Akademisyenler baskıya karşı
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği, başörtüsü yasağını hiçbir kanuni ve hukuki dayanağı olmayan keyfi bir uygulama olarak değerlendirdi ve yasağın kalkmasına yönelik sergilenen tüm olumlu çaba ve girişimlere destek vereceklerini açıkladı
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) öğretim üyeleri eğitimde baskıya son verilmesinin önemine dikkat çekerek başörtülü öğrencilerin eğitim hakkının engellenmesine karşı Anayasa'nın ilgili maddelerinin değiştirilmesi yönündeki girişimi takdirle karşıladı.
200 AKADEMİSYEN YASAĞA KARŞI
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği (OMÜ-DER) üyesi akademisyenler dernekte basın toplantısı düzenledi. Yaşanan tartışmaları ve bazı sivil toplum örgütlerinin sergilediği tavrı eleştiren 200 akademisyen adına konuşan OMÜ-DER Başkanı Prof. Dr. Recep Tapramaz, "Bu yasağa odaklı tartışmalarla yasağın sürdürülmesine yönelik girişimleri ve ileri sürülen görüşleri yakından izliyoruz. Çünkü yasakçılığı büyük tehlike olarak değerlendiriyoruz" dedi. Eğitimin önündeki yasağın ortadan kaldırılmasına yönelik yürütülecek tüm çalışmaları sonuna kadar destekleyeceklerini ifade eden Prof. Dr. Tapramaz, üniversitelerde yıllarda bu yana uygulanan kılık kıyafet uygulamasının esas itibariyle bir yasak ortaya koyması ve özgürlükler önünde engel oluşturması nedeniyle üniversite kavramına zarar verdiğinin de altını çizdi.
"ÜNİVERSİTELERDE BASKI OLMAMALI"
Özellikle rektörlerin açıklamalarıyla toplumu fazlasıyla gerilime sürükleyen başörtüsü meselesini özgürlük tanımı içerisinde değerlendiren OMÜ-DER Başkanı Prof. Dr. Recep Tapramaz, öğretim üyeleri olarak kendilerinin bu dayatmaya karşı olduklarını vurguladı. Üniversitelerin her türlü fikrin, ideolojinin, inancın serbestçe ortaya konulabildiği ve tartışılabildiği, ayrımcılığın asla olmadığı müstesna kurumlar ve mekânlar olması gerektiğini dile getiren Tapramaz, "Yasakların, ayrımcılığın ve baskının üniversite ile birlikte düşünülemeyeceğine, düşünülmemesi gerektğine inanıyoruz. Üniversiteler şiddete ve dayatmaya başvurmaksızın herkesin her türlü aracı kullanarak, kendisini rahatça ifade edebildiği yerler olmalıdır" dedi.
"ÜNİVERSİTELER SORUN DEĞİL ÇÖZÜM ÜRETİR"
Her anlamda topluma örnek teşkil eden kurumlar arasında yer alan üniversitelerin yaşadığı sorunları kendi içerisinde çözebilecek potansiyele sahip olması gerektiğini dile getiren Tapramaz sözlerine şöyle devam etti: "Üniversiteler toplumun gelişimini engelleyen, farklılıkları kısıtlayan, toplumla çatışma içinde olan kurumlar değil, toplumun önünü açan, geleceğe hazırlayan, toplumsal sorunlara çözümler üreten, toplumla barışık kurumlar olmalıdır. Bunların hepsinden önce de kendi iç sorunlarını çözebilme yeteneğine sahip olmalıdır. Kısaca, üniversiteler sorun kaynağı değil, çözüm merkezi olmalıdır. Üniversitelerimizin ürettikleri gerilim, yasak ve çatışmalarla değil, insanlığın bilgi birikimine yaptığı katkılarla anılması esas arzumuzdur. Bu üretimi, düşünce ve davranışları sınırlandırılmış kişiler değil özgür düşünen ve davranan kişilerin yapabildiği bir vakıadır. Ancak özgür beyinlerin üretken oldukları unutulmamalıdır."
Erhan Koçak
---------------------