AKİF: ŞAİR Mİ, GAZETECİ Mİ, BAYTAR MI, YOKSA DAVA ADAMI MI?
Resmi tarihi eleştirenlerin, kendi yazdıkları tarih kitaplarına ve efsane şahsiyetlerle ilgili kitaplarını incelediğimizde, tenkit ettiklerinden çok farklı bir uygulama yapmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Mehmet Akif Ersoy gibi büyük üstadların, hayatını yazan birçok kişinin, alışılagelmiş resmi tarihin dışında farklı bir şey yapmadıklarını gözlemledim. Bırakın bu insanları, Atatürk"ün 1918 yılında Ali Fethi Okyar"ın çıkarmış olduğu Minber gazetesine ortak olduğunu, imzasız yazılar yazdığını Mehmet Barlas"ın araştırmalarından öğreniyoruz. Mehmet Akif"in, ülkemizdeki tanınan yönü sadece şairliği ve İstiklal Marşı"dır. Bunun dışında onun asıl yaşam biçiminin ne olduğu, hangi sorunları yaşadığı, yazdığı şiirleri hangi amaçla yazdığı, hayata bakışı, felsefesi, kişiliği, karakteri ve ne olduğu hakkında pek yazı yazılmadı. Akif"in ölüm yıldönümü olan 27 Aralık gününü takip eden günlerde, Akif"le ilgili yazı yazan köşe yazarları, şiirlerindeki edebi dehadan bahsedip olayı canlı tutmaya çalıştılar. Bu üslup, alışılagelmiş bir üsluptur. Ben Merhum Akif"in hayat hikayesine başka bir açıdan bakmak istiyorum; Aralık 1873"te Fatih Semti"nde Sarıgüzel Mahallesi"nde, Sarınasuh Sokak No:12"de, Akif, Fatih Medresesi alimlerinden Mehmed Tahir Efendi ile, aslen Buharalı olup Tokat"a yerleşmiş olan soylu bir aileden gelen Emine Şerif"in çocuğu olarak, evlerinde beş vakit namazın kazaya bırakılmadığı huzurlu bir evde doğdu. Akif 4 yıl 4 ay 4 günlük iken, Emir Buhari Mahalle Mektebi"nde okumaya başlıyor. Üç yıllık ilkokul (iptidai) bittikten sonra Fatih Merkez Rüştiyesi"nde Ortaokula başlar. Şiir merakı da bu yıllarda başlar.1885 yılında, Fatih Merkez Rüştiyesi"nden mezun olduktan sonra, Mülkiye Mektebi"nde hazırlık bölümüne kayıt yaptırır. Edebiyat hocalığının, tanınmış edebiyatçılarından Muallim Naci"nin yaptığı bu okulun üç yıllık ilk dönemini tamamlayıp, ikinci kısmına başladığı yıl babasını kaybeder. Ailesine bakabilmek için iş garantisi olan Baytar Mektebi"ne kaydolur. Aynı yıl çıkan Büyük Fatih Yangını"nda evleri yanar. Buna rağmen okulunu birincilikle bitirir. Bilahare 750 Kuruş maaşla Meadin ve Ziraat Nezareti Beşinci Umur-ı Baytariye ve Islah-ı Hayvanat Şubesi memurluğuna girer ve müfettiş muavini olur. 1898 yılında 25 yaşında iken, İsmet Hanım ile evlenir. Bu evlilikten üçü kız, üçü erkek 6 çocuğu olur. Akif hayatının bundan sonraki bölümünü, ülkesine adar, bir yandan öğretmenlik, bir yandan kürsülerde vaaz verirken, bir yandan da ülkesinin bağımsızlığı için mücadele verir. O kadar şahsiyetli bir insandı ki, görev yaptığı Baytar Mektebi"nde haksız yere müdürün görevden alınmasına tahammül edemediği için memuriyetten istifa etmiştir. Ülkesinin menfaati ve bağımsızlığı için Mısır, Medine, Berlin seyahatlerinde bulunmuş ve Lübnan"a gitmiştir. Bu görevleri yaparken hayli ekonomik sıkıntılar yaşamasına rağmen, şikayet etmemiştir. 1920 yılında 500 Lira mükafatla açılan İstiklal Marşı yarışmasına ödüllü olduğu için katılmamıştır. 724 eserin yarıştığı müsabakadan sonuç çıkmayınca, dönem Maarif Nazırı Hamdullah Suphi, 5 Şubat 1921 yılında Akif"e bizzat mektup yazarak mükafatı vermeyeceğini söyleyip, İstiklal Marşı"nı yazmasını talep etmiştir. Bunun üzerine Taceddin Dergahı"na giderek orada İstiklal Marşı"nı yazar. İstiklal Marşı"nı yazdığında aynı zamanda milletvekili idi. 12 Mart 1921"de İstiklal Marşı tekrar ele alınıp TBMM"de görüşülmeye başlayınca kendisi bu oturuma katılmaz, oturum o kadar uzun sürer ki, 12 Mart 1921 tarihi saat 17.45"de tüm meclisin ayakta alkışlaması ile İstiklal Marşı, milli marş olarak kabul edilir. Akif, İstiklal Marşı"nı yazarken, neden Taceddin Dergahı"na gitti? İlk 5 kıta ile son 5 kıta arasındaki fark nedir? Bir başka yazıda buluşmak ümidiyle, Kalın Sağlıcakla...