İsraf, herhangi bir işte aşırıya kaçmak, normalin dışına çıkmak gibi anlamlara gelir. Normal şartlarda yapılması uygun olan her şeyin aşırısı israftır. Tasarruf ne kadar hoş görülen, güzel bir davranış ise; israf da bir o kadar yanlış ve kötüdür.
Yemek, içmek, alış veriş yapmak gibi davranışlar, hayatımızı idame ettirmemiz için gerekli ihtiyaçlarımız olmakla birlikte; haddi aştığımızda israf etmiş oluruz. Rabbimiz A'râf Sûresi 31. Ayette; “Ey Âdemoğulları! Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” buyurarak konunun önemini bizlere bildirmiştir. Allah’ın bizlere verdiği rızık ölçüsünde temiz ve güzel giyinmemizde, yiyip içmemizde bir sorun olmadığı ancak fazlasına talip olmanın uygun olmayacağı ayette net bir şekilde bildirilmiştir. Bu aşırılığın cezası da Mevla’nın sevgisinden mahrum olmaktır.
Kur’an’ın çeşitli ayetlerinde insanlara aşırılıktan uzak durmayı emreden Yüce Allah, harcamada da ifrat ve tefritten uzak durmayı, hem israftan hem de cimrilikten kaçınmayı vurgulamaktadır: Furkan Sûresi 67. Ayette “Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.” buyurulmaktadır. Daima bu ölçü ile hareket etmeyi emreden Allah, her daim dürüst olup Allah bilinci ile hareket etmeyi, her dönemde Allah tarafından gönderilen peygamberlere itaat etmeyi ve aşırı giden müsrifleri dinlememeyi emretmektedir. Abdullah b. Amr anlatıyor: Bir gün Sa"d (b. Ebû Vakkâs) abdest alırken Resûlullah (sav) onun yanına uğramıştı. “Bu ne israf?” buyurdu. Sa"d, “Abdestte de mi israf olur?” diye sorunca, Resûlullah (sav), “Evet, akan bir nehirden bile abdest alıyor olsan israf olur.” diye cevap verdi. (İM425 İbn Mâce, Tahâret, 48)
Arzu ve isteklerini sınırlayamayan insanların, oldukça iyi imkânlara sahip olmalarına rağmen huzurlu ve mutlu olmadıklarını görmekteyiz. Yiyecek, giyecek gibi en temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanların olduğu bir toplumda şımarıkça ve nefsin arzularına göre yapılan harcamalar elbette insanlarda kin ve nefrete yol açabilir. İslâm Dini böyle bir durumu kabul etmemektedir. Topluma ilgisiz bir şekilde kendi çıkarlarını düşünenleri Rabbimiz Hûd Sûresi 116. Ayette: “...Zulmedenler ise kendilerine verilen refahın peşine düştüler...” buyurarak en ağır biçimde eleştirmiştir
Her zaman dengeli ve ölçülü yaşamamız gerektiğini aklımızdan çıkarmamalı, Ramazan ayının bereketini yaşadığımız bugünlerde israftan uzak, yardımlaşma bilinciyle hareket ederek etrafımızdaki yoksulların haklarını da gözetmeliyiz. Ramazan’ın huzur, bereket ve kardeşlik ikliminde, iyiliklerimizi çoğaltmalıyız.
İsraftan uzak, infakla dolu bir Ramazan geçirmek duasıyla herkese hayırlı Ramazanlar…