Gerçeklerle alakaları yoktur aldatanların. Onlar, küçük olmalarına rağmen büyük görünmeye/davranmaya çalışırlar. Bir bakıyorsunuzki çoluktan çocuktan, eşten, yani evden uzak bir yere gitmişler. O gittikleri yer ikinci hayatları oluyor!
İlk hayatlarından tatmin olamadıkları için çifte yaşamak gibi bir dava bu. Kendi kendilerine tatminsizlik elde ediyorlar eşleriyle konuşmadan. Yani Allah'a "ilk hayatımda eksikler var, ikinciyi ben istediğim gibi yaratacağım" şeklinde isyan eder gibiler. Kimdir bunlar? Eşlerini, insanları aldatan yapmacık insanlar(!) tabiki...
Bir erkek eşini aldattığında kadın hakları "bütün erkekler aynı" demekte. Yani suçsuz olan erkekleri de cümle içinde dahil ediyorlar farkında olmadan. Kırılmışlar çünkü, anlıyorum... Onun sebebi de şu: Kötülüklerle eşitlerler suçsuzları, iyiliklerle eşitlemezler. Halk zaten bunun çilesini/derdini çekmekte. Vurmak, kırmak, büyüğü oynamak, kalıcı olmayanların peşine düşmek zevk olmuş artık.
Yalan söylemek, kendi ailelerine bile kabadayıyı oynamak onların, yani aldatanların işi olmuş. Tehdit ederler, güçlü gösterirler kendilerini, ama laf dışında bir sinek kadar olamazlar. Sözde lafa gelince onlar her şeyi başarır çünkü. Ama faaliyete geçirildiğini göremezsiniz. Neden biliyor musunuz? Batmışlar batacakları kadar... Vurmuşlar eşlerinin sırtlarına sivri laf kırbacıyla! Çalmışlar sabırlarını, emeklerini, güzelliklerini ve hepsinden önemli olan gençliklerini.
Bir de eşlerinin umutlarını, hayallerini boğmuşlar kirli elleriyle. Yani bu aldatanlar aslında iki hayat sahibi de değiller, iki yüzlüler! Birinci yüzü mağdur olan eşlerine, ikinciyi de metreslerine gösterirler! Sonra gençlere şereften, ailenin kutsallığından, birlikten, beraberlikten bahsederler. Yani sözüm onlara "sen nesin de bana şöyle/böyle ol" diyebiliyorsun. Hangi genç yer bu numaraları. Alınlarında yazmasada ne oldukları, hareketlerinden, konuşma tarzlarından anlarsınız türlerini.
3 günlük metreslerine 15, hatta 20 yıllık çocuklarının olmadığını söylerler. Var olanı yok göstermek gibi. Hadi böyle düzenbazlıktan korkmadılar diyelim. Allah korkusu da mı yok? Kendilerini hep kusursuz ve hatasız bilirler ama başkalarında nedense hep eksiklik ararlar, insanlara tepeden bakarlar. Onlar sadece kendilerini aldatırlar aslında.
Hayvanat bahçesine giden bir adamın hikayesi vardır hani. Durduğu kafesin önünde bir tabela bulunuyormuş. Tabelada kafesin içinde olan hayvanın bilgileri yazıyormuş. Yazan şu: "dikkat! dünyanın en vahşi hayvanı bu kafeste! Çok tehlikelidir, fazla yaklaşmayınız!" Adam kafesin içine bakar ve hiç bir şey göremez. Şaşırır! Sağa bakar, sola bakar ama hiç bir şey görünmez. Sonra birden kafesin tam ortasında bir boy aynası ve o aynanın içine baktığında en vahşi hayvanı görür... İşte olayın aslı bu.
Bence aldatanlar önce kendilerine baksınlar. Dediğimiz gibi, onlar sadece kendilerini aldatırlar ve bir boy aynası bulundurmalarını rica ediyorum. Bilmem anlatabildim mi?
Barış ve Sevgi dileklerimle