldir. Madalyonun bu yüzü böyle, peki diğer yüzünde ne var?
CİNAYETE GİDEN SÜREÇTE AK PARTİ SEYİRCİYDİ
Asker sivil alandan çekildi, AK Parti devletin merkezine oturdu. AK Parti 9 yıllık iktidarın neredeyse 5 yılını hükümet olarak geçirdi. Asker tehdidini ilk yıllarda enerjisini AB ipine sarılarak atlatmayı başardı. Son yıllarda tarafların pozisyonu değişti. Savunmada olan hükümet, artık dizginleri eline aldı. Dicle kenarında kaybolan koyunlardan artık tamamen hükümet sorumlu. Çünkü sahada artık "iki değil tek çoban" var.
19 MAYIS'IN İPTAL KARARI 6 YIL ÖNCE OLSAYDI
19 Mayıs kararı Dink cinayeti ile bu açıdan parallelik gösteriyor. 19 Mayıs törenlerinin statlar yerine okullarda kutlanacak olması, iki başlı yapının sona ermesine belki de en vurucu örnek. Devletin "ideolojik aygıtı" gibi görülen 19 Mayıs, gerçekte "eski Türkiye"nin devamı olarak algılanıyordu. İktidar kutlamaları daha estetik hale getirmenin arayışında, daha moda deyimle söylenirse gösteriler güncelleniyor. Peki aynı karar 6 yıl önce alınsaydı ne olurdu? Muhtemelen Genelkurmay sert bir bildiriyle basını ve yargıyı "esas duruşa" getirir, hükümet de kararı gözden geçirmek zorunda kalırdı.
CİNAYET İKLİMİNİ ORTADAN KALDIRMAK
Yine aynı şekilde sorulacak olursak iktidar bugünkü şartları 6 yıl önce sağlayabilseydi Hrant Dink cinayeti olur muydu? Esas cevabı verilmesi gereken de bu olmalı oysa. Önemli olan suikasta giden süreci hazırlayan atmosferin, şartların ortadan kaldırılması değil mi? Çünkü "potansiyel katilleri sahneye sürecek iklim" o günlerde mevcuttu. O yıllarda iki başlı devlet yapısı sürüyordu çünkü. AK Parti, devletin merkezine henüz oturmamıştı.
MİT VE ASKER KENDİ BİLDİĞİNİ OKUYORDU
Hrant Dink 19 Ocak 2007'de öldürüldü. Ancak ölüme giden süreç 2004 yılında Dink'ın başında olduğu Agos gazetesinin Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğunu yazmasıyla başladı. Hürriyet'in bu haberi gündemine taşımasıyla fitil ateşlendi. Genelkurmay Dink'i hedef alan sert bir bildiri yayınladı. Ardından MİT devreye girdi. Kurum bugünkü gibi iktidara gerçek anlamda bağlı değildi. İki görevli İstanbul Valiliği'nde Dink'e tehdit gibi uyarıda bulundular.
ERGENEKON SANIKLARI O GÜNLERDE ADLİYE ÖNÜNDE NÖBETTEYDİ
301. madde tartışmaları o günlerin en güncel konusuydu. Dink'in nişan tahtasına konulmasını hızlandıran süreci bugün Ergenekon davasında yargılanan Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz'in, Dink hakkında suç duyurusunda bulunmaları hızlandırdı. Dink yüzlerce tehdit alıyordu. Ancak avukatının silahlı saldırıdan sonra yaptığı "En çok Veli Küçük'ten tedirgin oluyordu" açıklaması dikkat çekiciydi.