Alaman Necdet

Ülkede sefalet kol gezerken bir parça ekmek uğruna davul zurna eşliğinde yola çıktı Necdet. Ne dillerini ne de dinlerini bildiği Almanya"da en kötü işlerde çalıştı. Önce tuvalet temizledi, sonra 25–30 kiloluk matkaplarla günde 10 saat kanalizasyon kuyusu kazdı. Tek amacı vardı kendisinden gelecek her bir kuruşa muhtaç olan Türkiye"deki ana, baba, eş ve çocuklarına onurlu bir yaşam sunabilmek. Ailesi yıllardır fakirlik içerisindeydi, şimdi eline böylesi bir fırsat düşmüşken çok çalışıp fakirlerin yüzünü güldürmeliydi. Yemedi içmedi. Gece gündüz çalışıp mark biriktirdi. Önceleri biriktirdiği paraları mektup arasında göndermeye başladı.

Allah"ın selamıyla başlayan mektubu açan annesi gözyaşları eşliğinde eline aldığı markları usulca koyuyordu beyinin ceket cebine. Ne de olsa edep erkân vardı. Oğlundan para almayı açık açık hazmedemezdi baba. Münasip bir zamanda “Bey” derdi, “Necdet"ten mektup geldi. Sağlığı sıhhati iyiymiş. Bir şeyler göndermiş ceketinin cebine koydum” bu sözlerle gözü dolardı babanın, belli etmemek için başını öne eğerdi.  Geline de mektup gelirdi Necdet"ten, “Seni çok özledim diye başlardı. Bolca çocukların hasretinden bahseder “Anneme para gönderdim. Bu parayı da sana ve çocuklara gönderiyorum. İhtiyaçlarınızda kullanırsınız. Hepinizi hasretle öpüyorum” diyerek bitirirdi mektubu. 

Hani bu eziyete fazla dayanılmazdı, birkaç yıl çalışıp geri dönmek vardı hayallerinde. Onun içindir ki, önceleri ne eşini ne de çocuklarını götürmeyi düşündü. Zaten orada dil bilmeden tek kişilik odada sefalet içerisinde yaşıyordu. Bari biriktirdikleri paralarla canları ciğerleri Türkiye"de rahat yaşasındı.

Aradan zaman geçip Türkiye hasretiyle Almanya"dan izine geldi Necdet. Filtreli sigaranın karaborsa olduğu dönemde arkadaşlarına Marlbora sigaraları getirdi. Kalplerini kazanmak istedi. Ve Necdet"e arkadaşları teşekkür etti; “Sağolasın Alaman Necdet.”

Önceleri Alaman lafının fazla üzerine düşmedi. Ne de olsa Türk"tü. Almanya"ya sırf Türkiye"dekilere rahat bir yaşam sunmak için gitmişti.  Fakat her gittiği yerde kendisinden "Alaman Necdet" diye bahsediyorlardı. İzin bitişi Almanya"ya geri döndü.  Aradan yıllar geçti. Necdet biriktirdiği paralarla Almanya"da önce ufak bir manav açtı. İşler iyi de gidiyordu. Manavı büyüttü. Ufak bir market yaptı. Ancak içerisindeki Türkiye hasreti dinmedi. Marketi devredip minarelerinde ezanlar okunan ülkesine annesinin, eşinin çocuklarının yanına dönmek istedi. Ancak korktu Necdet. Türkiye"dekilerin kendisine "Alamancı" demesinden ve Alamancıların para koparılacak kişiler olarak görülmesinden korktu. Türkiye"ye dönen arkadaşlarından biliyordu, dönmelerinin ardından uzun bir süre geçmeden akrabaları tarafından batırılmışlar, yine 5 kuruşsuz kalmışlardı. Ve Türk Necdet, Türkiye"den korktu. Eşini çoluk çocuğunu da yanına aldı Alamancı oldu. Şimdi Almanya"da Türk evleri yanıyor. Irkçılık yüzünden mi, PKK yüzünden mi, sigorta parası yüzünden mi bilinmez! Ancak evler yanıyor, Necdetler ise korkarak yaşıyor.

İnsanlarımızı gönderdik Almanya"ya, Belçika"ya, Hollanda"ya. “Çalışsınlar, orada kazandıklarını Türkiye"ye yatırsınlar “diye. O insanlarımız hiç durmadan çalıştı. Ellerindeki avuçlarındakileri Türkiye"ye gönderdi. Ne yazık ki, bu insanlarımız Türkiye"de dolandırıldı, Alamancı denilerek dalga geçildi, konuşmaları beğenilmedi, saçları kıyafetleri, müzikleri eleştirildi ve sonunda kendi öz yurtlarından korkutuldu. “Dön” desen dönemeyen, “Kal” desen kalamayan milyonlarca insanımız Avrupa"nın birçok yerinde geçmişinden kopmuş, geleceğinden endişeli yaşam mücadelesi veriyor. 

Ve Türkiye"de kalan bir kardeş her gün televizyonlarda “Allah"ım sen onları koru” diyerek yanan evleri seyrediyor.  Kalın sağlıcakla.