AKLI ÇOK RUHU BOŞ İNSAN

Semiha Sandıkçı

İnsanların en büyük sorunu artık maneviyattan, dinden ve özünden uzaklaşmasıdır. Aklı çok, ruhu boş olmasıdır ve ona verilen akıl nimetini kullanmaması ya da yanlış şeylere yormasıdır.

Büyük bir çoğunluğun antidepresanlara mahkum olması, psikolojik desteğe ihtiyaç duyması, her geçen gün artan şiddet, cinayet, sapkın olayların çoğalması, madde kullanımının artması bu manevi boşluğun açtığı girdaba kapılmalarındandır.

Psikolojik sağlamlık" nedir diye baksak,zihinsel ve ruhsal olarak büyüme,zorluklara uyum sağlayarak ve onlardan öğrenerek çıkmayla oluşur diyebiliriz.

Zihinsel ve ruhsal öğrenme burası anahtar kelimelerdir. Bu öğrenme sadece entelektüel bir öğrenme ile olmaz, ruhsal öğrenme ve büyümeyle manevi yönden beslenmeyle olur.

Acıyı, yokluğu yaşamak, yaşadığımız zor olayları göğüsleyip anlamlandırmak,o sıkıntıyı yaşarken zor gelir insana. Bazen bu zorluklarla baş edemez, bunu artan intihar olaylarından, şiddet ve cinayet olaylarından, sapkın inanç ve ritüel girişimlerinden de görmekteyiz.

Ruhsal alanı beslenmeyen kişinin psikolojik sağlamlığı oluşamıyor, yaşadıklarıyla baş edemiyor, çöküntüye uğruyor bazen de ya canına kıyıyor ya da can alıyor.

Ama bu zorluklarla baş edebilmesi için bir zırha ihtiyacı vardır. Hayat oklarının göğüs kafesini delip kalbine zarar vermemesi için. Yaşarken ölmemesi için. Aklını kullanabilmesi, hikmetli olabilmesi için. Akıl insana verilmiş bir nimettir ama onu kullanmak, gerçek potansiyelini ortaya çıkartmak için tek başına yeterli olmaz.

Dr.Mustafa Merter "Nefis Psikolojisi" kitabında zeka kategorileri kısmında, zeka, akıl ve hikmet kelimelerinin kök manalarından bahseder ve şöyle anlatır: "Zeka ve akıl aynı kabiliyet değildir.Zeka kelimesinin kökü parıltı, ateşin harlı yanması manalarına gelir ve daha ziyade zihnin kısa vadeli çözüm üretme kabiliyetine işaret eder. Mesela matematik problemi çözme, satrançta yapılan hamleler zihnin zeka parıltısına işaret eder.

Akıl ise; a-k-l mastarından gelir ve asıl anlamı "deveyi veya herhangi bir hayvanı dizginledi,gem vurdu"demektir. Bu kök manaya psikolojik bir yorum getirirsek akıl nefsi emmare " hayvanı kontrol altında tutma" demektir. Çok zeki gözleri pırıl pırıl parlayan deve başı boş bırakıldığında,gemi açığa aldığında hem kendisine hem de çevresine büyük zararlar verir.

Akıl ile irtibatlı bir başka kelime ise "hikmet"tir ve ilginç bir şekilde akıl ile benzer bir kök manaya sahiptir.Hikmet h-k-m mastarından gelir ve "bir şeyi ıslah etmek için alıkoymak, engellemek" demektir. Demek ki uzun hayat yolculuğunda zeki olmak yetmez, ancak akıl hikmet ile birleştiğinde ve "deve" terbiye edildiğinde istikrar ve tekamül belirgin olur."

Rasyonel aklımız bize duyular vasıtasıyla dünyayı yüzeysel olarak görüp algılamamızı sağlar. Ama insan gölgeler ardında kalanı görmek ister. Ruhunun derinliklerinde manayı arar.

Ruhu aç kalan, boşluk duyguları içinde boğuşan çocukların, gençlerin akılları karışıyor ve yanlış yollarda, gruplarda bu boşlukları doldurmaya çalışıyorlar. O manevi alanın boşluğu bir girdap olup içine çekiyor. Aklın cevheri, zekanın parıltısı o girdabın dibinde sönüp, yitip gidiyor .Başı boş bırakılan gençlik "gem"i açığa vuruyor ,hem kendine hem çevresine zarar veriyor.

Hem eğitim sistemimiz hem aileler çocukların akademik başarısına yoğunlaşmış durumdalar. Bu sistemde çocukların kendini keşfetme ,iç görü kazanma, hayatı yaşama ve gördüklerinde ,yaşadıklarında anlam arama gibi manevi arayışlarının önünü kesiyor.

Pozitif ve rasyonel bilime ağırlık verilmesi çocukların, gençlerin hayat doyumlarını akademik başarlarda, maddi kaynaklarda aramasına yönlendiriyor. Nefsin mana arayışı ,boşluk hissi başka şeylerle doldurulmaya çalışılıyor.

Sosyal medya gibi, bilgisayar oyunu gibi, lüks tüketim gibi, cinsellik, madde bağımlılığı, kumar gibi suç örgütlerine katılmak gibi.. Tatmin olmayan duygular tatmin arama peşine gider.

Çocuklarımızın ve gençlerimizin bu girdaplara düşmemesi, yanlış yerlere kaymaması için hem devlet kademelerinin hem de ailelerin bu manevi alanı beslemek konusunda acilen bir şeyler yapması, aklını başına alması gerek. Zihinleri beslerken ruhlarını da doyurmak gerek. Yoksa çok anne babanın çok evladın canı yanacak.

Kendi özünü kaybetmiş, "Can"ı ile irtibatı kopmuş, kendi aslına yabancılaşmış insan aklı gölgeler arasında ışığı göremez.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.