Son köşe yazımda Adem Güney’le Suat Kılıç’tan bahsetmiştim. Dün avukatım bir savcılık kararı attı bana. Kararı görünce şaşırmadım desem doğru olmaz, zira iki yıl önce Adem Güney’in sırf benimle uğraşmak için kurduğu ve daha sonra kapatmak zorunda kaldığı internet sitesinde her gün yayınladığı bir konuyla ilgili kendisinin karşı tarafın avukatı sıfatı ile açtığı davanın beraat kararı idi. Cumhuriyet Savcılığının verdiği kovuşturmaya yer olmadığına dair karar elime ulaşınca daha önce konuyu defalarca anlatmama rağmen anlamak istemeyen bazı arkadaşlar için kaleme alma gereği duydum. Konu nedir derseniz; avukat arkadaşın kurduğu haber sitesinde günlerce benim de resmimi koyarak reklam ettiği Ladik’te bulunan tavuk çiftliği ile ilgili Ladik Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği karardır. Bu olayın aslı nedir derseniz; 2014 yılında Ladik ilçesinde yaptığımız tavuk kümesiyle ilgili aslı astarı olmayan tamamı yalan haberlerden oluşan sırf şahsımı rencide etmek amacıyla günlerce haber yapılan bu olaya Cumhuriyet Savcılığı iki yıllık çalışma sonunda haklılığımızı ortaya koyan kovuşturmaya yer olmadığına dair verdiği karar.
‘Olayın aslı ne? Bunlar neyi şikâyet etti?’ derseniz onu da detaylı anlatayım. Devlet, kırsal kesimde tavuk çiftliği yapanlara yüzde altmış hibe verdi, kalan yüzde kırklık kısmı da bizler karşılayarak çiftliklerimizi yaptık. Bunu yaparken inşaatı kendimiz değil de müteahhit bir firmaya yaptırma zarureti olduğundan biz de Ladik’te ikamet eden bir vatandaşa bu işi yaptırdık. Bununla ilgili tüm yasal işlemleri de prosedürüne uygun olarak yaptık ancak o zamanlar Ladik temsilcimiz olan çocuğunun dershanesinden tutun da yurtta barınmasına kadar her şeyini üstlendiğimiz ve dost zannettiğimiz kişinin beklentileri fazla olunca onlara cevap veremediğimiz kişinin arka planda olduğu bir iş. Bu kişi beklentilerine cevap alamayınca bizim binanın taşeronu veya müteahhiti ne derseniz deyin olan kişiyi alıp soluğu Adem Güney’in yanında alıyorlar. Adem Güney’in de zaten beklediği bu, bizimle sorunu olan kim varsa anında bulup avukatlığını alıyor. Mesela Mustafa Parlak’la, Mustafa Barlak’ın taraf olduğu dosyayla hiç ilgisi olmadığı halde davanın beşinci veya altıncı yılında bu iki ölmüş ama hakkımı helal etmeyeceğim arkadaşın avukatlığını alıyor ve mahkemelere de bizzat kendisi çıkıyor. Bunun gibi onlarcası var, bu konuda bunlardan birisi ama hiç önemli değil herkes kendisine yakışanı yapıyor ve beni Cumhuriyet Savcılığına şikayet ediyorlar.
Peki, şikâyet dilekçesinde ne diyorlar? Efendim ben devletten hak etmediğim hibeyi almışım, müteahhit firmaya bu paradan vermemişim ve bu surette devleti zarara sokarak dolandırmışım. Hani derler ya kendini iyilik yaptığın adamlardan koruyacaksın, bu işte aynı bu minvalde. İyilik yaptığımız adamların, iyiliğin bizim vazifemiz haline gelmesini istemeleri üzerine biz hayır olmaz işinize bakın deyince yaptıkları bir iş. Öyle enteresan bir şikâyet tezgâh kuruyorlar ki aklınız durur. Biz yaptığımız her işi prosedürüne uygun, yasalar ne emrederse ona harfiyen uymaya çalışan insanlarız. Kaldı ki Devlet bu hibeleri çiftliklere veriyor, müteahhitlerine veya taşeron firmalara vermiyor ama şirket isterse bu paraları istediği şirkete ödetip onlarla mahsuplaşabilir, bunda da en ufak bir yasal sorun yok. Adem Güney’in bir hukukçu olarak bunları bilmemesi mümkün mü, ama sırf Adnan Bahadır’ın kamuoyundaki imajı zedelensin, toplum onu farklı tanısın diye hem dava açıyor hem de benim resmimle tavuk resmini yan yana koyup kurduğu sitede günlerce haber yapıyor.
Bir insana kızabilirsiniz, ona olan kininiz sizi adaletten ayırmamalı. Ben en çok kızdığım Suat Kılıç’la ilgili bir tane FETÖ haberi yapmadım. Oysaki elimde o kadar çok belge vardı ki anlatamam ama adam zaten siyasetin dışında kalmış benim de vurmama gerek yok deyip haberlerini yapmadım. Ne zamanki siyasi arenaya çıkacağını öğrendim o zaman yazmaya başladım. Aynı şekilde aleyhimde yalancı şahitlik yapan bir gazeteci cezaevine düşünce sevinmediğimi, tam aksine üzüldüğümü yazdım. Neden? Çünkü benim karakterim buna müsait de ondan.
Peki, Cumhuriyet Savcılığı ne yapmış? Tam iki yıl olayı incelemede tutmuş, 2018’den 2020 yılına kadar yaptığımız çalışmaları incelemiş, defalarca kırsal kalkınmayla yazışmalar yapmış ve nihayetinde yapılan şikâyetin en ufak doğru tarafı olmadığını belgelerle gördükten sonra kovuşturmaya yer yoktur demiş. Şimdi soruyorum sizlere; şayet elimizde bu gazete olmasaydı iki yıl önce yapılan onca yalan yayının doğrusunu bu topluma nasıl anlatacaktık? Allah bunların şerrinden sadece beni değil, bu toplumu korusun. Ama şunu unutmasınlar biz bu şehirde var oldukça onlar bu tür yanlışları yapamayacaklar. Sadece bizimle ilgili değil, bu şehirde yaşayan herkesin hukukunu korumak bizim işimiz diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.