On altı yıldan beri iktidarda olan bir partinin yıpranmaması mümkün değil. Ak Parti ilk kurulduğunda A Takımında yer alan isimlerden şu anda ne partide ne de Hükümette kimse yok desek yanlış söylemiş olmayız. Beşir Atalay’ından tutun da Ali Babacan’ına, Abdullah Gül’den Bülent Arınç’a, Abdüllatif Şener’den Mehmet Şimşek’e varıncaya dek kimse şu anda Ak Parti yönetimlerinde yok. Merhum Erbakan Hoca sık aralıklarla Ankara Balgat’ta hizmet içi eğitim seminerleri yapıp bizzat kendisinin katılımıyla teşkilat mensuplarını eğitirdi. O seminerlerden aklımda kalan en önemli sözlerinden birisi şuydu; “ Teşkilatlarda zaman zaman taze kan değişimi olmalı ancak bu oran yüzde beşi geçmemeli” derdi rahmetli. Ak Parti lideri Merhum Erbakan Hoca’nın rahle-i tedrisatından geçmiş bir siyasetçi ancak bazı konularda Erbakan Hoca’dan çok daha hızlı davranmakta. Yanındaki insanları çok kısa zamanda rahatlıkla yanından uzaklaştırabiliyor. Oysaki merhum Erbakan Hoca, Oğuzhan Asiltürk’ten tutun da Şevket Kazan’a varıncaya dek tabanın çok büyük tepki verdiği isimleri dahi yanından hiç ayırmadı, hoca kendisini terk etmeyen hiç kimseyi dışlamadı.
Tayyip Erdoğan beraber yola çıktığı pek çok arkadaşıyla yolunu ayırdı. Elbette ki bu ayrılıklarda suçlu kendisi demek mümkün değil ancak ‘siyasette ne kadar az düşmanın olursa o kadar rahatsın’ kuralı gereği bu insanları dışlamamış olsaydı daha rahat olacaktı. Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ali Babacan gibi isimlerin Fetö ile ilişkileri konuşulmakta, bu belki de doğrudur ancak onları dışlamak yerine yanında tutması daha iyi olabilirdi diye düşünmekteyim. Eski ekibiyle beraberken daha az hata yaptığı kanaatindeyim. Zira şimdi bir şey söylüyor aradan birkaç gün veya birkaç hafta geçince tam tersi bir icraat olunca toplum şaşırıp kalıyor. Toplum Tayyip Bey’i harbi, delikanlı, özüyle sözü bir olduğu için sevdi. Söyledikleriyle yaptıklarında fark görünce ciddi bir sıkıntı ortaya çıkıyor. Yaşanan son ekonomik dalgalanma ve ABD ile gerginlik konusundaki söylemlerle eylemler toplumun hiç hoşuna gitmediği bir gerçek. Ancak toplumun içerisinde bulunduğu nokta, bir çıkmaz olduğu da bir gerçek.
Ak Partiye oy veren insanlar gidip Kılıçdaroğlu’nun CHP’sine oy verirler mi derseniz bana göre asla mümkün değil. Zaten CHP sürekli aldığı %25-30 bandındaki oyunu almakta, ayrıca Kılıçdaroğlu’nun söylemleri ve duruşu da toplumda karşılık bulamadığından Ak Partiye tepkisi olan seçmenin oyunu CHP’nin alma şansı yok. Devlet Bahçeli’nin MHP’sine gelince geçtiğimiz 24 Haziran seçimlerinde MHP’deki küskünler İyi partiye kaydı. Ak partiye küsenler de MHP’ye oy verdi. Böylece sağın oyları aynı dengeyi korudu ancak Ak parti bu işten zararlı çıktı ve %10 oy kaybetti. MHP’nin ülkücü tabanı Devlet Bahçeli’ye hala kızgın ancak Meral Akşener’den beklediğini de bulamadı. Meral Akşener CHP’nin terk ettiği ulusalcılık söylemlerine sarılınca ülkücü camia ile Ak partiye küsenler İyi partiye gitmediler. Hal böyle olunca da Ak parti iktidarı bir dönem daha iş başında kalma şansını yakalamış oldu. Önümüzdeki süreçte yani yerel seçimlerde ne olur derseniz, yerel seçimler biraz farklı. İnsanlar partiden ziyade adayın kendisine oy vermekteler ancak adayın partisi de önemli olduğu muhakkak.
Ankara, İstanbul ve bazı Büyükşehirler ’de Ak partinin işi çok da kolay gözükmüyor. Toplum Ak partili Belediye Başkanlarının bazılarının uygulamalarından memnun değil. Örneğin Belediye Başkanı seçilmeden önceki mal varlıklarıyla şimdiki mal varlıklarından tutun da arkadaş çevrelerine, çoluk çocuklarının yaşam biçimlerine varıncaya dek her şeyi çok ciddi anlamda takip ediyor. O nedenle mevcut Başkanların işi hiç de kolay değil. Samsun’da da durum çok farklı değil. Manşet haberimizde bir bayan kardeşimizin Facebook hesabımıza attığı mesajını sizlerle paylaştık. Bu mesajı önce Zihni Başkan’a attım, cevap verip açıklama yapsaydı ve beni ikna etseydi haber yapma gereği duymayacaktım. Ancak cevap gelmeyince demekki ortada bir sıkıntı var ki cevap gelmedi dedim ve konuyu kamuoyunun takdirine sundum. Benim şahsen ne Zihni Başkan’la en ufak bir sorunum var ne de diğer ilçe Belediye Başkanı arkadaşlarla sorunum var. Amaç üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Söylenildiği gibi yanlış icraatlar varsa bunu toplum bilip tercihini ona göre yapmalı diye düşünmekteyim. Ancak şu bir gerçek ki Ak partiye tepki var ama alternatifi olmadığından sağduyulu insanların çaresiz bir arayışta olduklarını gözlemledim. Umarım Ak parti Belediye Başkan adaylıklarında üç dönemlerini doldurmuş Başkanları yeniden toplumun önüne çıkarmaz da hem Ak parti hem de toplum rahatlar. İyi haftalar dileyerek bugünkü yazıma da son veriyorum, Allah’a emanet olunuz.