Bir dönem nostalji furyasıyla her yerde duyar olduğumuz alaturka nağmeler, yeniden kulaklarımızda yer edinmeye başladı. Yeniden moda olduğu, gençlerin de artık ilgi gösterdiği ya da alaturkanın zaten hiç ölmediği türünden söylemlerle iyi kötü bir dinleyici kitlesi oluşturulmak istendiğine kanaat getirdiğimiz alaturka şarkılar, ya yeni düzenlemeleriyle ya da eski kayıtların CD basımlarıyla arzı endam etmekte. Hep aynı şarkıların evrilerek çevrilerek 10-15 şarkılık albümlerde yer alması, her ne kadar sanat açısından çok kayda değer bir doygunluk sağlamasa da; kalitesi tescilli seslerin de, bu anlamda kendine yer ediniyor olması sevindirici bir durum elbette. "Emel Sayın'ın, Münir Nurettin Selçuk"un bestelerini usulüne uygun seslendirmesi, "Zeki Müren"in radyo program kayıtlarının CD haline getirilmesi, akıcı sesi ve şarkılarıyla "Seçil Heper"in albümlerinin çıkartılması, "Müzeyyen Senar"ın hemen hemen neredeyse bütün seslendirdiği yapıtlarının ortaya çıkarılması; bu niteliğe uygun sayılabileceklerden yalnızca birkaçı. Bu tür albümlerin, alaturkaya emek vermiş daha pek çok iyi ya da kötü yorumcunun dijital ortama dahil edilerek süreceği de biliniyor.
"ALATURKANIN MODERNLEŞTİRİLMESİ"
Eski kayıtların yeniden basılıp satılır hale getirilmesinin yanında; "Kargo, Gripin" gibi pop-rock gruplarının, alaturk şarkıları alıp farklı altyapı ve yorumlarla çalıp söylemesiyle, elde ettikleri başarı, kimi şarkıların hala söyelenebileceğini ve para kazandıracağını kanıtlamış durumda. Elbette her şarkıya uygulanamıyor bu. Kimi, zaman müzikal gücüyle kimi de içerdiği öyküsü yönüyle zamana direnerek yeniden yorumlanabiliyor. Her ne kadar artık bu şarkıların ömrü, bu zamana yetişmeyecektir görüşü baskın gelse de; birkaç arkadaşın bir eğlence için biraraya geldiğinde bile hala bu şarkıları söylüyor olması da gözden kaçırılmamış olmalı ki, bu tür albümler de çıkabiliyor karşımıza. Bu durumu gözünden kaçırmayan bir başka yorumcu da alaturka şarkılardan oluşan yeni albümünü yayımladı.
"KENDİ GÜNÜNÜ YARATMAKTAN ÇOK GÜNE UYAR"
Bu albüme imza atan yorumcumuz, 2000 yılından beri pop müzikte önemli sesler arasına girmeyi başaran ve TV'de iyiden iyiye aşinası olduğumuz Funda Arar. Albümünün adı "Rüya"... Kendi şahsına münhasır bir yeri olan yorumcu, "ne derinliği olan işlere imza atabilmiş ne de çokça eleştirilmiş" işlere imza attı. Sağla solla pek ilgilenmeyen, sesiyle kıyaslanabileceği bir başka benzeri bulunmayan, kendi yolunda kendince ilerleyen, hep farklı işler yapacağını söyelese de maalesef kendi gününü yaratmaktansa günü yakalayan çalışmalarla gündeme gelen, bu nedenle de o çok "hoş kullandığı sesinde eksik bir şeylerin" (ki o sese yaraşır daha iyi işlerdir kastım) olduğu izlenimini veren bir yorumcu Funda Arar. Kendini pop müziğin bir kıyısına demirlemiş olarak görünen yorumcunun, "hit olabilecek şarkılara demir attığını" rastlamak mümkük olamadı henüz. Daldan dala zıplayan bir tavırla sesini her alanda kullanmayı adet edinmiş gibi "Anadolu rocktan" başlayıp, "Bergen, Erkin Koray, Fikret Kızılok" şarkılarını yeniden yorumlamasıyla sesini duyurdu diyebiliriz. İlk çıkardığı albümde "Necip Fazıl'ın Kaldırımlar" şiirini seslendirmesiyle iyi işler yapacak dedirten izleniminiyse silikleştirdi.
"RÜYA GERÇEK OLURKEN ALATURKA OLDUĞU YERDE"
Geçtiğimiz hafta piyasaya verilen ve Arar'ın "alaturka şarkıları seslendirdiği Rüya" adlı albüm, onu bu eksiklikten kurtaracak mıdır bilinmez. Ancak İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'nda gördüğü eğitimle yabancısı olmadığı bir alanda bu kez. Yorumcu ilk albümü "Sevgilerde"yi 2000'de, 2001'de "Kıraç"la düet yaptığı "Sevgiliye" albümünü, yerini sağlamlaştırdığı "Alagül" adlı albümü de 2002'de çıkarttı. 2003'te "Sevda Yanığı", 2006'da "Son Dans" albümleriyle piyasada iyice yer edindi. Okuduğum her söyleşisinde de "daha farklı işlerde yer almak dileği"ni dile getiren yorumcunun ilk farklılığını bu albümde sergilediğini görüyoruz. Kendi "kültürümüze sahip çıkmak" anlamındaki çalışmaların kendisi için her zaman bir rüya olduğunu belirten yorumcu, artık rüyasına kavuşmuş durumdayken albümde yer alan alaturka şarkılar, bu rüyaya eşlik etmekten uzak. Çoğu "bilinen ve sevilen alaturka şarkıları", en alışıldık, en kitabına uygun biçimde, tam bir akademisyen havasında söylemiş yorumcu. Çoğunluğu 20. yy. bestecilerinin yapıtları olan şarkılara "kendince bir yorum getirdiğini söylemek güç".
"KURALA UYGUN SÖYLEMEK NE KAZANDIRIR"
Kuşkusuz Funda Arar'ın "Rüya" albümündeki şarkıları söylemesi kötü değil. Funda Arar'dan "ne beklerseniz onu buluyorsunuz" yine. Ancak şarkıların "kurallara çok bağlı söylenmesi" kendinden bir şeyler katamamasına yol açtığından parlak "başarıyı gölgeyen durumları" doğurmuş. O türde yapılmış albümlerden bir farkı olsun istiyor insan. Mutlaka kendileri de öyle istemiştir. Ancak, Funda Arar sesini yakıştırmayı bilen ve bu alanda eğitimini görmüş bir yorumcuyken neden bu şarkıların günümüze yakışır biçimde değerlendirilmediği dikkat çekiyor. Albümdeki şarkılar arasından en önde duranlar olarak, "Artık Yeşerecek Dalım Yok, Ben Küskünüm Feleğe" adlı besteleri sayabilirim. KATAVASYA / M.USLU