Bu yazıyı daha önce yazmıştım, ancak araya başka konular girince yayınlanması gecikti. Gerçi, bu gün de güncelliğinden bir şey kaybetmiş değil.
Geçen yılın son günü yapılan zamlardan sonra, dünyada en pahalı akaryakıtı kullanan ülkeler sıralamasında, açık ara öne geçtik. Ham petrol fiyatlarının 150 dolarlardan 50 60 dolarlara gerilediği bir ortamda, liderliğimizi pekiştiren sebebin ne olduğunu araştırınca, ortaya ilginç sonuçlar çıktı.
Geçen yılın ortalarında EPDK, akaryakıtta tavan fiyat uygulamasına geçerek tüketicinin, az da olsa, nefes almasını sağladı. Ancak, uygulamanın sona erdirilmesinin ardından, benzinin litresinden alınan ÖTV, maktu olarak, 20 kuruş artırılarak, tavan fiyat uygulaması ile sağlanan indirim, fazlası ile geri alınmış oldu. Son olarak ta 31 Aralık 2009 tarih ve 27449 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan tebliğle, benzinden alınan ÖTV miktarı 20 kuruş daha artırıldı. Tabii, bu rakamların üzerine, verginin vergisi olarak %18 KDV de ilave edilecek. Yazdığım rakamlar, örnek olarak aldığım 95 oktan kurşunsuz benzinle ilgili rakamlardır. Diğer akaryakıt türleri için de, yaklaşık, aynı oranlar geçerlidir.
Bu gün için, akaryakıt rafinerileri, benzini sıfır fiyatla bayilere ulaştırsa, bayiler de kârlarından vazgeçip, aldıkları gibi benzini sıfır fiyatla tüketiciye satsalar, tüketicinin cebinden, vergi olarak çıkacak rakamı hesaplayalım. 31 Aralık 2009 tarih ve 27449 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile bir litre 95 oktan kurşunsuz benzinden alınan ÖTV miktarı 1,8915 Türk Lirasına yükseltildi. Yazı ile ve yuvarlatarak yazarsak bir lira seksen dokuz kuruş... Durun, daha bitmedi... Bunun bir de KDV'si var... Yani, verginin vergisi! Buna %18 KDV ilave edilince rakam 2,23 Türk Lirasını (Yazı ile iki lira yirmi üç kuruşu) geçiyor. Bu, benzinin sıfır maliyet ve sıfır kârla satılması durumundaki fiyatı... Satış fiyatı ile, ÖTV ve ÖTV'nin KDV'si arasındaki farkın KDV'sini de hesaplayıp buna ilave edince, bir litre 95 oktan kurşunsuz benzinden alınan verginin toplamı, yaklaşık olarak 2,45 Lirayı bulmaktadır. Kalan 1,20 Liralık kısım da ham petrol, rafineri ve nakliye giderleri ile kârlar...
Bu tespitten sonra, bunun neden böyle olduğunu araştırmaya geliyor sıra. Elbette, devletler vergi ile ayakta durur. Vergilerin de dolaysız (doğrudan ve kâr üzerinden) ve dolaylı (tüketimden) alınan türleri var. Dolaylı vergiler, literatürde, adaletsiz vergiler olarak tanımlanır. Ancak, ekonomiyi kayıt altına alamayan hükümetler, dolaysız vergilerden istediği sonucu alamayınca, işin kolayına kaçarak, dolaylı vergilere yükleniyor. Bunun sonucunda da, akaryakıttan alınan vergiler, bütçenin en önemli gelir kalemleri arasında yer alıyor.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 8 Ocak tarihli gazetelerde yer alan demecinde Yani Türkiye, doğrudan çok az vergi toplayabildi. Bunun da temelinde kayıt dışılık ve yapısal sorunlar yatıyor. Bu sorunun orta ve uzun vadede çözümlenmesi gerekir. Ancak bunun hemen yapılması mümkün değil. Bu arada ne yapıyor hükümetler. Geçmişte de böyleydi. Şimdi de böyle. Dolaylı olarak vergi topluyoruz. Bu itirafın ardından, tüketici ile dalga geçercesine, bir başka tespit daha yapıyor sayın bakan: Bu ürünlerden yüksek vergi alınması tabii ki bir miktar rekabet gücümüzü etkiliyorsa da aslında çevre bilinci açısından, bahsettiğim cari açık perspektifinden bakarsanız çok da kötü bir tedbir değil. El insaf!..
Vergiler, devlet yönetimince, elbette yönlendirici amaçlar için de kullanılabilir. Ama dünyanın en pahalı akaryakıtını satmak ve çevreyi koruyoruz diye de bunun bahanesini üretmek, bu güne kadar kimsenin aklına gelmemişti.
Sayın Bakan, benzin fiyatlarında euro bazında kıyaslama yapılırsa, bize en yakın ülke olan Hollanda ile aramızda nerede ise 0,35 euro (35 sent, yaklaşık 73,5 kuruş) fark var. Dünyada, akaryakıt satış fiyatının %68'e yakın bir kısmının vergi olduğu başka bir ülke var mı? Lütfen araştırın...
Vatandaş burnundan solumaya başladı... Benden söylemesi...