Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşananlar, siyasi parti liderlerinin uzlaşıdan ve demokrasi anlayışından uzak, anlaşılmaz tutum ve davranışlarının ardından;
27 Nisan 2007 gecesinde Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yayınlanan açıklamada,
Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorunun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumda olduğu belirtilmiş olup, bu durum Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur'' açıklaması,
TSK"nin Sayın, Abdullah GÜL "ü Cumhurbaşkanı olarak görmek istemediği yorumları yapılmıştı.
AKP cephesinden ise, bu açıklamadan daha sert açıklama yapılarak Genelkurmay Başkanlığı'nın Başbakanlığa bağlı bir kurum olduğunun altı çizilirken, diğer siyasi partiler, E-muhtıra olarak algılanan bu açıklamaya karşı, bir demokratik duruş sergileyemediler. Her şeye muhalefet görüntüsü veren ana muhalefet partisi CHP"nin, olumsuz yaklaşımlarıyla meclis 367 şartı, ANAP ve DYP"nin de oylamaya katılmayarak, 3/2 çoğunluk bulunamadı. Yüce Meclisin çözüm yeri olduğu unutularak, CHP"nin konuyu anayasa mahkemesine taşıması ve karar öncesi söylemlerle mahkeme üyelerini baskı altına alarak
Eğer anayasa mahkemesi 367 kararını onaylamazsa ülkede çatışma çıkar açıklamalarıyla, yüksek mahkemeyi baskı altında tuttular. Anayasa mahkemesinin 367 kararından sonra erken seçim kararı alan AKP, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinin ardından, DYP ve ANAP meclis dışı kalırken, beklenmeyen bir çoğunlukla % 47 oy ve 341 milletvekili alarak, tekrar halkın güvenini kazanan AKP, MHP"nin de desteğiyle Cumhurbaşkanlığını sorunu halledilerek,
Sayın, Abdullah GÜL" 11. Cumhurbaşkanı seçildi.
Ülkemizde bu gelişmeler yaşanırken meclis çatısı değişime uğramış, bölücülüğü ve teröristlerle olan bağlantıları kanıtlanmış PKK güdümündeki Ahmet Türk başkanlığında ki DTP partisi de, 20 milletvekili ile mecliste yerini aldı.
Tüm bunlar yaşanırken, CHP de sular hiç durulmuyor, kendi partisinde demokrasinin d,sine bile rastlanmayan CHP"de Sayın Baykal, her zaman tek lider. Ülkede demokrasi, insan hakları, işsizlik, yoksulluklarla mücadelede sınıfta kalan CHP, şimdi de Anayasa mahkemesinin açtığı kapatma davasında, mahkeme heyetini etki altına almaya çalışıyor.
Mesela iktidar için; Sayısal çoğunluğum var, istediğimi yaparım. Kime ne diyen bir iktidara karşı, Fren lazım değil mi?
Anayasa Mahkemesi bu yanlışı düzeltirse, bu memlekette Anayasa Mahkemesi yararlı mıdır değil midir? Diyerek,
Bağımsız ve tarafsız olması gereken Anayasa Mahkemesi"ne yol göstererek açıkça bu partiyi kapatın mesajı veriyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Laik, Demokratik ve bir Hukuk devletidir.
Yasama, yürütme ve yargı organlarının bağımsızlığına gölge düşürülmemelidir.
Laiklik; Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak yorumlandığı halde, inançların düşünce ve davranışların hizaya getirilmesi için bir araç geline getirilmemelidir.
Ülke ve geleceğimizin, bağımsızlık ve egemenliğimizin yegâne çatısı TBMM "deki tüm siyasi parti ve parlamenterlerin, milletvekilliği yemininde olduğu gibi,
Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne,
Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini korunacaklarına, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete,
Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacaklarına,
Toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve anayasa'ya sadakatten ayrılmayacaklarına,
Büyük Türk Milleti önünde namus ve şerefleri üzerine ant içenlerin, verdikleri bu sözlerinin,
Takipçisi olduğumuz asla unutulmamalıdır.