'' Dün iyimserlik nedeniyle kaderci olma hakkına
sahiptik; oysa şimdi karamsarlık nedeniyle
gözüpek olmak zorundayız.'' Alain Minc
Türkiye yine büyük bir acıyla sarsıldı. Ülkenin 7 vatan evladı daha genç yaşta toprağa serildiler. Yine karanlık eller en kolay olanı tercih edip yedi genci şehit etti.Her biri sanki yedi bölgemizi temsil edercesine düştüler toprağa. Herbiri hepimizi doğusuyla batısıyla, güneyi ile kuzeyi ile, Türküyle Kürdüyle, Lazıyla herbirimizi temsil ediyorlar. Hepimiz aynı acıyı duyuyoruz, duymalıyızda.
Ancak acı ve korku aklımıza galip gelmemeli, gelirse eğer işte ozaman terörizmin istediği, şiddetin istediği sonuçlar elde edilmiş olacaktır. Uzun yıllardır terörle mücadele ediyoruz. Ancak bu olay yeriyle, zamanlamasıyla ve 12 yıldır hiç terör hadisesi yaşanmamış bir ilimizde olmasıyla oldukça manidar. Olayın sıcaklığıyla yapılan siyasi değerlendirmler öncelikle açılım nedeniyle hedefte olan hükümete yönelikti. Hemen hemen herkes hesapsızca demokratik açılıma bağlamaya başladılar yaşanan terör hadisesini. Yine şehitler istenilmeden belikide sırf hükümeti hedef haline getirmek için üzerinden siyaset yaptılar.
Zaman geçtikçe olay bütün boyutlarıyla elbette ortaya çıkacaktır. Üstelik ilk başta herhangi bir örgütten ses çıkmazken ikinci gün PKK yaptığı bir açıklama ile olayı üstlenmiş oldu. Aslında kimin üstelendiği çok önemli değil. Bu açıkca bir provakasyondur ve bu provakasyonun göz göre göre geldiği çok açıktır. Bu eylemi PKK'nin yapmış olması aslında tamda demokratik açılımın tartışıldığı bir gündemde iken yapmış olması şunu açıkca göstermiştir: PKK'nın artık bir ideolojisi kalmamıştır ve taşeron bir örgüt haline gelmiştir.Her yönden her yerden bütünüyle derin iç ve dış güçlerin yönlendirmesine açık bir hale gelmiştir.
Eğer bu eylem bir kısım insanların ve önde gelen siyasilerin söylediği gibi açılım nedeniyle yapılmışsa ve bunun üzerinden siyaset yapılıp işte bak açılımın geldiği nokta bu şehit cenazeleridir demek, kurnazlığında ötesinde terörizmin ekmeğine, derin güçlerin ekmeğine yağ süremektir. Hem hükümeti açılım nedeniyle suçlayıp sonra PKK ile pazarlık yapıldığını iddia edip sonrada PKK nın şehit ettiği askerlerimizin hesabını hem demokratik açılıma, hemde hükümete bağlamak anlaşılır bir tutum değil olsa olsa düz bir mantık kurulmuş olur. Böyle bir durumda herkes sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir. Bak işte gördün mü tarzı suçlamalarla Tükiye'nin bir yere varacağı da yok zaten. Bu provokasyona önecelikle ülkenin önde gelen adamları sırf siyasi ihtiras uğruna esas bu sefer çatışmayı meşrulaştırıcı sözlerden uzak akıllıca cevaplar ve izahlar getirmek durumundadırlar.
İzmir'de yaşananlar, sokak gösterileri, kapatma davası, demokratik açılım tartışmaları sonunda böyle bir şeyin olacağı belliydi. Açıkca söyleyim ben bu sokak gösterileri başladığında ve onun öncesinde İzmirde yaşanan hadiseler olduğunda büyük bir olayın olacağını düşünüyordum. Çünkü bu türden olayları Türkiye çok yaşadı gördü. Sokaklar en bereketli yerleridir derin güçlerin. Ne zaman bir şeyler düzelmeye ya da en azından düzeltmek için ortaya bir proje atılsa sonunda böyle olaylarla akamete uğratılıyor. Çünkü sokaklarda yaşanılanları derinleştirmek için molotof değil daha şiddetli bir eyleme ihtiyaç vardır. Bu da oldu zaten. Şimdi sokaklar daha kolay provoke edilebilir. Çünkü hassasiyetler daha da arttı. Ancak bu provokasyona yönetici konumundaki insanlarda inanırsa terörizmin akılsızlığı akla galebe çalmaya başlar. Terörün istediği tam da yapılan her ne ise açılımdır, projedir, kalkınmadır, yani yapılacak herhangi bir iyileştirmede dikkati konun üzerine çekerek onu engellemeye çalışmaktır. Terörizmin mantığı düz bir mantıktır. Ancak bu düz mantık spesifik akla, eleştirel akla egemen olursa terörizm de istediğini almış olur.
Akıl terörizmin en büyük düşmanıdır. Akıl değilde hissiyatla düşünülürse, davranılırsa terör kazanır. Terör akla değil duyguya hitap eder. Yoksa o kadar insanı nasıl gözünüzü kırpmadan öldürebilirsiniz ki.