Ali Veli Selami Pil Getirin mi yoksa benim oğlum bina okur, döner, döner
Bilmem hatırlar mısınız? Eskiden reklâmlarda Pil reklâmı yapan bir firma, Pil'in kalitesini anlatabilmek için, "Ali, Veli, Selami Pil getirin" diye reklâm yapıyordu ki Pil'in ağırlığını ve kalitesini vatandaş daha iyi anlayabilsin. Şimdi ise, siyasette yeni Pil'ciler, Şenler, aslanlar, kaplanlar devreye girmiş ki, siyasette ağırlık kazanıp, birilerinden kurtulsunlar diye.
Yeni siyasi ittifaklar, beklentiler, gelecek hesaplarının yapıldığı siyaset arenasında kimse kendi muhasebesini yapıp, nerede hata yaptığını, neden kaybedildiğini, önümüzdeki süreçte nasıl bir yol izlenirse sağlıklı sonuç alınabileceğini düşünmek bir yana dursun, herkes yangından mal kaçırırcasına teşkilatta kalıp, birilerini bir yerlere yerleştirebilmenin mücadelesini veriyor.
Daha düne kadar yan, yana gelmeleri hayal bile edilemeyen insanlardan tutun da, geçen seçimlerde ANAP'a çalışanlara varıncaya kadar tüm şer odakları yan, yana gayet güzel menfaat birlikteliği oluşturmayı başarmış durumda!.. İyi, güzel de adama sormazlar mı ki, arkadaş! "Daha geçen belde seçimlerinde birbirinizi yeseniz doymuyordunuz, şimdi ne oldu" diye. Yine diğer birine sormazlar mı ki, "Ya arkadaş, sen geçen seçimde bölgecilik yapıp, yıllardır içerisinde bulunduğun davayı terk ederek ANAP Adayı'nı neden destekledin, hatta meclis üyeliğine aday oldun ama kazanamadın" diye.
İlçe seçimlerinin yapılmasına az bir zaman kala gayet güzel ittifakların yaşandığı bir şehirde, herkes birilerini enayi sanıp, gelecekle ilgili planlamalar yapmakta, bir yandan mevcut Teşkilat Başkanı, İl Başkanlığı'na aday olacağını her yerde seslendirmeye başlamış, Tijen Abla'da ses, soluk yok! Olsa da fark etmiyor zaten, diğer yandan Kavak, Çarşamba ittifakı bazı gelecek planlamalarını daha net bir biçimde ortaya çıkarmış, Kavaklı meclis üyesi Milletvekilliğine hazırlanırken, Çarşambalı meclis üyesi bir yandan eşinin kadın kolları başkanlığını kullanıp, milletvekili olmanın peşinde, diğer yandan ise, "Bu kargaşada İl Başkalığı koltuğuna oturabilir miyim?" diye eski Kral yeni Vezir Hazretleri ile oturup, hesap, kitap yapmanın peşinde. Vezir hazretleri ise, şu ana kadar planladığı tüm siyasi hesapları iyi giderken, beklenmedik bir biçimde bir vekilin, Bakan olması sonucu tüm hesaplarının alt, üst olmasının şokunu yaşamaktadır.
Kendilerini yerli sanan bu insanların bir kısmının dedeleri, bin kilometre Doğu'dan Kafkaslar'dan gelip, şehre yerleşmiş, bir kısmının dedeleri ise, bin kilometre Batı'dan Balkanlardan gelip, bu şehre yerleşmiş, onlar olmuş bu şehrin yerlisi. Üç yüz kilometre doğu ve batı istikametinden bu şehre gelenler ise, olmuş şehrin yabancısı. Sizin anlayacağınız mart kedisi misali adamlar hem bağırıyor, hem de gereğini yapıyorlar.
Gelelim eski belediye başkanlarına. Kanuni Sultan Süleyman, Damat Ferit Paşa'yı derhal, Behemhal azıcık canı acır korkusu ile, Büyükşehir'e nakledip, yerleştirmiş durumda, diğer arkadaşlarımızdan karnının doymayacağı yerde açlığını belli etmemeye çalışan Tokzade kardeşimiz siyasetteki istikbalini Saddam Paşa'nın geleceğine bağlamış durumda, bir diğer arkadaşımız Alevilik, Bektaşilik üzerinde yoğun çalışmaları Palmiye Kafe'de yürütürken, bir yandan seçtiği çalışma arkadaşlarını yanlış seçmenin bedelini öderken, diğer yandan önümüzdeki süreçte ne yapacağına henüz karar vermemenin dezavantajını yaşamakta.
Hani anlatırlar ya; Sultan Ahmet Camii'ne Bekir Mustafa adlı Postacıyı İmam tayin etmişler de, cenaze namazını kıldırdığında ölünün kulağına eğilip, bir şeyler fısıldanmış. Merak eden yakın dostları ısrarla ölüye ne dediğini sorunca Bekir Mustafa, "Münker, Nekir meleği Dünyada ne var, ne yok diye sorarlarsa Postacı Bekir Mustafa'yı Sultan Ahmet Camii'ne İmam Yaptılar, Dünyanın ahvalini ona göre değerlendirin dersin" demiş.
İşte Bizim Samsun'daki ahvali umumiyemiz bu. Sizler durumumuzu ona göre değerlendirin. Başbakan'ın derdi ne bizim siyasetçilerimizin derdi ne! Hiçbiri demiyor ki "Arkadaş benim yüzümden koskoca ilçe belediyesi kaybedildi." Herkes suçu başkasına yüklemenin peşinde. Bu belediyeler kaybedildi yetmedi, şimdi "Tekrar teşkilatları nasıl elde tutarız" diye uğraşıyorlar. İyi de arkadaş! "Bu teşkilat zaten elinizdeydi neden kaybettiniz" diye adama sormazlar mı? Yazık, çok yazık! Hala kimse akıllanmamış. İnşallah birileri durumu fark edip, duruma el koyar da bu tafralardan şehir kurtulur, yoksa eskiden Arapça okuyan öğrencilerin durumu gibi "Benim oğlum Bina okur, Döner, Döner yine okur" durumuna düşeriz.
Kalın sağlıcakla